Tam 53 yıl önce, 21 Şubat 1965 Pazar günü öğleden sonra, Grand Balo salonu Afroamerikan Birliği Örgütünü (OAAU) ağırladı. Neredeyse bir yıldır Audubon yönetimi bu salonu söz konusu gruba kiralıyordu, ama grubun lideri Malcolm hakkında endişeliydi. Zira yaklaşık 10 yıl önce militan İslamcı bir hizip olan, Kayıp-Bulunmuş İslam Milleti’nin yerel karargâhı, Yedi Numaralı Mabed’in vaizi olarak orada konuşma yapmıştı. Millet’in öne çıkan sözcüsü olan Malcolm X, hem sivil haklar mücadelesi yapan liderleri, hem de beyaz politikacıları kışkırtıcı şekilde eleştirdiği için kötü nam salmıştı. 21 Şubat’taki programa da seyrek katılımın, oluşabilecek şiddet hadiselerinden duyulan endişeden kaynaklandığı düşünüldü. Çünkü İslam Milleti, aylarca Malcolm ’un Harlem ve diğer şehirlerdeki takipçilerine saldırılar düzenlenmişti.
Suikastlar döneminin kurbanı
“Esselamü aleyküm” diyerek selamladı dinleyicileri. Dinleyiciler “ve aleyküm selam” diye karşılık verdi. Daha konuşma başlamadan salonda beklenmedik bir karışıklık çıktı. Korumaların kargaşayı yatıştırmak için yerinden ayrıldığı esnada ön sırada oturan birisi hızla ayağa kalkıp sahneye yürüdü ve silahını Malcolm’a doğrulttu. 16 kurşun ile orada şehit oldu.
2. Dünya Savaşı öncesi yaşanan küresel gerginlik, savaş sonrası dalga dalga yayılan ve Adolf Hitler’in Almanya’da katı bir şekilde uyguladığı ırkçı politikalarla tüm dünyaya yayılmıştı. Zamanla Rusya, Çin, Vietnam, İspanya ve Güney Afrika gibi ülkelerde de baş gösteren bu ayrımcı politikalar bir süre sonra Amerika’ya da sıçradı. Irkçılık akımının etkisiyle öfke dolan insanlar öfkelerini nefret besledikleri insanlara düzenledikleri suikastlar ile bastırmaya çalıştı. John F. Kennedy, Martin Luther King ve Malcolm X’in öldürülmesinin Amerika’nın bu suikastlar dönemine denk gelmesi ırkçılığın ne seviyelere geldiğini gösterdi. Malcolm X suikastının birçok Afroamerikan’ı derinden etkilemesinin nedeni de 1960’ların sonlarına denk gelen siyahilik idealinin en samimi temsilcisi olmasıydı.
Siyahken beyazlaşmak
Malcolm Little, 40 yıl süren, kısa ama bir o kadar olaylı geçen hayatına 19 Mayıs 1925’te Nebraska’da ailesi içinde en açık ten rengine sahip olan bireyi olarak “Merhaba” dedi. O dönemde siyahiler belli bir fonla ya da kendilerince geliştirdikleri yöntemlerle geçinirken, Malcolm ve ailesi vaazlardan sonra, cemaatten toplanan paralarla geçimlerini sağlıyordu.
Baptist bir vaiz olan babası Earl Little, vaazlarında sürekli Marcus Garvey’in Afrika’ya dönüş söylemini anlatırdı. Bu vaazlardan rahatsızlık duyanlar ailenin Nebraska’daki evlerini sık sık hedef almışlardı. Yine bu saldırılardan birisinde evleri yakıldı. Babasının ölümüyle annelerinin kendilerine iyi bakamadığı gerekçe gösterilerek Malcolm ve kardeşleri başka ailenin yanına evlatlık olarak gönderildi. Öğretmeninin koltuğuna koyduğu raptiye yüzünden okuldan atılarak ıslahevine gönderilen Malcolm, 7’nci sınıfta okul birincisi olacaktı. Ne kadar okul hayatında başarılı bir öğrenci olsa da içinde bulunduğu ortamın baskısıyla bir beyaz gibi yaşadığını anlatan Malcolm, Alex Haley’in yazdığı otobiyografik kitabında bu ruh halini şu şekilde anlatmış:
“Sınıf birincisiydim ve bu yüzden gururluydum. O zamanlar zenci olduğumun farkında değildim. Yaptığım her işte mümkün mertebe beyazlaşıyordum.” 2002 yılında anılarını yayınlayan Malcolm X’in kızı Ilyasah Shabaz’sa babasının yaşadığı ayrımcılığa maruz kalmadığını belirterek :“Biz, gözlerimiz deri rengine kör büyütüldük. Siyah olduğumu ilk fark ettiğimde, 15 yaşındaydım; kimin kızı olduğumu ise ancak 16 yaşında anlayabildim.”
