Milli Mücadele yıllarında Anadolu, işgal kuvvetleri hesabına çalışan casuslarla doluydu. Bunlardan biri de Mustafa Kemal’i gerekirse öldürmekle görevli olduğu iddia edilen İngiliz istihbaratına bağlı Mustafa Sagir isimli bir Hintliydi. Soylu bir aileye mensup olduğu bilinen Mustafa Sagir, Peşaver’de dünyaya geldi. İngilizlerin eğitim için her beş yılda bir Hindistan’dan götürdükleri çocuklar arasında olan Sagir, Londra’da küçük bir kasabada özel bir okulda okutuldu. Üniversite eğitimini Cambridge’te tamamladı ve bu süre içerisinde İngiliz gizli servisi tarafından büyük bir özenle yetiştirildi. İngilizceden başka Arapça, Farsça, Almanca ve Türkçe öğrendi. Zekâsının yanında cesaretiyle de dikkat çeken Mustafa Sagir, eğitiminden sonra İngiltere Krallığı için hayatını feda edeceğine dair yemin ederek Hindistan’a döndü ve kendisine tevdi edilecek görevleri beklemeye başladı.
Hindistan’da kısa bir memuriyet hayatından sonra Londra’ya çağrılan Mustafa Sagir; İsviçre, Almanya, İran, Irak, Mısır ve Afganistan’da casusluk faaliyetlerinde bulundu. I. Dünya Savaşı devam ederken İsviçre’de satın aldığı adamlar vasıtasıyla Almanya ve Türkiye ile ilgili haberler topladı (Türkiye aleyhine para karşılığında casusluk yapanlardan biri de Maarif Nezareti tarafından eğitim için İsviçre’ye gönderilen Bekir Sıtkı idi). İran’da da İngiltere adına casusluk yapan Mustafa Sagir, çıkardığı yayınlarla, bolca paralar dağıtıp satın aldığı adamlarla, bürokratlara verdiği rüşvetlerle İngiliz sempatisini ülkede yaymaya çalıştı. Afganistan Emiri Habib El Han’a karşı düzenlenen suikastta da başrol oynayan Sagir’in, Ortadoğu dillerine hâkim olması ve başarılı hizmetleri nedeniyle İngiltere’nin bölgede yapacağı operasyonların başına getirilmesi düşünüldü. Bu operasyonlardan biri de Anadolu topraklarında planlanıyordu.
Mustafa Kemal’le görüştü
Mustafa Sagir, İstiklal Mücadelemizin başında İngilizler tarafından Hindistan Müslümanlarının aralarında topladığı yardımları Kuvayı Milliyecilere ulaştırmak için oluşturulan komitenin bir üyesi kisvesiyle İstanbul’a gönderilmişti (Mayıs 1920). İngiltere için en önemli husus Müslüman sömürgelerinde Türklerin başkaldırışlarına benzer bir hareketlenmenin olup olmayacağını öğrenmekti. Bunun dışında Mustafa Sagir’den beklenilen Anadolu’dan bilgi toplamak, Milli Mücadele hareketinin atıl kalmasını sağlamak ve gerekirse Mustafa Kemal’e suikast düzenlemekti.
İstanbul’daki İngiliz askerleri Anadolu’da ki direnişin sembol isimleri ile kısa bir zamanda tanışan ve hatta yakınlık kuran Sagir’den kimsenin şüphelenmemesi için onu tutuklamış, 17 gün sonra plan gereği serbest bırakmıştı. Öyle anlaşılıyor ki bu sahte gözaltı oyunu işe yaramış, Sagir, Anadolu’ya silâh kaçıran Karakol Cemiyetindeki Türk dostlarının yardımıyla 28 Kasım 1920’de Anadolu’ya geçmeyi başarmıştı. Hint Hilafet Komitesi azası sıfatıyla Ankara Hükümeti ile irtibat kurmaya çalışan Mustafa Sagir, bu hedefine ulaşarak 1920 yılının Aralık ayında Millet Meclisinde Mustafa Kemal ile bir görüşme gerçekleştirdi. Bu buluşma kendisine duyulan güveni daha da arttırdı. Karşılıklı destek verici açıklamalardan sonra Anadolu’da ikili temaslarına devam etti. Önce Dâhiliye Vekili Adnan Adıvar ardından Yunus Nadi ile görüştü ve Hintçe yayınlanacak bir gazete konusunda anlaşmaya vardı. Lakin Ankara’da bu kadar aktif bir şekilde faaliyetlerini yürütmesi hükümeti şüphelendirdi zira Sagir, bir an evvel gizli yürüttüğü planında sonuç almak istiyordu. Bizzat Adnan Beyin emriyle göz hapsinde tutulan bu casusun görüştüğü kişiler ve yaptığı tüm faaliyetler hükümete rapor edildi.
