Raid Faris’i anlamak isteyenler şu sözlerin üzerine kafa yormalı. “Biz, Suriyeliler olarak kendi geleceğimizi, kendi kaderimizi kendi ellerimizle kurmak istiyoruz. Kararımız bu yönde. Devrimler fikirlerden oluşur. Ve fikirler asla silahlar tarafından öldürülemez.”
2011 yılının Mart ayında Esed karşıtı protestolar patlak verdiğinde İdlib’in kuzeyindeki Kefer Nebil kasabası rejime karşı direnişin başını çeken yerlerden birisiydi. Ülkede 1 milyona varan incir ağacıyla meşhur bu şirin kasaba, incir ve zeytin ağırlıklı bir tarım merkeziydi. Kasabanın tarımla iştigal eden sakinleri, ince espriler yapabilen yetenekli insanlar olduklarını attıkları her sloganda, taşıdıkları her pankartta belli ediyorlardı. İçlerinde öne çıkanı, protestoları organize eden isim, o vakitler 38 yaşlarında bir tıp öğrencisiydi. Kefer Nebil kasabasındaki rejim karşıtı çevresiyle Devrimci Bürolar Birliği diye bir teşkilat kurmuş, barışçıl protestoları yönetiyordu. Suriye’nin namlu dumanıyla göz gözü görmez ikliminde eline silah alıp birbirini vuran onlarca örgütten birine lider olması işten bile değildi. Ama o bunu tercih etmemişti. Ölmek / öldürmek istemiyor; ölümün kol gezdiği ülkede ısrarla yaşamaya / yaşatmaya tutunuyordu. Evet, eline silah almıyordu. Fakat söylediği her söz, yaptığı her eylem, Esed rejimine binlerce mermiden çok daha fazlasını yapıyordu.
Menfur bir suikast
Tarih, 23 Kasım 2018. Kefer Nebil sakinleri Cuma namazı için camileri doldurmuş durumda. İmamlar Cuma hutbesi için minbere çıktıkları sırada bir dizi silah sesi duyuldu. Raid Faris ile dostu Hamud Cüneyd kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından saldırıya uğrayıp kurşun yağmuruna tutuldular. O sırada Ali Danduş da yanlarında bulunuyordu. Danduş’a tek kurşun isabet etmemişti. Onu da ölü farz eden saldırganlar olay yerinden ayrıldılar. Danduş, 2013 yılında ülkedeki ilk muhalif radyo istasyonunu kuran Raid Faris’in yanında fotoğrafçı olarak çalışıyordu. Faris, başarılı radyo yayıncılığının yanı sıra bir de televizyon kanalı kurmayı planlıyordu. O gün üç adam, Faris, Cüneyd ve Danduş, Faris’in kuzenlerinden birine gitmek için araçla yola koyuldular. Radyo binasından çıktıkları sırada van tipi bir aracın kendilerine yaklaştığını gördüler ama bunu pek dikkate almadılar. Faris’in kuzenine ait eve vardıklarında aynı araç iki metre yakınlarında durdu ve her şey çok ani gelişti. Önce aracın içinden kurşun yağdıran saldırganlar, daha sonra aracın dışına çıkarak kurşun yağdırmaya devam ettiler. Vücuduna iki kurşun isabet eden Cüneyd olay yerinde ölmüş, kalbinden ve bacağından vurulan Faris ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Yarım saat geçmeden bir doktor gelecek ve Faris’i kurtaramadıklarını söyleyecekti. Faris’in üç çocuğu vardı. Cüneyd ise beş çocuk babasıydı.
Ölüme inat bir hayat
Suriye gibi bir coğrafyada ölüme karşı hayatı tercih ediyor oluşunuz ölümün ürpertisini ensenizde hissetmenize maalesef mani değil. Dostları, Faris’in uzun zamandan bu yana evine her gün birkaç saatliğine uğrayıp radyo binasında yatıp kalkmayı tercih ettiğini söylüyor. Nedeni basit. Faris, birilerinin kendisini susturmak istediğinin pekâlâ farkındaydı ve ailesini riske atmak istemiyordu. Ölümün soğuk nefesini hisseden bir adamın meydan okuyan tavrına ise sadece saygı duyulur. Nitekim bir gün dostu Ahmed Hamdu artan tehditler karşısında “Artık Türkiye’ye gitmelisin” deyince Faris’in cevabı şu olacaktı: “Sizin başınıza gelebilecek bir şeyin benim başıma gelmesinden niye korkayım? Benim hayatım sizin hayatınızdan daha kıymetli değil.” 2017 yılında Oslo Özgürlük Forumu’nda konuşurken Batılı dinleyicilere şöyle hitap ettiğini biliyoruz.
