Aldatarak savaşacaksın

Amerika I. Dünya Savaşı’na girmek istememektedir ama 7 Mayıs 1915 günü, Atlantik Okyanusunda İngiltere’ye ait yolcu ve yük gemisi Lusitania bir Alman denizaltı tarafından torpillenerek batırıldı. Olayda ölen 1000’den fazla yolcunun 128’i ABD vatandaşıydı. Almanlar geminin sivil olmadığını ve İngiltere’ye cephane taşındığını söylerler.. ABD halkı, resmi olarak tarafsız olduğu bir savaşta, 128 vatandaşının öldüğünü öğrendiğinde öfkelenir ve gelişen diğer olayların da etkisiyle Amerika I. Dünya savaşına girer. 2008 yılında ise Lusitania’nın enkazında yapılan incelemelerde dalgıçlar dört milyon adet ABD yapımı Remington 303 tipi mermi bulurlar.

II. Dünya Savaşı yine Almanlarla İngilizler arasındadır ve Amerika dışarıda kalmıştır. Bu kez Japonların meşhur Pearl Harbour saldırısı gerçekleşir, ardından Amerika yine savaşa dahil olur. Tabii kimse Japonya’ya Amerika tarafından uygulanan petrol kuşatmasını hatırlatmamaktadır ve Japonya’nın can havliyle yaptığı saldırı durduk yerde saldırganlık olarak tarihe geçer.

Ağustos 1964’de Kuzey Vietnam’ın 28 mil açığındaki uluslararası sularda istihbarat görevinde olan USS Maddox savaş gemisinin 2 ayrı olayda Kuzey Vietnam sahil botlarının saldırısına maruz kaldığı ifade edilir. Bu olaylar üzerine Amerikan Başkanı Johnson’a kongre tarafından savaş açmadan, silahlı güç kullanmak dahil, ABD’nin Güneydoğu Asya ülkelerine ilişkin taahhütlerinin gereğini yerine getirebilmesi için yetki verilir. “Tonkin körfezi olayı” olarak bilinen bu sözde saldırı Amerika’yı Vietnam savaşına sokan olay olarak kabul edilir. Yıllar sonra ise gerçekte Amerikan gemisine yapıldığı söylenen saldırıların “bir parça hayali” olduğu ortaya çıkacaktır.

Amerikan derin devleti tarafından planlanıp yapılan 11 Eylül saldırıları sonrası Afganistan’ın işgalini ve ardından II. Körfez Savaşı olarak bilinen Irak’ın Amerika tarafından işgali ve imhası saldırısında ise yine aynı bilindik taktiklerin kullanıldığını söylememize gerek yoktur herhalde.

Irak’ta aranan ama bir türlü bulunamayan kitle imha silahlarının ve 11 Eylül saldırılarının Afganistan ve Irak işgallerine bahane olması için içeride planlandığı artık çok zeki olmayan Amerikan halkının bile malumu olmuş durumdadır.

İşte böyle her savaş öncesi Amerika’nın ya da onu savaşa sokmak isteyenlerin değişik kurguları, sahte bayrak operasyonları görülmüştür.

Gelelim günümüze.

İSRAİL AMERİKA’YA  İSTİHBARAT VERDİ VE…

İsrail televizyonunun Cuma günü (10 Mayıs) geçtiği habere göre İsrail hükümeti Amerikan hükümetine bir istihbarat verir. Buna göre İran Suud’un petrol üretim tesislerine saldırı planlamaktadır.

İki gün sonra Pazar günü (12 Mayıs) olay gerçekleşir ve 4 Suud tankeri drone saldırısına uğrar.

Bu olaydan 2 gün sonra ise bu kez Suudi Aramco’nun petrol boru hatlarına drone saldırısı olur. Hani şu yerkürenin en büyük halka arzı olup hisselerinin Çin’de mi yoksa Amerika’da mı halka sunulacağı tartışma konusu olan, çözülemeyince ertelenen Suudi Aramco var ya, işte tam ondan bahsediyoruz.

Anlayacağınız İsrail istihbarat servisleri meydana gelecek olayları müthiş bir isabetle “bilmiştir”.

Neydi Mossad’ın sloganı:

“Aldatarak savaşacaksın”.

