Yedi yaşındayım. Minik bedenimle denizin içindeyim. Büyük, yüksek bir dalgaya korku içinde bakıyorum. Babam yakınlarda bir yerde duruyor. Bir yandan bana gülümserken diğer yandan bana göz kulak olma telaşında. Büyük bir dalga sert bir şekilde beni sahile doğru çekerken elini uzatmıyor ama. Geri dönmem için bana tekrar sesleniyor. Başka bir dalga daha geliyor. Bir an önce sağ salim sahile dönmeyi uman korku içindeki gözlerim sanki ona bir şey ifade etmiyor. Sonradan şöyle diyor: “Eğer dalgaya teslim olursan seni hırpalar. Korkunu gizlemeli ve onun hamlesinden sakınmalısın. Hırpalanmamak için dalganın içinde zıplamalı, hareket etmelisin.” Dediklerini defalarca uyguladım ve sonunda başardım. Öylesine hoşuma gitti ki dalgalarla oynamak benim uğraşım oldu. Sakin bir deniz bana sıkıcı gelmeye başladı, orada yüzmek beni cezbetmedi.
Bu dersin hayatımda ne kadar çok iz bıraktığını keşfettim. Babamın sözlerinin belleğime nasıl kazındığını, sonraki hayatımı nasıl etkilediğini. Belki de pekçok tehlikeden sağ salim çıkışımı bu derse borçluyum. Çünkü artık dalganın gelip beni hırpalamasını beklemiyordum. Dalga bana vurmadan ben zıplamayı öğrenmiştim.
Hala meraktayım. Dalgalar beni hırpalarken babam nasıl kendini kontrol edebildi, bana müdahale etme yerine dalgalardan kurtuluş yolunu öğretti diye. Bana unutamayacağım bir ders vermek için olsa gerekti. Bütün zorlu durumlarda kendini kontrol edip zorlukların üzerinden zıplayıp geçebilmeyi becerebilmek içindi.
Yine hatırlıyorum da resme olan yeteneğimi farkettiği zaman, resim defterini dolduran, balkonun duvarına taşan hatta kütüphanesindeki kitapların sayfalarına sirayet eden çizgilerim onu çok mutlu eder, bana rengarenk boyalar ve resim kağıtları alırdı. Belki de kitaplarını benim tasallutumdan kurtarma istiyordu. Bunu hiçbir zaman bilemedim. Çünkü bu yaptığımdan dolayı hiçbir vakit kınanmadım. Hatta epey meşhur ressam dostunu ziyaretlerinde ona eşlik etmeye başladım. Atelyesine birlikte gitmeye başladık. Beni onun yanıbaşına oturtur, fırça, tuval ve renklerden oluşan sihirli bir dünyaya dalmamı temin ederdi. Kendimi profesyonel bir ressam olarak hayal eder dururdum. Onlar kendi aralarında konuşmaya dalar, bana da ısmarlanan meyve suyunu içmek düşerdi.
Bir ressamın dünyasına yakından tanık olmak karakterimi ciddi anlamda etkilemiştir. Gerçek bir ressamla tanışmak, gelecek hayallerime yardımcı olmuştur. Hep kendi özel atelyemin olmasını düşlemiş, bunun beni ne kadar mutlu edeceğini hayal etmişimdir.
Dokuz yaşındayken bir gün yazdıklarımdan bir sayfayı babama götürmüş, takdim etmiştim. Gülümseyerek okumuş, sonra beni büyük kütüphanemizin yanına götürüp “O zaman bunlar senin de dostların” deyivermişti. Sürücü olmaya niyetlendiğim zaman ilk öğretmenim yine babam olmuştu. Sonra üzerime fazla titrediği için sıkıntı olmasın diye beni sürücü okuluna göndermeyi tercih etmişti. Birgün yanımda otururken hızlı bir şekilde viraja girmiş, direksiyon kontrolünü kaybetmiştim. Kötü bir kazaydı. Arabada hasar büyüktü, çok paraya mal olmuştu. Ne bir azar işittim ne de masrafın kaça mal olduğunu öğrenebildim.
Babamın bu ilgisi sayesinde hayata hep güvenle baktım ve kendimi hep zorluklar karşısında güçlü hissettim. Çocuklarımla kurduğum ilişkide hep babamı örnek almaya gayret ettim. Ne zaman büyük bir güçlükle sınansam, önümde büyük bir dalga belirse babamın “Haydi zıpla!” diyen sesini duyarım. Onun sayesinde bütün kitapları dostum bilirim. Mülteci olup yola düştüğümde, sevdiklerimi, ailemi ve ülkemi yitirdiğimde babamın öğrettikleri yoluma ışık oldu. Size söylemeyi unuttum. Babam beş yıldır Esed’in zindanlarında tutuklu. Nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Yaşıyor mu, ölmüş müdür, bilmiyoruz. Elimizden dua etmekten başka bir şey gelmiyor. Yüce Allah, babamı, hayat rehberimi, ışığımı korusun.