Son 7 yılı FETÖ’yü konuşarak geçirsek de pek bir neticeye eriştiğimiz söylenemez. Sadece polis/adlî vak’aya indirgenmiş mevcut mücadeleden de memnun olan yok. Örgütün gizli veçhesi neredeyse hiç ifşa edilemedi. Uluslararası bağlantıları dahi kulaktan duyma ve üstün körü yazılıp çiziliyor. Gülen’in nesebi, geçmişle olan kopmayan bağı, onu var eden kişiler ve kirli ilişkiler ağı, örgütlenme biçimi ve elindeki kaynaklar bile müşahhas hâle getirilemedi.
FETÖ ile ilgili yazılan kitapların pek çoğu, 15 Temmuz güzellemesi veya ajans haberlerinin derlenmesinden öte bir mahiyet taşımıyor. Ciddiye alınabilecek eser sayısı birkaçı geçmiyor. Yakın zamana kadar FETÖ’nün içinde kalmış, üst düzey görevler üstlenmiş olanların kaleme aldıkları eserler sanki FETÖ’nün reklamını yapmak için yazılmışa benziyorlar. Özellikle de gazetelerde köşe yazmayı sürdürenlerin eserleri…
Biz mesele hakkında 2014’de “Şeytan Çıplak” eserini neşretmiştik. O süreçten hemen sonra, 2015’de binden fazla eseri inceleyerek, bilgi, belge ve arşiv taraması yaparak “Gülen Şeytanlar Tarihi” eserini kaleme almıştık. Hz İsa (a.s.)’ın tebliğ ettiği vahyi tahrif eden Pavlus, Hz Osman (r.a.) zamanında İslam’a girdiğini iddia eden İbn-i Sebe, Fatımî devletinin kurucusu Ubeydullah ile bunların izinden giden pek çok sapık örgütün kurucu unsurlarının Yahudi olduğu gerçeği ile karşılaştık.
Aynı durum FETÖ için de geçerliydi. Gülen de bunlar gibi anne tarafından neseben Yahudi yani Sabetayist idi. Sadece o da değil, Gülen örgütünün kurucularının önemli bir bölümü ya mason, ya da Sabetayist’ti. FETÖ’nün teşkilatlanmaya başladığı Kestanepazarı’ndaki sokak aynı zamanda Sabetayizm’in kurucusu Sabetay Sevi’nin yaşadığı sokaktı.
Hikâyenin özü şuydu: Bu örgüt, sonradan yoldan çıkmış değildi. En başından sapık bir teşekkül olarak kurulmuştu. Kurucularının ve içinde rol alanların tamamına yakını gizlenen amacı bal gibi de biliyordu. “Sonradan öğrendik” beyanlarının gerçekle hiçbir alakası yoktu. Niyet kötüydü, akıbet de öyle oldu.
Örgütün teşekkülü ile Amerika’nın Türkiye’yi şekillendirme zamanları bire bir örtüşmekteydi. Mason Locaları, Manevi Cihazlanma Cemiyeti, Yeşilkuşak, Komünizmle Mücadele ve benzerlerinin iç içe olduğu da bir gerçekti. FETÖ’yü oluşturan kadrolar da bu yapıların içindeydi zaten.
Örgütün lideri Gülen ise de, kuruluş sürecinde asıl beyin Yaşar Tunagür, Kasım Gülek, Ali Rıza Güven, Refet Sezgin, Fuat Doğu, Ali Demirel ve benzeri kimselerdi. NATO ile irtibatlanma serencamında gladyonun liderlerinden Turgut Sunalp da sürece dâhil olacaktı.
Elbette isimleri çoğaltmak mümkün ve yeri geldiğinde de temas edeceğiz ki bu isimlerin ortak noktası mason olmaları. 05.10.1966’da Diyanet İsleri Başkanı İbrahim B. Elmalı’ya, mason olması teklif edilir. Olmadığı için de görevden alınır. O dönem Tunagür, Elmalı’nın yardımcısıdır. Onu görevden edense Yaşar Tunagür’dür. Şimdi gerisini siz tahmin edin…
Çünkü ileride de temas edeceğimiz üzere masonların örgütlenme biçimi hayli karmaşıktır ve pek çok gizli masonun belgesine ulaşmak neredeyse imkânsız. Hepsinin bir diğer ortak paydası ise istihbarat, Seferberlik Tetkik Kurulu ve gladyodan olmaları.
