Muhammed bin Selman’ı ABD’nin Ortadoğu projesine ortak eden… Coğrafyada ilişmediği ülke kalmayan… İsrail’e hizmet edip Kudüs’e ihaneti reva gören… Bir hain, bir işbirlikçi… Bir psikopat işkenceci… Kimden mi bahsediyoruz?… BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’den…
Geçtiğimiz Temmuz ayında Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki Abu Dabi’de bir araya geldi. İkiliyi buluşturan isim, Afrika’daki nüfuzunu günden güne artıran Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’di. Uzun zamandır araları bozuk iki devletin arasında arabulucu rolüne soyunan Bin Zayed, anlaşmazlığa son verip ülkesi ile güçlü ilişkiler kurma çabalarından ötürü her iki devlet adamına Zayed madalyası taktı. Fazla zaman geçmemişti ki Abiy Ahmed ABD’ye uçtu. Virginia’da Etiyopyalı Müslüman diaspora ile bir toplantı yaptı. Burada Abu Dabi ziyaretinden bahseden Ahmed, Bin Zayed’e verdi veriştirdi. Zira Veliaht Prens kendisine Doğu Afrika’da bir İslam Merkezi kurma fikrini açmış, “Dininizi kaybettiniz” diyerek paylamaya kalkmıştı. Bin Zayed’e cevap veren Ahmed aynen şunları söylüyordu:
“Sizden din öğrenecek değiliz. Asıl siz dininizi kaybettiniz. Arapçamızı geliştirip İslam’ı daha iyi öğrenecek ve size de öğreteceğiz. Böylece siz de İslam’a tekrar geri dönmüş olacaksınız. Ortadoğu’da yaptıklarınız meydanda. Sizin yaşadığınız gerçek İslam değil.”
Bin Selman operasyonu kimin eseri?
ABD’de başkanlık seçimini kazanan Trump, damadı Kushner’i Ortadoğu politikasından sorumlu olarak atadı. Kayınpederi gibi emlak işinden gelme Kushner, Ortadoğu’dan ve de hariciye işlerinden pek anlamıyordu. Fakat Beyaz Saray’ın her biri kendi alanında ömür tüketmiş uzmanlardan oluşan Ulusal Güvenlik Konseyi vardı. Konseyi toplantıya çağıran Kushner, uzman isimlerle Ortadoğu’yu masaya yatırdı. Toplantıda alınan karar, New York Times’ın ifadesiyle şöyle oldu: “ABD’nin Ortadoğu’ya demir atabilmesi için iki ülkeye ihtiyacı vardır. Bunlar İsrail ve Suudi Arabistan’dır. Suudi Arabistan olmadan bu denklemde başarı sağlanamaz.”
Kendisi zaten bir Yahudi olan ve ülkeyi iyi bilen Kushner için İsrail bağlantısı sorun değildi. Ancak Kushner, kafasındaki Ortadoğu için Suudi Arabistan’ı da avucuna almak istiyordu. Burada devreye Bin Zayed girdi ve isim çabucak belirlendi: Muhammed bin Selman. Bin Zayed’in kendisi de Bin Selman’ı çok fazla tanıyor değildi. İkili, 2016 yılı başlarında Bin Zayed tarafından organize edilen bir çöl etkinliğinde bir araya geldi. Bu buluşmayı dünya tam bir buçuk yıl sonra öğrendi. 6 Ağustos 2017’de Wall Street Journal gazetesinden Margherita Stancati “Bir çöl kampı yolculuğu, Suudi Arabistan’ın politikalarında değişikliğe neden olan dostluğu başlattı” diye yazacaktı.
Coğrafyanın belalısı
Katar krizinde Muhammed bin Zayed’in Washington merkezli Siyonist düşünce kuruluşu FDD (Foundation for Defense of Democracies / Demokrasileri Savunma Vakfı) ile kafa kafaya verdiği herkesin malumu. Bin Zayed’in Washington Büyükelçisi Yusuf Uteybe’nin e-mail yazışmaları deşifre olunca bu gerçek inkâr edilemez bir şekilde ortaya çıktı. Bu e-maillerden birinde Uteybe, bir dönem CIA başkanlığı da yapan ABD’nin eski Savunma Bakanı Robert Gates’e patronu Bin Zayed’in selamıyla birlikte “Yarın onlara cehennemi gösterin” mesajını iletiyor, Gates’den Katar’ın canına okuyacak hamleyi yapmasını talep ediyordu. Bir diğerinde ise gazeteci David Ignatius’a “Şimdi bizim işimiz, Muhammed bin Selman’ın başarısı için elimizden geleni ortaya koymaktır” ifadesini kullanıyordu.
Hedefte sadece Suudi Arabistan veya Katar yoktu. Coğrafyada Bahreyn’den Yemen’e ve Tunus’a, Afrika’nın göbeğindeki Somali’den Türkiye’deki 15 Temmuz FETÖ kalkışmasına değin her taşın altından Bin Zayed çıkıyordu.
