4-4-2 Amerikan taktiği ile eğitim yapmak

Haldun…
Evin yeni misafiri…
Ben bu satırları yazarken o ürkek ürkek dolaşıyordu orta yerde….
Yeni bir mekan, yeni yüzler, yeni kokular, yeni renkler…
Biraz şaşkın, biraz gergin…
Haldun, evimizin yeni sakini, üç aylık bir yavru kedi…
Ben de biraz öyle hissediyorum…
Yeni bir mecra, yeni bir heyecan…
Hafif ürkeklik, hafif çekingenlik….
Uzun zaman ara vermişliğin tedirginliği…
Her ne kadar Gerçek Hayat bize uzak olmayan bir platform olsa da, çok dostun gelip geçtiği, pek çok kere çayını içmişliğimiz olduğu bir dergi.
Ama olsun, ilk ilktir, bu duygular yine de depreşiyor işte…
Baştan yazmakta yarar var, merhaba ve sürçi lisan edersek affola…

Haldun küçük bir çalışma ile yemek yediği ve de dışkılayacağı yerleri öğrenip evde sıfır atık yapınca evin hanımından vizeyi kaptı…
Fıtrat ona neyi nasıl yapması gerektiğini otomatik öğretiyor, bu zeki hayvan fıtratın emrini ikiletmeden yerine getiriyor ve hayatın olağan akışı içinde kendine yer ediniyor…
Bir hayvan basit bir yöntemle böyle eğitilirken, bizim insan malzememizin dna’sında bir sıkıntı olduğunu hissetmek acı veriyor…
15 Temmuz gecesi sokağa çıkıp ülkesini kurtaranlarla kaldırımda yürürken omuz atan ya da trafikte basit bir konuyu kavgaya çevirenler aynı kişi.
Bu bir tezat değil mi?
Ensar, muhacir hikayelerini gözlerinden yaş akarak dinleyenler, nasıl oluyor da konu Suriyeliler olunca bakışlarından şimşekler çakan, dışındaki mülayim Müslümanı gömüp içinden dehşet fışkıran bir faşiste dönüşebiliyorlar?
Demokrasi, insan hakları, evrensel değerler deyip yeri göğü inletenler, hangi yüklemelerin sonucu olarak FETÖ darbesi söz konusu olduğunda tüm bildiklerini toprağa gömmekte tereddüt göstermiyorlar, içlerinde büyüyen Erdoğan düşmanlığı yükünün altında ezilerek tanklara alkış tutabiliyorlar?
Sonra hiçbir şey olmamış gibi, hayatlarına kaldıkları yerden devam edip, yine aynı hikayeleri yazmayı sürdürebiliyorlar?
Peki neden?
Neden muhakame kabiliyeti, günümüz deyimiyle analiz yeteneği bu kadar zayıf bir toplumuz…
Ya da bir başka soru soralım; maddi gelişimleri bizimle boy ölçüşemeyecek kadar zayıf olan ülkelerin vatandaşları yabancı dil öğrenirken, biz yıllar yılı harcanan onca kaynağa rağmen öğrenemiyoruz?
Zekamızda mı bir sorun var?
Haldun iki örnek ile neyi, nasıl yapacağını öğrenirken, biz nesillerimize bazı basit adabı muaşeret bilgilerini niye belletemiyoruz?
Eminim pek çok kişi hayatı boyunca bu sorular ile yaşamış ve halen yaşamaya devam etmektedir..
Nasıl oluyor da bu ülkenin tarihini Cumhuriyet ile başlatan, geçmişi yok sayan, Osmanlı’ya düşman, 300 yıllık Selçuklu dönemini neredeyse hiç saymayan, yüz yıl önce kendi vilayeti olan topraklara, aynı ülkenin vatandaşı olduğu insanlara bu kadar düşman kitleler yetişebiliyor?
Sadece on beş yıl içinde defalarca değişen eğitim sistemi ne yaparsa yapsın toplumu tatmin edemiyor, sorunu çözemiyor…
Neden “ezbere dayalı eğitimden” bir türlü “düşünen eğitim sistemine” geçemiyoruz?
Aslında, bilenler için soru o kadar basit bir cevaba dayanıyor ki!..
Çok basit; Fullbright Eğitim Komisyonu…
Ne mi bu?
1946 yılından beri Türk eğitim müfredatını düzenleyen, nesillerimizi tarihimize düşman eden bilgiyi tasarlayan bir yapı…
27 Aralık 1949 yılında ilk serbest seçimlerden sadece iki ay önce TBMM’den geçirilen 5596 sayılı kanunla resmi olarak ABD’ye eğitim sistemimizin ve müfredatımızın tapusunun teslim edildiği zihni sömürge organizasyonu.
Bunu ben demiyorum, bakın yakın zamanda aramızdan ayrılan dünyaca ünlü bilim adamı Oktay Sinanoğlu bu konuyu yıllar önce gayet vecizce özetlemişti.
Bir türlü düzelmeyen eğitim sistemimizin, insan yetiştirme metodlarımızın kısır döngüsü böyle…
Halimiz Fenerbahçe gibi.
Comolli’nin kurduğu kalitesi düşük takımla kimi başa getirirseniz getirin sonuç değişmiyor.
Görkemli bir maziye, büyük bir taraftara ve yüksek etki gücüne rağmen bugün ligin ilk yarısını sondan ikinci bitirdi…
Çünkü Philip Cocu, Erwin Koeman ve Ersun Yanal hangi taktikle sahaya çıkarsa çıksın malzeme kötü ve yetersiz…
İşte bizim eğitimimizin hali de bu…
ABD’nin kurduğu oyuncu kalitesi ile sahada taktik mücadele etmeye çalışıyor, her yıl 4-4-2 ya da 3-5-2 hatta 4-6-0 gibi değişik takım tertipleriyle sahaya çıksak bile eğitimdeki yenilginin önüne bir türlü geçemiyoruz…
Artık ezberci sistemi bize dayatan, geçmişimizi neredeyse cumhuriyetten ibaret sayan, kendi öz değerlerimize düşman nesiller yetiştiren, analitik düşünme yeteneği gelişmeyen bir toplum üreten bu müfredat tuzağını kuran ve personelinin önemli kısmı Amerikalılardan oluşan bu Türkiye Fullbright Eğitim Komisyonu sultasından ne zaman kurtulacağız?
Şu sorunun cevabını ne kadar arasam da tam olarak bulmakta zorlanıyorum; Fullbright anlaşması halen yürürlükte mi, kalktı mı?
Halen Milli Eğitim Bakanlığı koridorlarında ABD’li danışmanlar geziniyor mu, gezinmiyor mu?
Ümitsiz değiliz elbette…
Yüzyılın birikimi bazı tortuları temizlemek kolay değil…
Ama işte yine de aklımıza takılıyor; ne zaman?..