Terör örgütünün asıl gayesi; halefi olduğu Pavlus, İbn-i Sebe, Mehdi Ubeydullah, Hasan Sabbah, Gulam Mirza Ahmed, Ağa Han, Topal Molla, Thug ve benzerlerinin yarım bıraktığını tamamlamaktı. Kabul edelim ciddi başarılar elde etti. Yenildi mi? Keşke evet diyebilseydik.
Her örgüt, çöp gördüğü bazı adamlarını yem yapar. Bazı adamlarını ihanet etmiş gibi gösterip, karşı safa göndererek dezenformasyon bile yaptırır. Bu kişiler örgütün en kıdemlileri ve hatta kurucularından bile olabilir. FETÖ bunu yapmakta mı? Hiç şüpheniz olmasın…
FETÖ tipi örgütlerde hiyerarşi görünenden farklıdır. HDP’nin Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’i, belediye çalışanı PKK mensubu temizlik işçisi teröristin yargılaması ve sözde mahkemede mahkûm etmesi bunun en bilinen delillerinden…
FETÖ mensubu üst düzey bir bürokrat, siyasetçi, asker, varlıklı bir iş adamı, şöhretli bir gazeteci, bir rektör, sıradan gözüken bir FETÖ mensubundan emir almış mıdır ve almakta mıdır? Şüphe duymamak gerekir ki böyledir! Ancak bunların hepsi de kriminal meselelerdir ve bizlerden çok istihbarat teşkilatını ilgilendirir.
Bizleri ilgilendiren ise yenilmiş gibi gözüken veya gösterilen FETÖ’nün yapmakta olduğu ve yapabilecekleridir. Sadece bu değil, FETÖ’yü oluşturan zemin, akıl, murat edilen gaye ve bundan sonra çıkacak olan benzer yapılar…
Bu yazı dizimizde bunların hepsine temas etmeye gayret edeceğiz. Ancak şunu peşinen belirtelim ki, bundan sonra bu çapta bir örgüt, bir süre karşımıza çıkmayacak. FETÖ’nün yedeği olanlara farklı usul ve araçlar kullandırılacak.
FETÖ’nün örgütlenme biçimi bir tenya yapılanması. Tenya yapılanması modeli ise benzer yapılarda kullanılmaya devam edilecek. Kıldan ince olan sığır tenyası yüzlerce metre uzunluğa ulaşır ve insan bedeninde tespit edilmeksizin onlarca yıl saklanabilir.
Domuz tenyası ise daha ince ve bedende daha uzun süre yaşar. İnsan beynine ve kalbine bile yumurta bırakan bu tenyalar tespit edildiğinde ise çoğu kez iş işten geçmiştir. Örnek vermek gerekirse, komünist sandığımız Fidel Castro, bir Cizvit’ti. Özgürlük savaşçısı gibi sunulan Nelson Mandela, İngilizler adına çalışan bir masondu.
Münzevi bir kahraman olarak takdim edilen Gandi hem mason, hem de gizli cemiyetlerden Teosofi üyesidir. “Biz, her şeyden önce Büyük Britanya İmparatorluğu’nun İngiliz yurttaşlarıyız. İngilizler şu anda haklı bir dava uğruna, insan şerefinin ve medeniyetinin iyiliği ve şanı için dövüştüklerine göre, … bize düşen görev açıktır: İngilizleri desteklemek için elimizden geleni yapmak, canımızla ve malımızla savaşmak…” (İmparatorluk, Niall Ferguson s. 289) cümlelerinin sahibi olan Gandi hakkında İngiliz siyasetçi Lord Mmacaulay şöyle der: “Gandi, renk ve kan bakımından bir Hintli, lakin zevk, anlayış ve ahlak bakımından tam bir İngiliz…”
Önemli olan şey neyi gördüğünüz değil, neyi göremediğinizdir. Şuur altımızı işgal eden medya, kitap, sinema gibi etkili silahlar sadece görmemiz istenenleri servis ederler. FETÖ meselesinde de at izi ile it izi birbirine girmiş durumda. Öte taraftan FETÖ’yü ifşa ettiğini iddia edenlerin önemli bir bölümü gerçekten ifşâat mı yapıyor, yoksa bizi başka bir bataklığa mı sürüklüyor? FETÖ adına devleti bilgilendirenlerin bir kısmı, FETÖ adına çalışan kriptolar olabilir mı?
Devam edeceğiz inşallah!