Mark Twain ‘İnsanları kandırmak, onları kandırıldıklarına ikna etmekden daha kolaydır’ derken, Joseph Goebbels ise ‘Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar’ diyor. Bunu hatırlatmamızın sebebi, binlerce yılda kazanılmış tecrübelerin yok sayılarak, bazı uygulamaların bir taşla birkaç kuş vurmak maksatlı “bilimsel” kılıfı ile insanlara “mutlak hakikat” gibi pazarlanabilmesidir. Güçlü ve huzurlu bir toplum meydana getirmenin birinci şartı, “sıhhatli çocuk” yetiştirmektir. Bazı ‘yönlendirilmiş’ çevrelerin anormal tepkiler verdiği yazımızın devamı mahiyetinde, 0-6 ay bebek beslenmesindeki mevcut durumu ve kendi kanaatimizi anlatmaya çalışalım.
Mark Twain, ‘İnsanları kandırmak, onları kandırıldıklarına ikna etmekten daha kolaydır’; Joseph Goebbels ise ‘Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar’ demişler. Bunun sebebini meşhur ‘Milgram Tecrübesi’ ve ‘Halkla ilişkiler/Public relations’ ile izah edebiliriz.
Milgram tecrübesinde 1960’lı yıllarda bir Nazi savaş suçlusunun mahkemesi esnasında, Nazilerle beraber hareket eden kişilerin aslında sadece verilen görevi yerine getirip getirmedikleri yani suçlu olmadıklarını ispat için uygulanmış ve insanların hemen her zaman ve yerde insanların pek çoğunun vicdanlarına ters gelse bile otoritenin (meselâ Rockefeller tıbbının) emirlerine itaati tercih ederek korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabildiği görülmüşdür1.
Halkla ilişkiler yani ‘algı yönetimi’ ise psikanalizin babası Freud’un öz yeğeni olan Edward Bernay’in 1929’da kadınların sigara içmesinin ayıp karşılandığı zamanlarda bir grup kadına sigara içerek yürüyüş yaptırması, belki de 20. asrı ve toplumları şekillendiren en mühim çalışmalardan biri idi2.
Bunları hatırlatmamızın sebebi, binlerce yılda kazanılmış tecrübelerin hiç yok sayılarak, bazı ‘uygulamaların’ bir taşla bir kaç kuş vurmak maksadı ile “bilimsel” kılıfı ile insanlara “mutlak hakikat” gibi pazarlanabilmesi idi.
Güçlü ve huzurlu bir toplum meydana getirmenin birinci şartı olan “sıhhatli çocuk” yetiştirmekle ilgili kanaatlerimizi efkâr-ı umumîye takdim ettiğimiz; bazı ‘yönlendirilmiş’ çevrelerin anormal tepkiler verdiği yazımızın devamı mahiyetinde, 0-6 ay bebek beslenmesindeki mevcut durumu ve kendi kanaatimizi anlatmaya çalışalım.
TARİHTE EMZİRME
Tarih boyunca anneler bebeklerini emzirmişler, emziremedikleri zaman sütanne ve inek-keçi-koyun sütü ile ihtiyacı gidermişler. Diğer sıvı ve yarı-katı gıdalara geçişi kademeli olarak üçüncü aydan sonra ve tedricen arttırarak bebeğin gıda ihtiyacını karşılamışlardır.
Eski Roma ve Yunan toplumlarında sütanne tutmanın statü göstergesi sayılmasına mukabil3, tarih boyunca Müslüman toplumlarda emzirme nispetinin hep çok yüksek olmasının bir sebebi de, bu konuda Kur’an-ı Kerim emredici hükümlerinin olmasıdır. Bu nedenle cumhur ulemaya göre annenin bebeğini emzirmesi vaciptir. Ayrıca yeni doğan çocukların Hz. Peygamber (s.a.v.)’e getirildiği, O’nun da önce dua ettiği, ardından da taḥnīkde bulunduğu, bunun da Müslüman toplumlarda süre geldiği tarihi bir hakikattir. Taḥnī yeni doğan bebeğin aynına iyice çiğnenmiş hurma verilmesidir. Müstahab bir uygulama olan taḥnīk, yeni doğan çocuğa süt vermezden önce yapılan çok mühim bir muameledir. Şöyle ki, hurma ağızda gevilir, sonra bu hurma gevişi ile çocuğun damağı ovulur. Böylece bebeğin midesine ilk giren şey hurma suyu olur.