Bizimki büyük bir suç
Gençliğinin ilk dönemlerinde ablası Ella’nın daveti ile Boston’a gelen ve farklı birçok işe girip çıkan Malcolm, siyahilerin sayıca çok olduğu Harlem’de bir barda çalışmaya başladı. Burada edindiği çevre, onun alkol ve uyuşturucu gibi birçok kötülükle tanışmasına da neden oldu. Malcolm, bir yandan da Harlem’de kurduğu hırsızlık çetesiyle dolandırıcılık yapıp, evlerden eşyalar çalıyordu. Ona göre her şey “harika” giderken, bir evden çaldığı saat “harika” giden şeylerin sonunu getirdi. Yine hırsızlık için girdiği evlerden birinden çaldığı değerli bir saat, polis tarafından enselenmesine ve hapishaneye düşmesine neden oldu. Malcolm, hırsızlık suçu ile 2 yıl yargılanması gerekirken 10 yıl hüküm giydi ve “Biz 2 yıl cezayla yargılanmayacağımızı biliyorduk. Çünkü bizim suçumuz hırsızlık değildi. Bizim suçumuz büyüktü” dedi.
Kafanı kullan “İblis”
1946 Şubat’ında, daha 21 yaşını doldurmamışken hüküm giyen Malcolm, 2 yıl Charlestown Hapishanesi’nde kaldıktan sonra Concord Hapishanesi’ne sevk edildi. Hapishanede ona tanrıya ettiği küfürler nedeniyle “İblis” denildi. Burada tanıştığı Bimbi isimli bir mahkûmun, “kafanı kullan” tavsiyesiyle kitap okumaya başladı. Abisi Philbert ise ziyaretlerinde “kurtuluşa ermesi” için ibadet etmesi gerektiğini söyledi. Kardeşi Reginald, Malcolm’a yazdığı bir mektupta, sigara içmemesini, domuz eti yememesini söyler ve kısa sürede onu kurtaracağını söyledi.
Malcolm “X” oluyor
1948 sonlarına doğru, nakledildiği Norfolk hapishanesinde; onun gelişimine ve hayatı sorgulamasına temel oluşturacak tartışmalar, açık oturumlar yapılıyordu. Artık sorgulamaya ve okumaya başlayan Malcolm, hapishanede duyduğu “Tanrı insandır, asıl adı Allah’tır”, “Tanrı Amerika’ya inmişti. Adı Elijah ve siyahi birisidir” gibi sloganların sahibine ulaşmaya çalıştı. 25 kez mektup yazdığı Elijah Muhammed’den mektubuna gelen cevap “Allah’a sığın ve kıbleni doğuya çevir” oldu.
Malcolm’un namaza alışması 1 haftasını aldı. Hapiste tanıştığı İslam Ulusu (İslam Ümmeti) hareketine, tahliye olduktan sonra katılmaya karar verdi ve hareketin lideri beyaz ırkı “şeytan” olarak tanımlayan Elijah Muhammed’le tanıştı. Little soyadını bırakıp bilinmezliğe atıf olan X’i soyadını seçen Malcolm, ilerleyen dönemlerde hapiste geçirdiği dönemi şu sözlerle ifade etti: “Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir.”