Fulbright Eğitim Komisyonu Nedir: https://fulbright.org.tr/hakkimizda

Anlaşma maddeleri:

1. Amerika Hükumeti, Kahire Anlaşması ile borçlu bulunduğumuz meblâğın ödenmemiş bakiyesinin azami yarısına kadar her hangi bir kısmının, Kültür Anlaşmasının derpiş ettiği gayelere sarf edilmek üzere, Merkez Bankasında açılacak hususi bir hesaba yatırılmasını talep edebilir.

2. Bir Eğitim Komisyonu tesis edilecek ve bu teşekkül yukarıda mezkûr hesaptaki parayı şu gayelerle sarf edilebilecektir: A) Amerikalıların Türk okul ve üniversitelerinde ve Türklerin Amerika kıtası ve haricindeki Amerikan okul ve üniversitelerinde tahsil, inceleme ve tedris işleriyle iştigali için lüzumlu masrafları karşılamak; B) Amerika’ya tahsile gidecek Türk talebenin yol masraflarını temin etmek.

3. Komisyon yukarda mezkûr eğitim işleri için programlar hazırlayacak ve bu hususta Amerikan Eğitim müesseseleriyle iş birliği yapacaktır.

4. Komisyon, dördü Türk ve dördü Amerikalı olmak üzere sekiz azadan mürekkeptir. Amerika Büyük Elçisi fahrî reistir. Türk azayı Türkiye Hükümeti, Amerikalı azayı Amerika Büyük Elçisi tâyin ve azleder. Komisyon âzası bilâ ücret vazife görür.

5. Komisyonun merkezi Ankara’dadır. Komisyon Türkiye ve Amerika Hükümetlerine senelik raporlar verir. Amerika Hariciye Nazırı Komisyonun kararları üzerinde murakabe hakkını haizdir.

6. Türkiye Hükümeti, Amerika Hükümetinden zaman zaman vâki olacak talepler üzerine, cem’an yarım milyon doların resmî kurdan Türk Lirası mukabilinde Merkez Bankası’ndaki hususi hesaba yatıracaktır. Ancak bir sene zarfında 250.000 dolar mukabilinden fazlasının bu hesaba yatırılması talep edilmeyecektir.

Komisyon üyeleri:

İşte 2018 yılında bile eğitimimize yön veren komisyonun 4 Türk, 4 Amerikalı üyeleri;
– John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank Türkiye, İstanbul
– Funda Kocabıyık, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara
– Ayşegül Gökçen Karaarslan, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcılığı Genel Müdür Yardımcısı Vekili, Dışişleri Bakanlığı, Ankara
– Scott Weinhold, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara
– Doç. Dr. Mehmet Akif Kireççi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Ankara
– Prof. Dr. Muhsin Kar, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü, Niğde
– Stephanie R. Kuck, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu, İstanbul
– Aslı Başgöz, Kıdemli Ortak Avukat, White & Case LLP Uluslararası Hukuk Bürosu, İstanbul