“Şu resmi görüyorsunuz. Size şu resimde gösteremeyeceğim şey, Suriye’de böyle bir yere vardığınız vakit oranın nasıl koktuğu. Yanmış kan kokusu. Yanmış sebze kokusu. Yanmış ceset parçalarının kokusu. Barut kokusu. Elli yıllık baskı rejiminin hafızaya kazıdığı o acının kokusu.”
Faris, sosyal medya hesabından yaşadığı kasabada yapılan mizah dolu direniş gösterilerinin mesajlarını paylaşırdı. Küçücük Kefer Nebil onun sayesinde dünyaca meşhur bir direniş merkezine dönüşmüştü. Rusya’nın Suriye’deki savaşa müdahil olduğu 2015 yılının “Kara Cuma” mesajı şöyleydi örneğin:
“Her kim ve her nerede olursan ol, düşmanını da al ve Suriye’deki bedava savaşa gel. Toprak bedava, gökyüzü bedava. Bu teklif, sınırlı bir zaman dilimi için geçerlidir.”
Kimsenin adamı değildi
Raid Faris hakkında konuştuğum Suriyeli dostlar hiçbir grubun, hiçbir hizbin adamı olmadığının altını özenle çiziyorlar. “Ülkesi ve halkı için iyi şeyler yapma gayretiyle çırpınan bir adamdı” görüşünün hakim olduğuna tanık oluyorum. Amerikalılar ona bir dönem maddi destek sundular fakat bu destek 2018 yılının başlarında kesildi. Faris, ülkesi için projeleri olan bir adamdı, kimsenin oyuncağı olma ve bu durumdan kendi adına menfaat sağlama davası gütmüyordu. Kafasındaki projeler için maddi desteğe ihtiyacı vardı ve bunu maalesef ona biz sunamadık. Nitekim Amerikan yönetimi onu istediği gibi kullanamayacağını anladı, verdiği desteği de böylece kesmiş oldu. Projeleri vardı dedik. En büyük projesi, Esed’in ve ülkede Nusra benzeri aşırı akımların başına bela olan, 2013 yılında kurduğu Radyo Fresh idi. Öldürülmeseydi bir televizyon kanalı kurmayı kafasına koymuştu. Belki de bu yüzden öldürüldü. Radyosuyla başa çıkamayanlar, televizyon kanalı kurduğunda hepten apışıp kalacaklardı. Kendileri açısından çözümü belki bu şekilde buldular.
Faris, 28 Haziran 2018 tarihli Washington Post gazetesinde Amerikan hükümetini uyaran bir yazı kaleme almıştı. Yardımı kesmekle aşırı akımlara destek vermiş olduklarını söylüyordu. Nitekim dediği gibi de oldu. Ama zaten Amerikan yönetimi de bunu istemiyor muydu? PYD / PKK teröristlerinden 30 bin kişilik ordu oluşturmak için kesenin ağzını açan Amerikan yönetimi İdlib bölgesinde kaosun büyümesinden yanaydı. 17 Mayıs günü e-posta kutusuna baktığında Amerikan Dışişlerinden gelen “Washington’un Radyo Fresh ve benzeri projelere verdiği desteği kesme kararını büyük bir üzüntüyle bildiririz. Karar, 30 Haziran itibariyle yürürlüğe girecektir” mesajıyla karşılaşan Faris, boşuna “Radyo Fresh bir radyo istasyonundan çok daha fazlasıdır” diyerek derdini anlatmaya kalkışacaktı. Washington için ne medya eğitimi verdiği 2500 genç, ne de iş imkânı sağladığı 600 insan herhangi bir anlam ifade ediyordu.
Direnişin bedelini ödedi
Faris’in başına gelmeyen kalmamıştı. Radyo Fresh, DEAŞ tarafından defalarca saldırıya uğramış, Esed rejimince iki kez bombalanmıştı. Nusra militanları da aman vermiyordu. 2014 yılındaki bir suikast girişiminde göğsünden vurulup yaralanan Faris, 2014-2015 yılları arasında tam dört kez kaçırılarak işkenceye maruz bırakılmıştı. Kefer Nebil ve civarında güçlü olan örgüt tarafından sürekli tehdit ediliyordu. Kendisine yapılan suçlamalardan biri de müzik yayını yapıyor olmasıydı. Sırf bu yüzden gözaltına alıp eziyet etmişlerdi. Buna rağmen hiç kimsenin kapısını çalıp bir sığıntı olmaya razı olmadı. Kendisine koruma tahsis edilmesi için kimseye ricada bulunmadı. Bir dostunun söylediği gibi “koruması olmayan yalnız bir adam” olmayı tercih etti. Raid Faris’i anlamak isteyenler, şu sözlerin üzerine kafa yormalı.
“Biz, Suriyeliler olarak kendi geleceğimizi, kendi kaderimizi kendi ellerimizle kurmak istiyoruz. Kararımız bu yönde. Devrimler fikirlerden oluşur. Ve fikirler asla silahlar tarafından öldürülemez.”