Hayatın ilk dört ayında emzirme, su ve diğer gıdaları verme oranları hakkındaki aşağıdaki şekil bir fikir verecektir4
Bahse konu şekilde rahatça görüleceği gibi, 1990’lı yıllarda bile dört ayın altındaki bebekler için emzirme ve su verilmesi oranları fevkalade yüksektir, Nijerya’da sadece su verilmesi herhalde fakirlikten olsa gerektir. Ülkemizin o yıllarda bu fakir ülkelerle aynı yerde değerlendirilmesi bahse değerdir.
Şeklin altındaki yazı incelendiğinde telefon aramalarına cevap verenlerden elde edilen bilgilere isnat ettiği ve yayınlayan sitenin USAID (ABD beynelmilel kalkınma ajansı) tarafından desteklendiği anlaşılıyor. O yıllarda ülkemizde telekomünikasyon ağının daha henüz otomatikleştiğini hatırlayınca bu şeklin aslında pek de güvenilir olmadığını düşünmek iktiza eder. Yakın zamanlara kadar emzirme oranlarının ülkemizde hâlâ çok yüksek olduğunu görmek sevindiricidir5 ancak, su ve diğer sıvıların verilmesi hakkında veriler yine muğlaktır.
BEBEK MAMASI PAZARI
Binlerce yıldır hayvan sütü ile sun’i besleme bilinmesine rağmen, son 15-20 senedir bunlar ‘sokak sütü’ diye aşağılanmaktadır. İlk defa 1865’de üretimi başladıktan3 sonra 2025’de 90 milyar dolara ulaşması beklenen6 ve fakirin hiç sevmediği ‘mama pazarı’ ile ilgili ilk rezalet; 1970’de Nestle’nin gelişmemiş ülkelerde bedava mama dağıtması ve bu durumun batı ülkelerinde geniş şekilde boykot edilmesi ile gündeme gelmişti.7
ANNE SÜTÜ VE MAMA PAZARININ ALÂKASI NE?
BM’ye bağlı olarak kurulan ve o yıllarda gelirini üye ülkelerden sağlayan, son yıllarda ise büyük oranda bilhassa aşı firmaları ve Bill Gates Vakfı tarafından finanse edilen Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)8-9 bebek beslenmesi alanına ilk defa 1981’de anne sütü ‘ikameleri (anne sütünün yerini bir şey alabilir mi) ile ilgili tüzüğü yayınlayarak giriş yapdı.10
Daha evvel dördüncü aydan itibaren tamamlayıcı gıdalara geçmeyi tavsiye eden DSÖ, 2001 yılında Kramer ve Ark’nın Cochrane metaanalizini esas alarak ve enfeksiyonların azalacağını iddia ederek, ilk altı ay ‘sadece anne sütü (exclusive breastfeeding)’ programının uygulanması talimatını verdi.11 Tam bu noktada, sadece anne sütünün ‘su bile vermeyin ama aşı yapın’ anlamına geldiğini ve Cochrane’in de DSÖ ve ilaç-aşı firmaları tarafından fonlandığını hatırlatmalıyız. 12 Elbette, ülkemizde de bu talimat sorgulanmaksızın tatbik edilmeye başlandı.13
Bu talimatın dünyada ve bilhassa batı ülkelerinde geniş şekilde sorgulanmasına rağmen,11,14 ülkemizde çocuk doktorları ve bilhassa yeni doğancılar tarafından sorgulandığına hiç rastlamadık. Şükür ki, ‘su bile vermeyin’ mottosunun çağdaş hurafe olduğunu idrak eden arkadaşlarımız da vardı.15
ÇAĞDAŞ HURAFEYE İTİRAZLAR
Bilhassa mama firmalarının ve Kissinger’ın NSSM 200 protokolü gereğince gıda ve nüfus kontrolünün daha doğumdan itibaren başlatılması için, ‘su bile vermeyin’ İngilizce olarak ‘breast is best’ (en iyisi emzirmek) mottosu ile ifade edilen bu uygulamaya dünyada ilk ciddî itiraz 2007’ ve 2011’de Mary Fewtrell ve Ark’nın çalışmaları ile geldi. Fewtrell ve Ark. dördüncü aydan itibaren ek gıdalara başlanmasının bebekte demir eksikliği ve alerjileri azalttığını, enfeksiyon oranlarının artmadığını bildirdi.16, 17 Geçen sene ise, katı gıdalara erken başlanan bebeklerin daha iyi uyuduklarını gösteren bir çalışma yayınlandı.18
Bir kaç sene evvel, su bile vermemenin saçmalığını haykıran, hem anne, hem de acil doktoru olan bir müteşebbis ‘breast is best’ mottosunun aleyhine ‘fed is best’ (en iyisi beslemek) adında bir vakıf kurdu ve kısa süre içinde sıkı takip edilir oldu.19 Burada, her iki mottonun da ya hep ya hiç anlamında olmasının da mantıksız olduğuna dikkat çekmek lazım gelir.
