FETÖ’nün İzmir’deki ilk ‘Işık evleri’

Hıristiyan kılığına girmiş olan Cizvitler, İslam topraklarında faaliyetlerine dört buçuk asır önce başlamış ve Fransızca adı: Maison de lumière, İngilizcesi: Light house ve Türkçesi Işık evleri olan insan devşirme merkezlerini 1583’de İstanbul’da açmışlardı.
Inigo Lopez ya da meşhur lakabıyla ünlü vaiz Aziz Ignatius’un kurduğu Cizvit örgütü, ilk kolejleri olan Saint Benoit Lisesi’ni de 1629’da İstanbul’da açarlar.
Gülen ise ilk talebe kampını, 1967’de Buca Kaynaklar’da yaptırır. İlk “Işık evi”ni ise 1967’de İzmir Tepecik’te açar. İkincisi Buca Dokuz Çeşmeler Köyü’nde, üçüncüsü ise Yaylacık semtinde. 1970’e gelindiğinde ev sayısı 12’ye çıkar. İlk yurt inşaatı İzmir Çalıkuşu sokakta 1977’de tamamlanarak faaliyete başlar. Yurt 5 katlıdır, ana bağışçı ise Nefi Akyazılı…
Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını yazdığı evin de sahibi olan Akyazılı, bu evi Gülen’e bağışlar ve orada Kestanepazarı Kur’an Kursu Derneğinden sonra ilk derneği de kurarlar.
Bu bilgiler bize, örgütleşmenin 1967’de başladığı, ilk talebelerin yani devşirmelerin 1965’lerde başlayıp, 1967’de müşahhaslaştığını gösteriyor. Zaten dönemi yaşayanların itirafları da bu yöndedir.
Yükseköğrenimde ilk örgütlenme, Ege Üniversitesi’nde başlar. İlk özel okullar ise 1980’de açılır.

ÜYELER ‘ÖLÜ GİBİ’ OLMAK ZORUNDA

Aynı merkeze bağlı olan Cizvit ve FETÖ örgütlerinin teşkilatlanma ve faaliyet biçimlerinde de büyük benzerlikler görülür. Biz Cizvitleri yazalım, siz Cizvitleri FETÖ diye okuyunuz, bakalım arada fark görebilecek misiniz?
Cizvitlerin teşkilatlanma biçimi uysallık, itaat, disiplin ve eğitim unsuruna dayalıdır.
Kişiler adaylığa kabul edilmeden önce deneme sürecinden, sonra da çeşitli ‘güvenlik’ eğitimlerinden geçirilip, ordularda olduğu üzere gözü kapalı olarak “ölü gibi mutlak itaat ve sadakat yemini” yaptırılır.
Bir Cizvit mensubu mutlak itaat gereği, hiç bir meseleyi sorgulayamaz. Kusur bile olsa onu hikmet ve mükemmelliğe yorması zorunludur. Çünkü lider, onları yanlışa sevk etmeyecek olan Mesih konumunda ya da Mesih’tir.
Eğitim vazgeçilmez bir ilke olduğundan, taraftarlarını, büyük şöhrete sahip, dünyanın her yerine yayılmış kolejlerinde yetiştirirler. Okulları, koyun gibi olması şartı ile -laik olanlar dâhil- herkese açıktır. Kolejlerin asıl hedefi, ‘incili yaymak ve toplumları Hıristiyanlaştırmak!’
En yüksek otoriteyi üstlenen kişi, Papa’ya bağlı olup, tüm teşkilatı yönetir. Altında ise yardımcı başkan, diğer yardımcılar, taşra sorumluları, bölge idarecileri, yardımcı idareciler yer alır.

ÖRGÜT LİDERİNE “KÂİNAT İMAMI” DİYORLAR

FETÖ’de örgüt liderine “kâinat imamı” denilirken, altındaki konsey üyelerine ise “başyüceler” denilir.
Toplantılar düzenli aralıklarla yapılır. Yüksek otorite (kâinat imamı), ömür boyu görevde kalır ve evlenemez. Yetkileri olabildiğine geniştir. Alt idarecilerin görev süreleri kesin bir süre olmamakla beraber 6 yılla sınırlıdır. Bütün bilgi ve belgeler, sorumsuz ve tam yetkili olan örgüt liderinde toplanır.
Kıtalar, bölgeler, devletler, vilayetler, ilçeler, kasabalar yani tüm dünya idarî açıdan bölgelere ayrılmıştır ve her birinin bir sorumlusu vardır. İdari merkezi Roma’daki “Borgo Santo Spirito’dur.
Teşkilatlanma biçimi tepe, orta, alt olmak üzere piramit şeklinde bir yapıdadır. Tepede bir + dört kişi (FETÖ’de 12) (professed priest), ortada yönetim kadroları (spiritual coadjutors), altta ise terfi bekleyen yemin etmişler, hizmet ehilleri ve adaylar (temporal coadjutors) ve de eğitimini sürdürenler(scholastics) yer alır.
Bir Cizvit’in testten geçirilmiş bir kabiliyet, dinî hizmetlerini yerine getirebilme liyakatı, görevi konusunda tecrübe, en az 33 yaşında, örgüt içinde en az 10 yıl geçirmiş ve en az 3 yıllık örgüt teolojisi eğitimi almış olması gerekir.