Suikast açıklaması ile ipler gerildi
Beyaz ırka duyduğu öfkesi ve yaptığı konuşmalarda bunu kitlelere aktaran Malcolm; insanları kısa sürede etkileyerek, 1960’ların sonlarına gelindiğinde bütün siyahilerin hak mücadelesinin temsilcisi oldu. Grup içerisinde kısa sürede kendini belli eden X, Harlem’de bulunan 7 Numaralı Mabed’in başına getirildi. Bu dönemden sonra birçok ülkede de konuşmalar yapan Malcolm, yüzlerce konferans vererek çeşitli olaylarla ilgili görüşlerini korkusuzca dile getirdi. Ünlü boksör Muhammed Ali de bu hareketin üyeleri arasında bulunuyordu. Malcolm’un 1963’te Amerika Başkanı Kennedy’nin uğradığı suikast üzerine sarf ettiği “ettiğini buldu” sözleri hareket tarafından olumsuz karşılandı. İslam Ulusu, Malcolm’un bu sözleri için “bizi bağlayan bir açıklama değil” yorumunu yaptı. İslam Ulusu, Malcolm X’in 3 aylık bir süre ile hareket adına açıklama yapmasına yasak getirdi. Hareket ile arasına mesafe girmeye başlayan Malcolm, (bir zamanlar idolü olan) Elijah Muhammed’in uygun olmayan ilişkilerini eleştirdi ve ipler iyice gerildi. Malcolm, 1964 yılında hareketten ayrılarak, yeni bir örgüt kuracağını söyledi.
Hac uyanışı oldu
Hacca gitmeye karar veren Malcolm’un orada gördüğü ve yaşadığı şeyler düşüncelerini değiştirdi. Köle olduğunu düşündüğü zamanlardaki soyadından (Little) sonra aldığı ve bilinmezliğe atıf olarak kullandığı Malcolm X ismini bırakarak, El Hac Malik El Şahbaz ismini kullanmaya başladı. O artık Malcolm’u Mekke’de bırakmış, içinde yer aldığı hareketin yanlışlarını görerek El Hac Malik El Şahbaz oluşunu sağlayan olayları şu cümlelerle ifade etmişti:
“Ömrümde, her renkten, her ırktan insanların birlikte kaynaşıp, İbrahim’in, Muhammed’in ve semavi kitaplardaki bütün peygamberlere ev sahipliği yapan, şimdi bulunduğum bu mukaddes topraklardaki kadar, insanlar arasında böylesine coşkulu ve içtenlikli bir konukseverlik, böylesine yüreklerden taşan gerçek bir kardeşlik hiç görmedim.”
Hac dönüşünde yaptığı şu açıklamaysa fikri değişimini açıkça ortaya koydu: “Daha önce Elijah Muhammed adına konuşuyordum ve söylediklerimin hepsi, Elijah Muhammed’in bize öğrettikleriydi. Şimdiyse gördüklerim, analiz ettiklerim ve okuduklarımdan çıkardıklarım adına konuşuyorum. Eğer insanları davranışlarına göre yargılayacaksak, ben ırkçı değilim ve ırkçılığın hiçbir şeklini onaylamıyorum.”
Irkçılığın hiçbir türlüsünü onaylamayan X’in zamanında ırkçılık akımından etkilenmiş ülkelerin mücadelesine verdiği desteği söyle ifade etti: “Özgürlüğü elde etmenin tek yolu, dünyadaki diğer tüm ezilmiş halkları tanımaktan geçer. Brezilya, Venezuela, Haiti, Küba ve evet Küba halkının kan kardeşleriyiz bizler.”
Teslim olmanın samimi timsali
Afroamerikan Birliği’ni kurarak hak mücadelesinde küresel bir cephe oluşturmayı hedefledi. Eski dalgalı zamanlarından eser kalmayan Şahbaz, Amerikan rüyasının “büyülü” perdesini indirmek için uğraştı. ABD siyasal sistemi ve toplumsal yapısına ilişkin söyledikleri birçok insan tarafından tepkiyle karşılandı. Ondan nefret edenlerin sayısı hızla arttı. Malik Şahbaz bir konuşmasında “Ben gerçeğin peşindeyim, kimin ne söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil.” diyerek hakikatten yana tavır aldığını ve bunun dışındaki her şeyin onun için önemsiz olduğunu vurguladı.
