Srebrenitsa annelerinin sembol ismi Hatice Mehmedoviç geçtiğimiz hafta Hakk’a yürüdü. Srebrenitsa katliamında 2 oğlu ve eşini kaybetmesinin ardından Srebrenitsa Anneleri derneğini kurarak tüm dünyanın işlenen savaş suçlarından haberdar olmasını ve soykırımın kabul edilmesini sağlayan Mehmedoviç’i, annesi gibi seven Ömer Çetres* anlattı.
Bosna Hersek’in bilge lideri Aliya İzetbegoviç, soykırıma maruz kalan halkına, “Size kin tutun, intikam peşinde olun demiyorum ama size yapılan soykırımı asla unutmayın” demişti… Bosna-Hersek’te 1992-1995 yılları arasında dünyanın gözleri önünde masum Boşnaklara karşı işlenen soykırım, özellikle her yıl Srebrenitsa’da düzenlenen anma törenleriyle, Avrupa’ya sürekli hatırlatıldı.
Boşnaklar, kin ve intikam değil, sadece adalet peşindeydiler. Bu adaletin yerine getirilmesi için de en fazla mücadele eden Srebrenitsa’nın gözü yaşlı, sessiz çığlığı olan analarıydı. Bu anneler ki, kin ve intikam peşinde değillerdi, bu dünyada istedikleri tek bir şey vardı o da adaletti… 1995 yılının Temmuz ayında 8 bin erkeğin katledildiği Srebrenitsa’da eşlerini, çocuklarını ve yakınlarını kaybederek yapayalnız kalan, fakat hayata küsmek yerine adalet peşine düşen bu anneler, dünyanın dikkatini Srebrenitsa soykırımına çekmeyi başardı.
HAKLI DAVALARINI DÜNYAYA ANLATTILAR
Avrupa’da, İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan en büyük trajedi olan Srebrenitsa soykırımı, Boşnak aileleri erkeksiz, çocukları babasız, anneleri evlatsız bırakmıştı. Ve Srebrenitsa’nın acısı, sessiz çığlığı aradan geçen 23 yıla rağmen hiç dinmemişti.
Savaştan sonra, bir zamanlar evlatları ve kocalarıyla yaşadıkları mutlu hayatlarının yok edildiği kente, her şeyi göze alarak geri dönen, burada her türlü tehditle karşılaşan, yıkılmış ve harabe haline gelmiş evlerinin tek gözlü bodrumlarında yaşamak zorunda bırakılan bu anneler, acılarını yüreklerine basarak, haklı davalarını dünyaya anlatmak için çaba harcadılar.
EVİNİN BAHÇESİNDE TORUNLARINI SEVECEKTİ
İşte bu annelerin sembol isimlerinden birisi 22 Temmuz Pazar günü saat 19.30’da 66 yaşında hayata gözlerini yuman Hatice Mehmedoviç’ti… Kendisi Srebrenitsa Anneleri Derneği Başkanı’ydı. Savaştan önce Srebrenitsa’da 2 erkek evladı, kocası ve akrabalarıyla mutlu bir hayatı vardı. Hatice anne sıradan ve huzurlu bir hayat yaşıyordu. Hayalleri de sıradan ama umut yüklüydü. Kimseye bir zararı yoktu… Çocuklarının eline silah vermiyordu, sadece ellerinde kalem olsun ve o kalemle geleceklerini şekillendirsinler istiyordu. Çocukları büyüyecek, okuyacak, evlenecek ve Hatice anne, torunlarına babaannelik yapacaktı. Srebrenitsa’nın zümrüt yeşili doğası içerisindeki yamaca kurulu 2 katlı evinin bahçesinde torunlarını sevecek, bahçede torunları oynarken, kocası Abdullah’la sabah kahvesini yudumlayacaktı…
KAMERALARIN ARDINDA KATLİAM
Ancak Hatice annenin bu hayalleri, 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa’nın işgaliyle sona erdi… Ratko Mladiç öncülüğündeki Çetnik birlikler, BM güvencesi altındaki Srebrenitsa’yı işgal etmişti. Hatice Mehmedoviç, bu işgal sırasında, Mladiç’le kameralar karşısında konuşan cesur yürekli kadındı. Kameralar karşısında, Mladiç kendisine ‘’Boşnaklara hiçbir şey yapmayacaklarını, kendilerini güvenli bir yere götüreceklerini’’ söylüyordu. Ardından, Srebrenitsa’nın kasabı, çocuklara çikolata dağıttı. Ancak dünyaya verilecek görüntüler bittiği anda, Mladiç, ansızın “kameraları kapatın” dedi. O anda kameraların bütün ışıkları söndü. Aslında sönen Srebrenitsa’daki ocakların ışığıydı. Mladiç’in karşısında duran, silahsız, gözü yaşlı, masum Hatice annelerin hayatlarının ışığı sönüyordu. Çünkü, zalim Mladiç, kameralar karşısındaki rolünü tamamlamış ve yıllarca içinde biriktirdiği kini kusmaya başlamıştı. ‘’Türklerden intikam almanın zamanı geldi’’ diyordu. Türk dediği, karşısındaki kimsesiz, Türkçe bilmeyen, belki Türkiye’nin yerini haritada dahi gösteremeyecek, masum, gariban, kırsalda yaşayan, hiçbir siyasi argümanı olmayan sivil insanlardı.
