26 Mayıs Cumartesi günü, Mazlumder’in organize ettiği “İçeriden Dışarı Özgürlük İftarı” programı için Bolu F Tipi 1 No’lu cezaevi önündeydik. Çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından desteklenen programa Fatih Akıncıları’nı temsilen katıldım.
Mazlumder mensubu avukat arkadaşlarımız, bir gün önce burada bulunan 15 Müslüman tutsakla görüştüler. Müslüman tutsakların, avukatlar vasıtasıyla bize ve topluma gönderdikleri mektup şöyle:
“‘Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birisini giderir…’ Hadis-i Şerif
Bu mübarek ayda, bizim için yola çıkan kardeşimize teşekkür ediyoruz ve Peygamber Efendimizin (sav) bu güzel müjdesine mazhar olmalarını diliyoruz.
Müslümanlar için çok zor bir çağda yaşıyoruz ve daha zor günler kapımızda bekliyor. Bununla beraber, daha güzel bir dünya hayaline dair umut beslemek için gayretkeş kardeşlerimiz olduğunu da biliyoruz.
Duamız, kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemeyen Rabbimizin, fedakâr kardeşlerimizin çabasını boşa çıkarmaması. Ülkemiz Müslümanlarının dünya mazlumlarına sahip çıkma, hak ve adaletin sözcülüğünü yapma gayreti, umudumuzu artırıyor ve bizi gururlandırıyor.
Dünyada bu kadar mazlum varken ve bunca korkunç acılar yaşanırken, kendi dertlerimizin öncelikli sorun hâline gelmesini istemek, vicdanımıza kabul ettirebilecek bir şey değil. Kendimizle, başka ülkelerdeki mazlum kardeşlerimiz arasında kıyas bile yapamıyoruz. Yine de adalet konusundaki duyarlılıklarını bildiğimiz yetkililerin, kolaylıkla üstesinden gelecekleri bir sorunun çözümünü ısrarla ertelemeleri, doğrusu tuhaf geliyor.
Müslümanlar olarak haklarımızı elde etmek konusunda, maalesef yetersiziz. Bir bedenin azaları olmaktan da, birbirimizin dertleriyle dertlenmekten de uzağız. Duyarlı kardeşlerimizin ısrarla sürdürdükleri çabaların, henüz sonuç vermemiş olması bunun işareti… Biz yine de hem kendimiz için, hem de Müslümanların geleceği için umutluyuz.
İnsan, emaneti yüklenmeye cesaret eden bir canlı; Müslümanlar sarp yokuşu tırmanmaya talip insanlar. Gayretlerimiz, bize çok şey öğretecek ve iki cihanda da zor zamanlara hazırlayacaktır.
‘28 Şubat son olsun’ kampanyasının sonucu ne olursa olsun, biz kardeşlerimizin çabalarına müteşekkiriz. Takdirin Rabbimiz tarafından belirlendiğine inanıyoruz. Allah Teâla’nın çabalarınızı hak üzere muvaffak kılmasını diliyoruz.
Gök kubbenin altında özgürce yürüyeceğimiz günlerin yakın olması duasıyla, Allah’a emanet olun.”
Bu vesileyle yetkililere bir hatırlatma yapmak istiyorum…
1990’lı yıllara şöyle bir gidelim ve yükselen Müslümanlık dalgasını hatırlayalım. 1995 yılına gelindiğinde Refah Partisi’nin %22 oy ve 158 milletvekili alarak birinci çıkması, laik yobazları çileden çıkarıyordu. “Nasıl olur? Bu yobazlar nereden çıktılar?” diye kinlerini üzerine kusuyorlardı. Hatta öyle yalan ve iftira, şayialar ortaya atıyorlardı ki akla ziyan: “Minibüste açık bir bayanın yüzüne kezzap atmışlar” benzeri iftira kampanyalarıyla Refah Partisi’nin yükselişini karalamak istiyorlardı.
Refahyol ve Prof. Dr. Erbakan’a karşı 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin akabinde, Müslümanlara baskı ve zulüm furyası başladı. 28 Şubat’ın brifingci yargıçları adeta Müslüman avına çıkmıştı. Bu yetmiyormuş gibi bir de Fetullahçı hâkimler tarafından Müslüman kesimlere yönelik kumpaslar furyası başladı…
Bugün 25 yıldır, 20 yıldır, 15 yıldır suçsuz yere veya alması gereken cezanın 4-5 katı cezaya çarptırılmış Müslümanlar cezaevlerinde çile doldurmakta. İşin acı ve garip tarafı, FETÖ üyesi olmaktan tutuklanan polis, savcı ve hâkimlerle, aynı cezaevinde yatan Müslüman tutsaklar var.
Bu garabetin giderilmesi için yetkililere karşı feryat ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Başbakanım, Sayın Adalet Bakanım… Sizlere sesleniyorum: Acaba sizlerin bir yakını haksızlığa uğradığında, bigâne kalır mıydınız?
Bu insanlar sadece ve sadece Müslüman oldukları için bu cezalara çarptırıldılar. Misal mi istiyorsunuz? Kamil Aşkın… Jak Kamhi’ye yapılan suikast teşebbüsü davasına iliştirilmiş bir Müslüman. Neden iliştirildi? Çünkü Kamil Aşkın, duyarlı Müslümanların yaptığı gibi Bosna’da Sırp zulmüne maruz kalan Boşnak kardeşlerinin yardımına koşmuş bir Müslüman…
Sen misin Müslümanların yardımına koşan! Laik yobazlar tarafından, Jak Kamhi dosyasına sonradan iliştirerek müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Jak Kamhi kim? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Yahudi. Turgut Özal Kimdi? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kimse…
Turgut Özal Başbakan iken, 1988 yılında, bir salon toplantısında Kartal Demirağ isimli bir şahsın silahlı saldırına maruz kalıyor ve elinden yaralanıyor. Kartal Demirağ hakkında “Adam öldürmeye teşebbüsten” dava açıldı ve “kamu görevi nedeniyle tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs” suçundan 20 yıl ceza aldı.
Turgut Özal Başbakan… Jak Kamhi bir vatandaş… Turgut Özal’a suikast yapana “Kamu görevi nedeniyle tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs” suçundan ceza veriliyor. Kamil Aşkın’a “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırarak yerine teokratik düzene dayalı İslam hukukunun uygulandığı bir devlet kurmaya teşebbüs etme” suçundan TCK’nın 309. maddesi uyarınca müebbet hapis cezası verildi.
Böyle zorlamalarla Müslümanların hayatları karartıldı. Hayatları karartılan Müslümanlar haykırıyor: Biz af değil, yeniden yargılanma hakkı istiyoruz!
***
MTTB’li şehidimiz Halil Çetin
Adana MTTB mensubu Halil Çetin kardeşimiz, 25 Mayıs 1979 gecesi, sol gruba mensup kişilerce gece evinde ders çalışırken yaralandı. Ve 7 Haziran 1979 Perşembe günü Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Adana Ziraat Fakültesi ikinci sınıfında okuyan Halil Çetin, 8 Haziran Cuma günü doğum yeri olan Çanakkale’nin Çan kazasında defnedildi.
Şehid kardeşimizin cenazesine Adana, Biga, Çan MTTB teşkilâtları ve genel merkezden Hasan Angı başkanlığında bir heyet katıldı.