AK Parti’ye ders verelim, ölümü tecrübe edelim demektir

Yerel seçimlere bir hafta kaldı. Klasik bir söylem vardır: Bu seçimler çok önemli, dönüm noktası olabilir. 31 Mart yerel seçimleri, dönüm noktası olacak mı? Memleketin bekâ sorunu var mı, yok mu?

Bu soruların cevabı, nerede durduğunuza göre değişiyor. İktidar tarafındaysanız, elbette bir ‘bekâ meselesi var’ diyorsunuz. Eğer muhalefet cephesindeyseniz, ‘memleketin bir bekâ meselesi yok, iktidarın bekâ sorunu var’, diyorsunuz…

Şöyle bir muhasebe yapalım. Öncelikle BEKÂ kelimesi ne anlama geliyor.
Kelime anlamı olarak “Bekâ”, Yüce Rabbimizin sıfatlarındandır. Bu anlamda Bekâ: Ölümsüzlük, ölmezlik. Rabbimizin kadîm ve ezelî; bakî ve ebedî olmasıdır. Bekâ’nın zıddı “fena -(bir sonu olmak)”dır.

AK Parti’ye göre, memleketimiz son yıllarda bir bekâ sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Bu iddia, yabana atılacak bir durum değil. Memleketimiz gerçekten önemli problemlerle karşı karşıyadır. Güney Komşumuz Suriye’de 2011 Nisan ayından beri, bir iç savaş yaşanmakta. Irak’ta ise iç karışıklıklar yer yer nüksetmekte…

Komşumuz İran rejimine yönelik batı tehdidi devam etmekte ve büyük bir ekonomik kriz yaşamakta. Büyük Şeytan ABD, PKK’yı terör örgütü olarak tanımasına rağmen, PKK önderlerinin bile yönetiminde yer aldığı PYD’yi Suriye’nin kuzeyinde bir devletçik oluşturmak için, on binlerce tır silahla donattı.

PYD’nin Suriye iç savaşından daha ziyade, Türkiye’ye yönelik hazırlanmış bir örgüt olduğunu görmemek ahmaklıktır. ABD, PYD için resmen bizim gözümüzün içine baka baka, yalan söylemekte. ABD’nin Suriye planı daha ziyade Türkiye’ye yöneliktir. Birinci merhalede 15 Temmuz işgal girişimi başarılı olsaydı, DEAŞ vasıtasıyla Türkiye’nin güneyinde bir koridor oluşturup, buradan Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa sınır hatlarından içeriye girip, ele geçirdikten sonra; güya “NATO ülkesine saldırı oldu”, iddiasıyla DEAŞ’i bombalıyorum bahanesiyle, güneydeki yerleşim yerlerimizi tarumar edecekti.

Türkiye bunu Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarıyla boşa çıkardı. ABD, B planını yani PYD’yi devreye aldı ve PYD’ye binlerce tır silah gönderdi. ABD’nin sadece bu PYD ile olan ilişkisi, memleketin bir bekâ sorunu olduğunu görmek için yeterli sebeptir.

Yeni Zelanda’da 50 Müslüman’ı camide katleden teröristin, yayınladığı beyannâmenin, sıradan bir insanın ürünü olmadığını görmemiz gerekir.
Bu manifestonun, komplike bir merkezin mamulü olduğunu görmezsek, gerçekten ülkemizin bir bekâ sorunu var demektir.

Türkiye hakkında bir şeyler söyleyen, iç ve dış aktörlerin odaklaştığı nokta nedir? Recep Tayyip Erdoğan… Sorunların ana odağında Erdoğan’ı görüyorlar… Hepsinin ortak talebi: Erdoğan gitsin…

17-25 Aralık operasyonlarıyla bu yolsuzluğu ispatlayacaklardı güya, olmadı. “Erdoğan Diktatör” diye tutturdular, halka yediremediler.

