Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla (1774) kaybettiği Kırım hâkimiyetini yeniden kazanmak isteyen Osmanlı Devleti, Ruslarla bir kez daha harbe girmiş, lakin sonuç istenilen gibi olmamıştı. 1792 yılında imzalanan Yaş Antlaşmasıyla sona eren savaşta Ruslar, Eflak-Boğdan Voyvodalıkları ve Gürcistan Hanlıkları üzerinde söz sahibi olduğu gibi Kaynarca’daki kazanımlarını Osmanlı’ya kabul ettirmişti. Bu antlaşmanın bir önemli özelliği; tarafların, anlaşma maddelerini uygulamak ve barış görüşmelerini sona erdirmek için karşılıklı olarak büyükelçi tayin edilmesini kabul etmesiydi. Osmanlı Devleti bu iş için eski rikâb-ı hümâyun kethüdalarından Mustafa Rasih Efendi’yi uygun gördü ve kendisine paşalık rütbesi vererek Petersburg’a gönderdi.
Elçimiz yola çıkıyor
Mustafa Rasih Paşa’nın görevi III. Selim’in name-i hümâyununu II. Katerina’ya teslim edip imparatoriçenin cevabını geri getirmek ayrıca savaş esirlerinin mübadelesini sağlamaktı. Rasih Paşa, 1793 yılının Ocak ayında tertip edilen bir alayla Sadrazam ve Şeyhülislamın da hazır olduğu bir anda Sultan III. Selim’in huzuruna çıktı. Kendisine bir samur kürk giydirildikten sonra padişahın çariçeye hitaben yazdığı name-i hümâyun teslim edildi ve usul gereği yola çıkmadan evvel nasihatler edildi. Yanında götüreceği hediyeler de yine burada verildi. Son hazırlıklar tamamlandıktan sonra Mustafa Rasih Paşa ve maiyeti İstanbul’dan ayrılırken aynı tarihlerde Rusların Osmanlı elçisi General Mikhail Kutuzov da Petersburg’dan yola çıktı.
Hazırlıkların uzaması nedeniyle kışa denk gelen yolculuk, elçilik heyetimizi epeyce bir sıkıntıya sokmuştu. Bu arada Rusya’nın İstanbul maslahatgüzarı saraya verdiği bir takrir ile elçilerin mübadele yeri olarak Tombasar civarının (Kırım’da) uygun görüldüğünü belirten arzı Osmanlı tarafına sundu. Babıali, Tombasar’dan kastın Bender olduğunu düşünmüş, bu nedenle elçimizin mübadele işinde Bender Muhafızı Hasan Paşa’yı görevlendirmişti. Ruslar ise bu işe General Pask’ı memur etti. Onun mihmandarı ise Akkirman Muhafızı İsmail Paşa’ydı.
İlk itiraz Rus tarafından
Bender Muhafızı Hasan Paşa, Turla Nehrinin ortasında elçilerin mübadele edileceği salı inşa ettirmeye başlamış, diğer hazırlıklar için de gereken adımlar atılmıştı. Ancak General Pask, görüşmelerin yapılacağı yer olarak Tombasar civarı derken buraya yarım saat kadar mesafede bulunan Karaölen Köyünün kastedildiğini, çünkü Tombasar’ın karşısına rastlayan Rus topraklarının boş ve harap olduğunu ileri sürdü. Hasan Paşa ise bunu kabul etmeyerek Karaölen Köyünün karşısına denk gelen Osmanlı topraklarının da tamamen boş ve harap bir halde olduğunu (yaşanabilecek olası aksaklıkların burada giderilemeyeceği için) hâlbuki Bender’de tüm hazırlıkların tamamlandığını ifade etti. Rusların tüm ısrarlarına rağmen memleket meselelerinde gayet ciddi olan Hasan Paşa bir adım bile geri adım atmadı ve bu mevzu devlet merkezine kadar intikal etti. Ancak bir an evvel bu işin halledilmesini isteyen saray, Paşa’ya emir göndererek bu tarz teferruatlarla uğraşmamasını, elçilerin mübadelesinin bir an evvel bitirilmesini bildirdi. Aldığı emir karşısında çaresiz boyun eğen Hasan Paşa Tombasar’a doğru hareket etmek zorunda kaldı.