Peki 2018 Mart ayında İsrail Başbakanı Netanyahu’nun basın toplantısı düzenleyerek İran’ın nükleer anlaşmaya rağmen gizli nükleer silah programının bulunduğunu ve buna dair ellerinde klasörler dolusu kanıt olduğunu iddia ettiğini unuttuk mu?

Ya da bu olaydan iki ay kadar sonra Amerika’nın İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekildiğini?

Farkındasınızdır, Ramazan sonrası muhtemelen Filistin’in bir manada ortadan kaldırılması anlamına gelecek “Yüzyılın Anlaşması” planı ortaya çıkarılacak.

Tam bu sırada bir Amerika – İran çatışması Arap ve Müslüman kamuoyunu oyalamaya, dikkatleri başka tarafa yönlendirmeye ne kadar elverişli bir hareket olurdu değil mi?

TRUMP İYİ BİR PAZARLIK ŞAHİNLER YENİ BİR SAVAŞ PEŞİNDE Mİ?

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un, USS Abraham Lincoln uçak gemisinin İran’a mesaj verme amacıyla Akdeniz’e giriş yapmasından önce CIA ve Pentagon başkanları ve üst düzey yetkilileri ile 29 Mayıs günü kapalı bir toplantı gerçekleştirdiği bildirilmişti.

Yani Suudi tankerlerine yapılan saldırılardan yaklaşık 10 gün kadar önce.

Toplantıda yer seçiminin CIA merkezi olması oldukça ilginçtir. Toplantı adeta Beyaz Saray’dan uzakta daha farklı ajandaların tartışıldığı izlenimini uyandırmaktadır.

Nitekim bir süre sonra medyaya çıkan haberlerde Pentagon’un İran’ın nükleer silah geliştirmeyi hızlandırması veya ABD güçlerine saldırması ihtimaline karşı Orta Doğu’ya 120.000 asker göndermeyi planladığını, Beyaz Saray güvenlik danışmanı John Bolton liderliğindeki bir grup tarafından planın yapıldığı belirtilmiştir.

Trump ise 120.000 asker gönderme konusunu sadece yalanlamakla kalmamış İranlıların kendisini telefonundan aramasını umut ettiğini ve bir anlaşmaya varabileceklerini söylemiştir.

Yani anlayacağınız, Trump en iyi anlaşmayı kopartmak amacıyla tehditlerini en yüksek seviyeye çıkartırken, savaş isteyen şahinler İsrail ile birlikte bunu fırsat bilerek sahte bayrak operasyonları ile bir oldu bitti saldırısı planlamakla meşgul olabilirler.

ŞEYTANIN TA KENDİSİ VE ÇILGIN ARAP

Şahinlerin ajandalarını doğrulayacak bir başka gelişme ise “çılgın Arap” lakaplı emekli general Abizaid’in Suud elçisi olarak atanmasının Senato tarafından 10 gün önce ezici bir çoğunlukla onaylanmasıdır.

Yani “Kuduz köpek” lakaplı eski Savunma Bakanı James Mattis’in “Şeytanın ta kendisi” dediği Ulusal güvenlik Danışmanı Bolton’ın yanına şimdi de “Çılgın Arap” lakaplı John Abizaid eklemlenmiştir.

Abizaid’de kim diyorsanız?

Bölgemizin kan gölüne dönmesinde büyük emeği geçmiş Lübnan asıllı ve Irak katliamı sırasında Amerikan Merkez Komutanlığının başında bulunmuş olan kişidir.

Detaylı bilgi için arama motorlarında “Çılgın Arap Suud yolunda” yazın, çıkacaktır.

Bölgemiz için “çok hayırlı gelişmelerin olacağı” Türkiye’nin ardı ardına yaptığı tarihinin en büyük iki askeri tatbikatı olan “Mavi Vatan” ve “Deniz Kurdu 2019” tatbikatlarından bellidir.

İran ve Türkiye’nin üzerinde eşzamanlı olarak gittikçe artan baskı adeta 2002 yılından Amerika’da yapılan “Millenium Challange” (Bin Yılın Meydan Okuması) tatbikatını akla getirmektedir.

Kısmetse bir sonraki yazıda bu tatbikatı biraz farklı bir açıdan inceleyeceğiz.

Ramazan sonrası şeytan mübarek ay boyunca vurulduğu zincirlerinden boşanacakmış gibi gözükmektedir…