Geçen yıl aramızdan ayrılan Akif Emre’yse onun hakikat mücadelesini yazılarında şöyle anlatır: “Hakikat avcısı olarak Malcolm X hakikate baştan teslim olmanın samimiyet timsalidir. Hayat çizgisine bakıldığında geçtiği evreler, yaşadığı dönüşümler; bir Müslümanın eksik bilgiden dolayı, sosyal veya kültürel nedenlerle yanlış yönlendirme içinde olsa bile eğer samimi ise Hakk’ın onu hakikat istikametine yönlendireceği kanaatinin en somut ifadesidir. Hayatı, samimiyeti, mücadelesi ve hakikat karşındaki tutumuyla Malcolm X’i, bir öncü ve yol gösterici olarak bugün daha çok anlamaya ihtiyacımız var.”
Eşitlik başkalarından talep edilmez
Malcom X’in kızı Ilyasah Shabaz Yeni Şafak gazetesine verdiği röportajda babasının öncelikle insan hakları mücadelesi verdiğini de vurguluyor:
“Evet, babama insan hakları savunucusuydu. 1950’lerin sonlarında, Amerika’da sadece hizmet sektörüne entegre etmeye çalıştıkları Afroamerikalılar eşitlik istediler. Daha iyi okullar, daha iyi konut ve daha iyi sağlık hizmetleri istediler. Oysaki başkalarından eşitlik talep etmemize gerek yok. Biz zaten eşitiz. Çünkü Allah, bütün insanlar için eşitlik emretti. Bunu anlamak önemliydi. Herkes sivil haklar için savaşırken, babam geldi ve ‘Kardeşiniz olarak insan haklarımı istiyorum. Allah’tan verilmiş haklarımı istiyorum’ dedi. O, hayatı boyunca her insana karşı yapılabilecek, her türlü haksızlığın karşısında durdu. Ben de onun yolundan gidiyorum.”
Doğu yükselecek batı düşecek
Malik Şahbaz’ın o dönemde sarf ettiği sözler sanki dünyanın bugün içinde olduğu durumu anlatır nitelikte: “Çok büyük sorunlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Her şeyin olabileceği bir zamanda yaşıyoruz. Şunun ya da bunun olmasını istemek sadece bir tek ırkın gücüne bağlı değil. İçinde yaşamakta olduğumuz dönem, doğunun yükselişi batınınsa düşüşünü göreceğimiz dönemdir. Beyaz dışı dünyanın ya da batı dünyasının gücünün azalacağı dönemdir bu dönem. Bu oluşum gün geçtikçe daha iyi görülmektedir, gün geçtikçe hızlanmaktadır”
Malik Şahbaz, ırkçılıktan arınmış bir dünya vizyonunu hayata geçirmenin yanı sıra insan hakları için cesurca mücadele edip kendini dönüştürdü, inancının merkezine siyah insanlığa beslediği derin inanç ve saygıyı koydu. Sosyal olaraksa vizyonunu, farklı uluslardan ve ırksal kimliklerden insanları kucaklayacak şekilde genişletti. Malcolm umudun ve insan onurunun temsilcisi ve bu bütün yüce emelleri bünyesinde toplayan bir şahsiyet oldu.
El Hac Malik El Şahbaz’ın sürekli sorgulayan, inandığı ve bildiği şeyleri açıkça söylemekten çekinmeyen tavrı, onun İslam hakikatlerini bulmasına ve ırkçılarca şehit edilmesine kadar vardı. “Şimşekleri üzerine en çok oyunları bozanlar çeker” diyen Malik Şahbaz, bu ifadesinin canlı bir örneği oldu. Belki de onu en iyi anlatan şu sözüydü: “Şan Allah’a özgüdür. Benim olan tek şeyse günahlarımdır.” Şehadetin kutlu olsun El Hac Malik El Şahbaz.