Mübadelenin yapılacağı yere varan elçilik heyetimiz burada bir kez daha Ruslar tarafından kaynaklanan bir sorunla karşı karşıya geldi. Hasan Paşa, daha evvel Bender’de yaptırdığı salı yanında getirmişti. General Pask buna itiraz ederek merasimin Rusların hazırlamış olduğu ve Turla Nehrinde demirli olarak bekleyen kendi sallarında yapılacağını belirtti. İki taraf arasında bir mesele haline gelen ve epeyce de uzayacağı anlaşılan bu mevzu, Hasan Paşa için bir izzetinefis haline gelmişti lakin Rusların inadı bu sefer konu merkeze gitmeden kırıldı ve paşanın dik duruşu mübadelenin Türk salında gerçekleştirilmesini sağladı. Böylece Hasan Paşa mağlup bir devletin bürokratı olmasına rağmen Rusların şımarıklıklarına izin vermemiş oldu.
Krizler bitmiyor
Mübadele günü gelip çattığında bir kriz daha yaşandı. Ruslar savaşta galip devlet konumunda oldukları için merasim sırasında kendi elçilik heyetlerine öncelik talep ettiler. Sala ilk olarak onlar binmek istiyor elçimiz Mustafa Rasih Paşa ve maiyetinin daha sonra gelip binmesi için ısrar ediyorlardı. Devletin şeref ve haysiyetini koruma konusunda elinden gelen tüm çabayı gösteren Hasan Paşa her türlü riski göze alarak Rusların bu isteğini reddetti. Daha fazla ısrar etmenin karşı tarafı geri adım atmaya yetmeyeceğini anlayan Ruslar protokolün müsavat esasına dayanarak gerçekleşmesini bu sefer de kabul etti ya da mecbur kaldı.
Haziran’ın on beşinde gerçekleşen mübadele için ilk olarak her iki heyette hazır olduklarını belirtmek için karşılıklı olarak birer top atışı yaptı. Kayıklarla gelen elçiler aynı anda mübadele salına çıktıkları anda Rus bandosu ile Osmanlı Mehteri çalmaya başladı fakat mehterin muhteşem sesi bandoyu susturmayı başardı. Kendileri için sala konmuş sandalyelerde bu muhteşem manzarayı izleyen elçilerin arkasında Osmanlı tarafında Hasan Paşa, Rus tarafında ise General Pask bulunmaktaydı (Bu arada sandalyelerin konulacağı yer de ufak bir sıkıntıya neden olmuştu).
General Pask’ın buluşma gününe kadar çıkardığı sıkıntılara karşı boyun eğmeyip milletinin şerefini koruyan Hasan Paşa, galip bir bürokratmış gibi oturuyordu. Tercümanlar vasıtasıyla karşılıklı hal hatır sorma faslından sonra General Pask ayağa kalkarak Rus elçi Kutuzov’un elinden tuttu ve Hasan Paşa’nın eline teslim etti aynı şekilde Hasan Paşa da Rasih Paşa’nın elini tutarak General Pask’ın eline elçimizi teslim etti. Bu zorlu merasim Turla Nehrinin her iki yakasında yirmi pare top atışının yapılmasıyla sona erdi.
Rus elçisini koluna girerek tören çadırına götüren Hasan Paşa, burada izzeti ikramlarda bulunmuş ve elçinin istirahat etmesi için gereken tüm tedbirleri almıştı. Mustafa Rasih Paşa ise hazırlanan mükellef bir sofrada yemek yiyip dinlendikten sonra Petersburg’a doğru yola revan olmuştu (Bu konu ile ilgili Mustafa Rasih Paşa’nın Rusya Sefâretnamesi daha ayrıntılı bilgiler vermekte).