Gelelim seçimlere…

31 Mart’ta yaklaşık 57 milyon seçmen oy kullanacak. Bunun yaklaşık 14 Milyonu 30 yaş altında. 12,5 Milyonu da 40 yaş altında. Yani AK Parti öncesinde memleketin hâlini pek bilmezler. Bir nüfus kâğıdı almak için bir ay beklenildiğini de…

Hastane ücretini veremediği için hastanelerde rehin kalındığını, 28 Şubat döneminde, hastanede tedavi görmesi için, Medine Bircan isminde 70 yaşlarında bir ninemizden başörtüsüz fotoğraf istenildiğini, fotoşopla başı açıldıktan sonra kabul edildiğini, 1990’lı yıllarda İstanbul’da çöp dağlarının oluştuğunu, sular akmadığı için, milletin tankerlerle su temin etmeye çalıştığını, İstanbul’da hava kirliliğinden gazetelerin promosyon olarak, maske dağıttığını… BİLMEZLER!

Bunları söylediğinizde, Erdoğan muhalifliğinde müzminleşmiş olanlar ‘Bundan daha kötüsü olamaz, gelemez’ diyorlar… Erdoğan giderse, sanki ortalık güllük gülistanlık olacak?

Erdoğan düşmanlığı o kadar gözlerini kör etmiş ki, PKK ile aynı şeyleri söylüyorlar! Terörist başı Cemil Bayık ne diyor: ‘Kimse Erdoğan ve MHP’nin yalanlarını yutmuyor… Onun için her geçen gün, bataklığa batıyorlar, görevimiz onları daha da bataklığa batırmaktır. Türkiye bunlardan kurtulmadıkça demokrasi, özgürlük, adalet yaşanamaz, hiç kimsenin geleceği güvence altında olamaz… Tek yol mücadele etmektir, bu meşrudur; meşruluğu her geçen gün herkesçe görülmektedir. Eğer bu olanak doğru kullanılırsa, büyük bir destek sağlanacaktır. Hem ülke içinde hem uluslararası alanda. Ve bu faşizm kısa sürede yerle bir edilebilecektir.”

Yüzlerce Kürt çocuğunun katili, binlerce Kürt vatandaşımızın katili Cemil Bayık ve PKK; Erdoğan’ın adaletini sorguluyor…
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse, HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak, Ankaralıları yok sayarak, siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki, o şehirde yaşayan 3 milyon Kürt’ün oyuyla seçilmiştir. Kürtlere rağmen, siyaset yapamayacağını bilecektir. Yapmaya çabalarsa, zaten siyaseten bir karşılığı olmayacaktır” diye CHP’lilere tehditler savuruyor.

İstanbul’da gerçekten 3 milyon Kürt seçmen var mı? Varsa bile bunların hepsi HDP’ye mi oy veriyor? Seçimlerde kullanılan oylara bakılırsa Sezai Temelli kurusıkı sallıyor?

2014 Yerel Seçimlerinde HDP İstanbul adayı Sırrı Süreyya Önder 414.290 oy almış… 24 Haziran 2018 Milletvekilliği ve Başkanlık seçimlerinde ise HDP Başkan adayı S. Demirtaş 661.761 oy, HDP de 1.195.602 oy almış ve 12 Milletvekili çıkarmıştı. Hani nerede 3 milyon?

Güneydoğu’da bir müddet belediye başkanlığı yapmış ve aktif siyasetin içinden bir ağabeyimiz, bu seçimlerde Güneydoğu’da yaşayan Kürt vatandaşlarımızdan ‘bir sürpriz’ beklediğini söylüyor.

AK Partili olup da AK Parti’nin bazı politikalarından rahatsız olan ve “Bu seçimlerde AK Parti’ye bir ders vermek lâzım” diyenlere sesleniyorum: ‘AK Partiye bir ders verelim demek; ölümü tecrübe edelim demektir. Ölüm tecrübe edilmez! Son pişmanlık fayda vermez!’