PAPA’NIN İZNİ ŞART

Genel kurulları; başkanın ölümü, tüzük değişikliği veya çok önemli meseleler olduğunda, Papa’nın izni ile gizlice yapılır.
Bir Cizvit, örgüt yöneticilerinin verdiği görevin dışında başka bir görev ve mevki arayışına giremediği gibi, yaşadığı her şeyi rapor etmek zorundadır.
Kendine özgü itaat anlayışının yanı sıra; özel eğitim sistemleri, misyoner karakteri, ruhaniyet anlayışı, üyeliklerin dereceleri, iktisadî yapılanma, matematik, fizik ve astronomiye özel ihtimam gösterme, kadınlara mahsus özel yapılanma, dünyanın her yerinde misyonerlik faaliyetinde bulunma gibi ilkeleri de mevcuttur.
Ana çalışma alanları ise eğitim ve misyonerlik olup, dünyanın birçok yerinde bu amaçla kurulmuş okul ve üniversitelere sahiptirler!
Tüm dünyada mahalli lehçeleri kullanırlar, kendi yorumlarını mahalli lehçe ve geleneklere uydururlar.
Halkla daha yakın iletişim kurma amacıyla, sosyal havarilik ve medya iletişim araçlarına sahip olurlar.
“Biz şuuru” hâkim olan, sosyal ve siyasi bir örgüt olarak kabul edilen Cizvitlerin, en büyük nüfuz alanları ABD olup, (FETÖ’de Türkiye ve Azerbaycan) kendilerine özgü siyasi etki ve nüfuz alanlarına sahipler.
Otorite onlardan, “Tanrı”nın iradesine ve O’nun hizmetine asker gibi girmeleri amacıyla; benliklerini, benlikleri hakkındaki anlayışlarını ve kimliklerini yeniden inşa etmelerini teklif eder. Bu nedenle mensupları da benliklerini tam olarak yok ederler.
II. Vatikan Konsili’nde açıklanan “Dinler Arası Diyalog”, Cizvit örgütü için önemli bir misyon olup, burada da en önemli rolü üstlenir.
Dinler arası diyalogdan murat; hem Kilise’nin toplumları İncil’e göre yeniden inşa etme, hem de kültürlere girme süreci olarak kabul edilir.
‘Kilise ile dünya arasındaki mesafenin kapatılması’ hedeflenir ki, bundan kasıt dünyayı, Kilise’nin arzu ettiği şekilde değiştirmektir.
Kilise, dünyayı değiştirmenin mümkün olmadığını bilmekte olup, diğer dinlerin mensupları ile diyaloga geçmeyi, İncil’in bütün insanlara ulaştırılmasının bir aracı olarak görür.
Kilise’ye göre hiçbir din Hıristiyanlığa eşit değil, en üstünü Mesih. Bu da eşitlik masalından neyi kast ettiklerinin açık bir itirafı!
Papa II. John Paul, Cizvitler’den dinlerarası diyalogu, üçüncü bin yılın en öncelikli apolitik görevi haline getirmelerini ister. Cizvitler ise bu diyalogu, diğer dinlere kurtuluşa giden yolda rol veren, fakat bu konuda İsa Mesih’in kurtarıcılığını zorunlu kılan bir süreç olarak görürler. Bununla da yetinmeyip, diğer din ve mensuplarına, Hıristiyanlığı güçlendirme rolünü yüklerler.
Hıristiyanlık dışındaki bütün dinler geçersizdir. Eşitler arasında bir iletişimden değil, Kilise dışındaki taraflara verilen rolün yerine getirilmesi olarak görürler dinler arası diyaloğu!
FETÖ ile Cizvit arasında fark göremediyseniz, bir de Sayentoloji, Moon ve Opus Dei’ye bakmaya ne dersiniz?

Benzer konular