Bahreyn’den Libya ve Tunus’a dizayn çabası
Kushner’in kafasındaki yeni Ortadoğu adına Suudi Arabistan’da bir iç darbeye neden olarak Muhammed bin Selman’ı veliahtlık makamına taşıyan Bin Zayed’in şimdiki hedefi Bahreyn. Kral Hamed’in büyük oğlu Selman bin Hamed’i Bin Zayed istemiyor ve yerine dördüncü oğul Nasır’ı veliaht olarak görmek istiyor. Ancak bunu yapabilmek için öncelikle 1970 yılından bu yana ülkede Başbakanlık koltuğunda oturan Bahreyn’in en güçlü adamı Halife bin Selman’ı devreden çıkarmak gerekiyor. Halife, Birleşik Arap Emirlikleri ile yakınlaşma politikasından pek hoşnut değil. Ayrıca Körfez ülkelerinin İsrail ile kurduğu ilişkiden hazzetmediği söyleniyor. Bin Zayed’in Bahreyn’de bir darbe için fırsat kolladığı Arap medyası tarafından uzun zamandır dile getiriliyor.
Bin Zayed’in politik hırsı Körfez ülkeleriyle sınırlı değil. Arap dünyasının diğer ucundaki Libya ve Tunus’a dek uzanıyor. Libya’da çeyrek asır boyunca CIA tarafından Kaddafi sonrası döneme hazırlanan Halife Hafter’e desteğini esirgemeyen Bin Zayed, 12-13 Kasım tarihlerinde İtalya’nın Palermo kentinde toplanan Uluslararası Libya Konferansı’na son dakikada Hafter’i ve Sisi’yi gönderip Türk heyetini devreden çıkaran bir korsan toplantı düzenledi. Tunus’ta ise Nahda hareketine karşı elinden gelen kumpası düzenleyen Bin Zayed’in gizli planı Arabi 21 haber sitesi tarafından ifşa edildi. Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Politika Planlama Departmanı tarafından düzenlenen 27 Aralık 2017 tarihli dört sayfalık belgede bakın ne yazıyordu: “Tunus dâhilindeki medya organları ve web siteleri harekete geçirilerek Nahda hareketi hakkında karalama kampanyası başlatılacak. Çok sayıda kadının DEAŞ’a katılmasına Nahda hareketinin neden olduğu ve Tunuslu kadının dünyadaki çağdaş imajını zedelediği konusu kamuoyunda işlenecek.”
Kudüs’e ihanet etti
İşgal altındaki Filistin topraklarında faaliyet gösteren İslami Hareket’in Başkan Yardımcısı Şeyh Kemal Hatib, 7 Haziran 2018 tarihinde sosyal medya hesabından bir duyuruda bulundu. Hatib, duyuruda şöyle diyordu:
“Birleşik Arap Emirliği vatandaşı olan, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’e çok yakın bir işadamı özellikle Mescid-i Aksa’ya yakın noktadaki evleri ve diğer mülkleri satın almayı planlıyor. Bu adama Dahlan ile birlikte çalışan Kudüslü bir işadamı da destek veriyor. Mescid-i Aksa’nın bitişiğinde oturan Kudüslü bir mülk sahibine 5 milyon dolar teklif ettiler. Ret cevabı alınca fiyatı 20 milyona kadar çıkardılar. Fakat yine de adamı ikna etmeyi başaramadılar.”
Bin Zayed Kudüs’e ilk kez ihanet etmiyordu. 2014 yılında içinde bir tek Yahudi’nin yaşamadığı Silvan’da ve de Hilva Vadisi’nde araziler satın almıştı. Filistinli Araplar, daha sonra bu toprakların Yahudi yerleşim birimlerine dönüştüğüne hayretle tanık olacaklardı. Durumu gayet iyi bilen Hatib adeta feryat ediyordu:
“Bu tehlikeli vaziyette Kudüs’ün onurlu insanlarına tavsiyemiz, her ne şart altında olursa olsun evlerini, ellerindeki mülkleri kimseye satmamaları… Birleşik Arap Emirlikleri yönetimi, ümmetin vücudunu kemiren bir kanser mikrobudur. Başka şey değil.”
Filistin, haini artık tanımıştı. Bu yılın Ramazan ayında Mescid-i Aksa’da oruç açanlar, Kudüs’e ihanet eden Bin Zayed’e gereken cevabı gayet onurlu bir şekilde verdiler. Sosyal medyada “Aç değiliz” hashtagi açan Filistin halkı, onun gönderdiği kumanyaya elini bile sürmedi.
Katiller ordusunu besleyen işkenceci
Yemen’de Islah Partisi üyelerine suikast yapmak için yabancı paralı askerlerden ölüm timi kuran Bin Zayed’in Irak işgalinde skandallara imza atan Black Water şirketinin sahibi Eric Prince ile kapalı kapılar ardında kurduğu ilişki artık sır değil. Afganistan’da, Irak’ta, dünyanın dört bir yanında mazlum insanları katleden Amerikan askerlerini ve Fransız lejyonerlerini etrafına toplayan Bin Zayed, en az onlar kadar gözü dönmüş bir psikopat aynı zamanda. Bunu nereden mi biliyoruz? Has adamı Yusuf Uteybe’nin hacklenen e-mail yazışmalarından. Arap asıllı ABD’li işadamı Halid Hassan, 80’li yıllarda ticari anlaşmazlık yaşadığı Bin Zayed tarafından bilinmeyen bir yere kaçırılıyor ve ağır işkenceye maruz kalıyor. Kendisine işkence altında zorla itirafname imzalatılan işadamı daha sonra dava açıyor. 2013 yılında Hasan ve avukatları kendilerine teklif edilen 10 milyon doları kabul ederek davadan vazgeçiyor. Bin Zayed adama işkence yaparken elbette tek başına değil. Ailenin neredeyse bütün bireyleri orada. Hepsi psikopat çünkü. Birleşik Arap Emirlikleri’ni işte bu psikopatlar güruhu yönetiyor.