Sayın Cumhurbaşkanım, cezaevinden size selam var. Tam 15 yıldır cezaevinde yatmakta olan koğuş arkadaşım Kamil Aşkın’dan size selam var. “Adalet bize de uğrayacak mı?” diye soruyor.
Bir akşam, Kandıra Cezaevi F Tipi 1 No’lu Cezaevi’nde aynı koğuşta birlikte kalırken, yaptığınız bir konuşmada “10-15 yıldır suçsuz yere yatanlar var!” dediğinizde, hep birlikte çok ümitlenmiştik. O konuşmanızın üzerinden 1,5 yıl geçti.
28 Şubat post modern darbecilerinin laik Kemalist “brifingci hâkimleri” ve FETÖ’cü hâkimler tarafından haksız yere hapis cezası verilen yüzlerce insan hapislerde çürüyor. Kimisi 25, kimisi 20, kimisi 18, kimisi de 15 yıldır zindanlarda çile çekiyor.
Aileler de dışarıda ceza çekmekte… Belki aileler mahkûmlardan daha fazla üzüntü içerisindeler. Sizin “kimsesizlerin kimi” olduğunuzu biliyoruz. Çat kapı bir eve girdiğinizi de çok iyi biliyoruz. Cumhurun başı olarak, hem de komşunuz olan Kamil Aşkın’ın evine çat kapı girmenizi istirham ediyoruz. Komşunuz diyorum, çünkü zatıâlinizin Kısıklı’daki evinin yakınında ikamet ediyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanım, 28 Şubat mağduru birçok kesimin haksızlıklarını giderdiniz. Başörtüsünden dolayı üniversitelerden atılanlara hakları geri verildi. 28 Şubat döneminde görevden alınan öğretmenler göreve iade edildi. 28 Şubat darbecileri tarafından denklik hakları ellerinden alınanlara denklik hakları verildi. Ve burada saymadığımız birçok kesimin hakları geri verildi.
Unutulan, kaderlerine terk edilen bir tek kesim, 28 Şubat mağduru Yusufiler… Laik Kemalist Stalinist hâkimler ve FETÖ’cüler hâlâ iş başında mı ki İslami kişiliklerinden dolayı haksız yere hapsedilmiş insanlara, adalet uğramıyor; yeniden yargılanma talepleri, sürekli geri çevriliyor?
Çünkü bu iki kesimin can düşmanı Müslümanlar… 25 yıldır, 20 yıldır, 15 yıldır, 10 yıldır cezaevindeler. Acı ama gerçek bu…
Acaba diyorum, Müslümanlar, Anadolu insanları, bu ülkede hâlâ 2. sınıf vatandaş mı?
Adalet, hak, hukuk Anadolu insanına, Müslümanlara neden uğramıyor veya geç uğruyor? Neden hâlâ zindanda, cezaevinde haksız yere yatıyorlar?
“Turgut Özal mı devlet, Jak Kamhi mi?” Sayın Cumhurbaşkanıma ve kamuoyuna soruyorum. T.C. Mahkemeleri Turgut Özal devlet değil, Jack Kamhi devlet diye karar verdi. Turgut Özal hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı yapmış, merhum bir zat. Jak Kamhi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı birisi. Sayın Turgut Özal’a suikast teşebbüsüne 20 Yıl… Jak Kamhi’ye suikast teşebbüsüne, ağırlaştırılmış müebbet hapis…
Sayın Turgut Özal’a ANAP’ın 18 Haziran 1988’deki 2. Büyük Kongresinde Kartal Demirağ tarafından silahlı saldırıda bulunuldu ve elinden yaralandı. Kartal Demirağ’ın sübut bulan ve Ankara DGM’nin 1988/127 karar sayılı ve 23 Kasım 1988 tarihli ilamındaki sabit kabul edilen “Kamu görevi nedeniyle tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs” suçundan, eylemine uyan ve lehine olan 5237 sayılı TCK’nın 82/1. maddesinin (a) ve (g) bentleri gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verildiğini açıkladı. Mahkeme, hükümlünün eyleminin teşebbüs aşamasında kalması nedeniyle meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığını göz önüne alarak, Demirağ’ın TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca takdiren 20 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi.
Gelelim Jack Kamhi’nin devlet oluşuna…
Yahudi işadamı Jak Kamhi’ye suikast teşebbüsünde bulunmak suçlamasıyla İstanbul 3 No’lu DGM’de yargılanan sanıklar Osman Erdemir, A. Rıza Bayramçavuş ve Can Özbilen, yasadışı örgüt üyesi olmak suçundan, 23 Kasım 1993 günü yapılan duruşmada (TMK 7/1) ve Taammüden adam öldürmeye teşebbüsten (TCK 450/4 ve TCK 61. Md.) 15’er yıl ağır hapse mahkûm edildiler. Jak Kamhi’nin avukatı, DGM’nin verdiği bu karar sonrasında, sanıklara yönelerek: “Fazla sevinmeyin, sizi cezaevinde çürüteceğiz, daha bu iş bitmedi” diyerek tehdit ediyordu.
Bu karar, temyiz için gittiği Yargıtay tarafından sanıkların TCK’nın 146. maddesinde düzenlenen ve idamı öngören “Devletin anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak” suçundan cezalandırılmaları gerektiği görüşüyle bozarak, Jak Kamhi’nin devlet olduğunu söylemeye getiriyordu.
İstanbul 3 No’lu DGM’de 8 Eylül 1995 tarihinde, yeniden görülen duruşmada, mahkeme heyeti kendi verdiği kararda ısrar etti ve Yargıtay’ın idam talebine uymadı. Fakat Yargıtay, mahkemenin bu kararını ikinci kez bozarak, dosyayı geri gönderdi. Bu arada birileri devreye girip 3 No’lu DGM heyetini değiştirdi.
İstanbul 3 No’lu DGM, 28 Aralık 1998 tarihinde üçüncü kez verdiği kararla, sanıkları TCK’nın 146/1. maddesi gereğince, “Devletin anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak” suçundan idam cezasına çarptırdı ve sanıkların duruşmalardaki iyi halleri nedeniyle, ömür boyu ağır hapse çevirdi. Böylece derinlerin ve Jak kamhi’nin avukatının istediği gerçekleşmiş oldu.
Osman Erdemir, A. Rıza Bayramçavuş ve Can Özbilen 25 yıldır; Kamil Aşkın 15 yıldır haksız yere ceza yatmaktalar. Uydurma ifadelerle… Uydurma delillerle…
Sayın Cumhurbaşkanım…
19 Mart 2018 günü Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirilen “Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Kura Töreni”nde yaptığınız konuşmada; “Milletimize verdiğimiz sözü tutmakta kararlıyız. Türkiye Fırat’ın kıyısında kaybolan kuzunun sorumluluğunu üzerinde taşıyan yöneticilere, bunun hesabını soracak hâkimlere ve savcılara sahip olduğu müddetçe; Allah’ın izniyle millet olarak kimse sırtımızı yere getiremez.” değerlendirmesinde bulundunuz.
Evet, Sayın Cumhurbaşkanım… “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu / Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”