NEDEN HURAFE?
İlk altı ay sadece anne sütü vermenin neden bilimsel olmadığını aşağıdaki şekil20 üzerinden anlatalım. Anne ve bebeğinin özelliklerinin ne kadar değişik olabileceğinin dikkate alınmadığı ve anne sütü miktarı ve muhteviyatını ilk ve ikinci altı aylara göre mukayese edildiğinde; aralarında demir ve çinko dışında belirgin fark olmadığı görülmektedir. İkinci altı ayda anne sütü kâfi gelmeyeceğine ve DSÖ’ye göre inek sütü de verilemeyeceğine göre ki, bunu bir mama firmasına soran gazeteden okuyabilirsiniz21 bebeğe zaten inek sütünden yapılmış olan ve 5-10 misli daha pahalı mama mı vermek gerekir muhteremler?
DEVAM SÜTÜ SAÇMALIĞI
Sokak sütü diye aşağılanan, verimsiz diye kesilen yerli ineklerimiz ve onlardan elde ettiği bir kaç kuruş fazla görülen köylümüz bir tarafa; sütten başka bir şey olan pastörize sütü ve yine ondan üretilen, akıl almaz ve halkı yanıltıcı şekilde ‘devam sütü’ ismi verilen ‘şey’in, devamlı olarak her yerde ve yanıltıcı bilgilerle reklamının yapılmasına, ne devlet ne de tıp çevrelerinden bir tepki gelmesi girişte izah ettiğimiz ‘algı yönetimi’nin tipik numunesidir.
‘SU VERME’MEK ZARARLI OLABİLİR Mİ?
Peki, annenin ve bebeğinin sosyal ve demografik hususiyetlerini; “akıl-mantık ve tecrübe”yi dikkate almadan yedinci ayından gün alana kadar su bile vermeyin saçmalığının anne ve bebeğe ne gibi zararı olabilir?
Bebeğe zararları; Dehidratasyon (su kaybı), hiperbilirubinemi (sarılık), hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) ve hipernatremi (kanda tuz artışı), bizatihi anne sütünün kesilmesi, hatta bebeğin gelişememe (makro/mikronutrient eksikliği) ve bunlara bağlı ciddî hasarlar gelişebilir.18
İnanılmaz propagandaya rağmen bilhassa ABD’de ‘sadece anne sütü’ verme oranları oldukça düşükdür ve bu da annelerde suçluluk psikolojisi husule getirmekdedir.22
ÜLKEMİZDEKİ MAMA REZALETİ
Konunun mamalar ile alakasının anlaşılması için devam edelim; American Academy of Pediatrics (AAP)’e ilah gözü ile bakılan ülkemizde 2013’de; yukarda 1970’lerdeki skandalın benzeri patlak verdi.23 Meyvesiz ama meyve aromalı yoğurtları ve meşhur bir maması ile bilinen Danone firmasının, Sağlık Bakanlığınca her anne için 500 ml olarak belirlenen13 günlük süt üretiminin 290 ml civarında olduğunu, immün sistemi de güçlendirdiğini ileri sürerek mama satmaya çalışması bilhassa İngiltere’de yoğun tepki çekmesine rağmen, ülkemizde bir pediatri derneği(!) firmayı açıkça desteklenmişti.23
Antiparantez bebek maması hakkında göz açıcı ikazları olan Değerli Ahmet Rasim hocanın bile bu hadiseyi ancak 2015’de fark edebilmiş olması şâyan-ı dikkattir.
İmmün sistemin ve doğumdan itibaren teşekkül etmeye başlayan mikrobiotanın büyük kısmının yer aldığı bağırsakların fonksiyonlarının uygun gelişimi için anne sütü vazgeçilmez olduğu gibi, antijenik tanıma, allerjen desensitizasyonu gibi süreçler için uygun ‘tamamlayıcı’ beslenme vazgeçilmezdir.24
BEBEK NASIL BESLENMELİ?
Bebek beslenmesi ile ilgili tavsiyemiz ise kas içi K vitamini ve aşı yapılmamış bebeğiniz, eğer başka bir sorunu yok ise zaten kolayca emmeye başlayacaktır ve alerjik olma ihtimali oldukça düşük olacaktır. Temiz suyu çay kaşığı ile vermeye doğumdan itibaren başlayabilirsiniz. İkinci aydan itibaren sızma zeytinyağı, kemik suyu ve ev yapımı turşu suyu, mama yerine inek, keçi sütü, üçüncü ay dolduktan sonra da pürelere başlanmalıdır.
Akıl-mantık-tecrübe süzgecinden geçmemiş bilim olmaz muhteremler!