Mustafa Özcan paralel yapının en büyük para kaynaklarından biri olan Kaynak Holding’in başındaydı. Maliye Bakanlığı’nın holdinge yapacağı incelemeyi önceden haber alarak 20 Mart 2014’te Brüksel’e kaçtı ve izini kaybettirdi.
“Türkiye imamı”
Hiyerarşide “Türkiye imamı” olsa ve Fethullah Gülen’in veliahtı olarak anılsa da halen gizemini koruyan bir isim. Gücünü nereden aldığı, ilişkileri, yurtdışı bağlantıları tam olarak bilinemiyor.
Hüseyin Gülerce’nin “Camianın içinde bu arkadaşa kim toslamışsa hepsi gitmiştir. Mustafa Özcan’a toslayıp da ayakta kalan kimse olmamıştır” sözleri “2 Numara”nın demir yumruk olduğunu anlatmak için yeter…
Yollar İzmir’de kesişti
Gerçek Hayat olarak Mustafa Özcan’ı sorduk, soruşturduk. Kamuoyunun bilmediği birçok gerçekle karşılaştık.
Gülen ile Özcan’ın yolları İzmir’de kesişti. Özcan, Kırklareli’nden İzmir’e tayin edilen Gülen’in kısa sürede en sıkı takipçilerinden biri oldu. Gülen’in, kendisine sıkı sıkıya bağlı olan Özcan’ı -herhalde çok şehirli ve modern bulmadığından olacak-hep “Köylü” diye çağırdığı anlatılır.
Basamakları hızlıca tırmandı
“Köylü”nün paralel yapı içinde basamakları hızlıca tırmanacağı, imamlık serüvenine “Askeriye İmamı” olarak atanarak başlamasıyla belli oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Gülen’e bağlı askerlerin sayısının sınırlı olduğu ilk dönemlerde hepsini idare edip yönlendirdi. Fakat sayı günden güne artmaktaydı ve Özcan’ın tercihi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan yana oldu.
İlk örgütlenmeyi yaptı
“Hava Kuvvetleri” Gülenistler’in orduda ilk örgütlendiği yerdi. İlk imam da Mustafa Özcan.
Ordunun 2000’li yıllara kadar siyaset, bürokrasi, güvenlik, dış politika ve hatta ekonomi üzerindeki olağandışı etkisi göz önünde alınırsa Özcan’ın pozisyonu daha iyi anlaşılacaktır.
Yargı ile derin ilişkiler
Mustafa Özcan için bu yeterli değildi. Özcan, Hava Kuvvetleri’nden siyaset ve yargıya açıldı. Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde yüksek yargı ile derin ilişkiler kurdu.
Fethullah Gülen aleyhine açılan davaları kurduğu dostluklar sayesinde beraat kararlarıyla sonuçlandırdı.
Özcan’ın özellikle 1994-1995 yıllarındaki dava temizliğini yüklü miktarlarda para vererek yaptığı iddia edilir.
Bir diğer iddia, Gülen’in Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki davasından savcı Nuh Mete Yüksel’e “seks tuzağı” kurularak kurtarılmasında rolü olduğu şeklindedir. Konuşulanlara göre prodüksiyonun maliyeti bugünün parasıyla yaklaşık 500 bin liradır.
Gülen adına konuşurdu
Özcan bundan sonra paralel yapı içinde tartışılmaz bir yer edindi.
Hoca’ya bağlı tüm imamların üzerindeydi. Gerektiğinde Gülen adına hareket eden, hesap soran bir pozisyona yükselmişti.
Hem kasa, hem de kurye
Tanıyanlar onu, “Hoca’nın hem kuryesi hem de kasası” olarak niteler. Parayı yönetme yetkisi, gücüne güç kattı. Doğrudan cemaate bağlı görevlileri, polis ve yargı çevresinin etkinliklerini hatta Türkçe Olimpiyatları gibi uluslararası organizasyonları finanse etmeye başladı.
Cemaat içinde “Yargı ve MİT” imamlarını her zaman kendine yakın tuttu. Fakat polis imamıyla yaşadığı sorunlardan dolayı bir süre ABD’ye giremedi.
Gizli servislerle irtibat sağladı
Mustafa Özcan iki büyük gücü hiçbir zaman elinden bırakmadı. Bilgi, yani istihbarat ve para.
Cemaatin yabancı istihbarat servisleriyle ilk irtibatlarının da Mustafa Özcan tarafından sağlandığı belirtiliyor.
Özcan zaman zaman görüştüğü ünlü istihbaratçı Enver Altaylı sayesinde kritik ilişkiler kurdu.
Paşalara da para verdi
Paralel yapının Refahyol’u deviren ve tüm İslamcı yapıları ezmeye çalışan 28 Şubatçılarla ilişkisi hâlâ bir muammadır. Tabii Özcan’ın kilit rolü de…
Fakat Özcan’ın, 28 Şubat döneminde bazı askerlere maddi destek sağlayıp cemaatin başına gelebilecek olası sıkıntıları önceden engellediği biliniyor.