Gizli yazışmaları bulundu
Yaptığı çalışmaları Hint Hilafet Komisyonuna göndermek için Dâhiliye Vekâletinden yardım isteyen Sagir, takip edildiğinden şüphelenmiş olacak ki raporları Türk yetkililere ağzı açık bir zarfa koyarak teslim etmişti. Bu raporlar daha evvel de olduğu gibi İstanbul’a, İngiliz istihbaratından olan Albay Nelson’a ulaştırılacaktı. Fakat bu sefer kendisinden şüphelenildiği için raporlar incelenmiş, görünüşte bir anormallik olmasa da yazıların satır aralıklarının alışılageldiğinden fazla geniş olduğu görülmüştü. Evrak üzerinde Kimyager Avni Refik Bey tarafından yapılan incelemeler sonucunda, amonyak kullanılarak yazılmış gizli bilgilerin olduğu anlaşıldı. Bunu yanında bir de Mustafa Kemal hakkında yazdığı ve hayatıyla ilgili pek çok detayı verdiği mektubu da ele geçirilince Sagir casusluk suçuyla tutuklandı.
Mustafa Sagir’in ilk sorgusu bizzat Dâhiliye Vekili Adnan Adıvar tarafından yapıldı. Önce Hint Hilafet Cemiyeti Azası olması dışında hiçbir şey söylemedi. Ancak gizli yazışmaları kendisine gösterilince konuşmaya başladı. Türkçesini yetersiz gördüğü için ifadelerini yazılı bir şekilde vermek istedi. İngiltere’nin kendisini kurtaracağını zanneden Sagir, casus olduğu yönündeki suçlamaları kesin bir dille reddetti. Ankara İstiklal Mahkemesinde süren yargılamada suikastçı olmadığını, İngiltere’de en iyi okullarda okuduğunu, felsefe doktorasını yaptığını söyleyerek kendisini temize çıkarmaya çalıştı. Ayrıca İslam’ın merhamet dini olduğunu, affedilmesi halinde elindeki bilgileri Ankara Hükümetiyle paylaşabileceğini ifade etti. Serbest bırakılmasının Türk-İngiliz dostluğunu da pekiştireceğini söyleyen Mustafa Sagir’in gizli raporlarını, Ferit Cavit ve İzzet Osman Bey aracılığıyla İngiliz istihbarat yetkililerine ulaştırdığı anlaşılınca bu iki isim de gizli bir operasyonla Ankara’ya getirildi ve mahkemeye çıkarıldı.
Mustafa Sagir’in mahkemesi 23 Mayıs 1921 tarihinde sona erdi. Ankara İstiklâl Mahkemesi heyeti oy çokluğuyla idam kararı verdi. Sagir, 24 Mayıs günü Karaoğlan Çarşısı önünde toplanan kalabalık önünde asılarak idam edildi. İdamından hemen önce yazdığı mektubunda, İngiltere Krallığının aleyhine hiçbir iş yapmadığını, geride kalan ailesine Krallığın sahip çıkmasını istemişti. İngiliz diplomatlar ise her zaman olduğu gibi Mustafa Sagir’i kesinlikle sahiplenmedi, hatta bu hadiseyi görmezden geldi.