Bu masum annelerin oğulları, kocaları ellerinden alınıyor ve gözlerinin önünde otobüslere, kamyon kasalarına, traktör römorklarına bindiriliyordu.
İşte bu işgal günü Hatice anne de 1977 doğumlu oğlu Almir’e, 1974 doğumlu evladı Azmir’e ve kocası Abdullah’a veda etmişti. Küçük oğlu Almir, bu sırada ‘’Üzülme anne her şey iyi olacak’’ diyerek sarıldığı gözü yaşlı biricik annesini teselli etmeye çalışıyordu. Hatice annenin, ömrünün sonuna kadar unutamayacağı, kısa ama bir o kadar da büyük bir andı bu an. Küçük oğlu Almir’in boynuna sarılan ve kendisini teselli etmeye çalışan kollarının sıcaklığı… Almir’i, Azur’u, eşi Abdullah’ı ve bütün akraba erkekleri ellerini ve gözlerini bağlayıp bir bilinmeze götürüyorlardı. Tarih 11 Temmuz 1995’ti.
SOYKIRIMI KABUL ETTİRDİLER
Hatice anne ise evlatlarından, kocasından haber alamadan yaklaşık 7 yıl çeşitli mülteci kamplarında yaşadı. 2002 yılında Srebrenitsa’ya dönen Hatice anne, kendisiyle aynı kaderi paylaşan kadınları bir araya getirerek Srebrenitsa Anneleri Derneği’ni kurdu ve çeşitli uluslararası konferanslarda Srebrenitsa gerçeğini anlatmaya başladı.
Her biri ayrı tarihte çocuklarını doğuran, her biri farklı yaşta olan bu annelerin en büyük özelliği, hepsinin aynı tarihte yakınlarını kaybetmesi ve hepsinin bu olayın ardından hayatta yapayalnız kalmasıydı. Hatice anne, evine kapanıp acılarıyla baş başa kalmak yerine, Srebrenitsa’nın acısını dünyaya anlatma yolunu tercih etti. Bu süreçte ilk olarak diğer annelerle birlikte Srebrenitsa’nın şehitlerinin toplu mezarlardan çıkartılıp farklı farklı yerlere defnedilmesini engellemekle başladı. Bu kapsamda, 12 bin 500 kadının imzasını toplayarak şehitlerin nereye gömülmesini istediklerini yetkililere ilettiler. Srebrenitsalı annelerin bu teklifi kabul edildi. Bunun üzerine Boşnak erkeklerini cellatlarına teslim eden Hollandalı askerlerin bulunduğu BM kampının karşısında, şimdiki Potoçari Şehitliği’nin yapımı başlatıldı. Tarihte ilk defa bir soykırım yerinin çizgileri, beyaz zambaklarla işaretlendi. Srebrenitsa sadece utanç yeri değil, bütün dünyanın da aynası oldu. BM bayrağı altında kan dökülmüş ve askerlik onuru ayaklar altına alınmıştı. Hatice annelerin çığlıkları sayesinde Avrupa Parlamentosu ve Lahey’deki uluslararası savaş suçları mahkemesi, 2004 yılında Srebrenitsa’yı “soykırım” olarak tanımak zorunda kaldı.
ÇOCUKLARINI TOPLU MEZARDA BULDU
Hatice Mehmedoviç’in çocuklarına ve eşine bu dünyada kavuşacağı umudu 2007 yılında toplu mezarda parçalanmış olarak cesetlerin bulunmasıyla sona erdi. 2007 yılında kocası ile küçük oğlu Almir’i, 2010 yılında ise büyük oğlu Azmir’in vücudunun bulunan uzuvlarının bir kısmını Srberenitsa’daki şehitliğe defnetti.
Srebrenitsa’da 11 Temmuz’da düzenlenen 15. anma yıl dönümü törenlerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadiç’in de aralarında bulunduğu birçok lider katılmıştı. Hatice anne, törene katılan Tadiç’in elini sıkarak “intikam peşinde” olmadıklarını ve bölgedeki Sırplarla barış içinde yaşamak istediklerini söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da o gün törendeki konuşmasında, Mehmedoviç’in bu davranışından övgüyle bahsetmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Bu hanım kardeşimin gözlerinde metanet gördüm, onur gördüm, ama nefret ve kin görmedim. Çünkü o, asaletinin gereğini yerine getiriyordu. Onun için takdir ediyorum, onun için tebrik ediyorum. İşte dünya barışının buna ihtiyacı var, bu annelere ihtiyacı var…”
Srebrenitsa’da zor koşullar altında yaşam mücadelesi veren, her gün kendilerine yapılan taciz ve aşağılama girişimlerine aldırış etmeyen Hatice annenin dünyadaki vuslatı sona erdi. Özlemini en çok çektiği çocuklarıyla cennette buluşacak inşallah. Hatice annelerin ahı ise yaşadıklarına sebep olanların peşini hem bu dünyada hem öbür dünyada hiç bırakmayacak. Yeni Srebrenitsaların yaşanmaması için, ağlamaktan gözyaşı kalmayan Hatice annelerimizin olmaması için ‘’Büyük ve Güçlü Türkiye’’ hayallerimizi gerçekleştirme şuurundan bir an olsun vazgeçmeyeceğiz.
*SARAYBOSNA BÜYÜKELÇİLİĞİ BASIN MÜŞAVİRİ