Brett McGurk: Ortadoğu’nun en büyük teröristi

Türk kamuoyunda hemen herkes onu “Yeni nesil Arabistanlı Lawrence” olarak tanıyor. Yetkileri, ilişkileri ve bulunduğu coğrafya bu benzetmeyi haklı çıkarsa da aralarında önemli bir fark var: Lawrence’ın vazifesi bir Arap isyanı çıkartmaktı, o ise PKK ve DEAŞ’ı kullanarak Türkiye’nin güneyinde bir terör devleti kurmaya çalışıyor.

ABD’nin DEAŞ’la mücadele özel temsilcisi Brett McGurk’tan bahsediyoruz. Göreve başladığı 2014’ten beri çok sıkı çalışan McGurk, yalnızca üç yıl içinde bölgedeki terör yapılanmalarının tamamını kontrol etmeye başladı. ABD güdümünde faaliyet gösteren ve Türkiye’de onlarca kanlı eylem gerçekleştiren terör örgütlerine hem silah hem lojistik destek sağlayan McGurk, Ortadoğu’ya yeni gelmedi, buraları uzun zamandır çok iyi biliyor ve takip ediyor. Tam da bu yüzden son üç ABD başkanı da ülkesinde bazı skandallara karışmasına rağmen ondan vazgeçmedi.

İşe Irak’ın dizaynıyla başladı

2014 sonrası faaliyetlerine geçmeden önce, Habertürk Gazetesinden Nalan Koçak’ın satırlarıyla McGurk’un geçmişine bakalım biraz:

“Brett McGurk 44 yaşında. Columbia Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. Bir dönem avukatlık yaptı. 2004’te kariyerinin yönünü diplomasiye çevirdi, nedeni reddedemeyeceği bir görevdi. O dönem işgal sonrası Irak’ın anayasası kaleme alınıyordu. Bağdat Elçisi John Negroponte’ye danışmanlık yaptı. Anayasayı yazan ekibe dâhil oldu.

Genç diplomat, bir yıl sonra Ulusal Güvenlik Konseyi’ne atandı. Görevi bu kez Irak direktörlüğüydü. Kısa süre içinde Başkan George W. Bush’un Irak ve Afganistan danışmanlığı görevini üstlendi. Kariyer basamaklarını hızla tırmanıyordu, ABD dış politikasının o dönemde en zorlandığı iki ülke için Başkan’ın eli kolu olduğunda sadece 33 yaşındaydı. ABD’li yetkililere göre bunda en büyük pay, diplomasi çevrelerinde saygı görmesi ve zor görevlerin üstesinden kolayca gelmesi. Bu zor görevlerden biri de 2008’de, Irak’la işgal sonrası ilişkileri tanzim eden anlaşmaları hükümetle müzakereydi.

Üç başkanın da gözdesi

Takvimler Ocak 2009’u gösterdiğinde Barack Obama görevi Bush’tan devraldı. Dışişleri’nde büyük değişikliğe gitti. Yerinde bir avuç isim kalmıştı, onlardan biri McGurk’tu. Görevine ‘Başkan’ın üst düzey danışmanı’ sıfatıyla devam etti.

Genç diplomat 8 sene sonra da yeni Başkan’ın değişmez adamlarından biri olacaktı… Obama’nın dış politikasını acımasızca eleştiren Donald Trump, başkanlığı devraldığında Dışişleri kadrolarını adeta silip süpürecek, ancak McGurk’ü özel temsilcisi olarak tutacaktı.

Kısa sürede onca başarıya rağmen McGurk 2009’da diplomasi kariyerine ara verdi. Harvard’da ders verdi, Dış İlişkiler Konseyi’nde danışmanlık yaptı. Dışişleri bu süre zarfında iki kez onu göreve çağırdı. Biri 2010’da Irak’ta hükümet krizi yaşanırken, diğeri de 2011’de Irak ve ABD hükümetleri güvenlik anlaşmasının uzatılmasında sorun yaşadığında.

2013’te diplomasiye bir kez daha dönüş yaptı. Obama genç diplomata ‘Irak ve İran’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı’ görevini verdi. Eylül 2014’te DEAŞ’la mücadele özel temsilcisi John Allen’ın yardımcılığına getirildi. Kasım 2015’te de özel temsilci oldu.”

Terörün altında tek imza: Made in McGurk

Son üç yıl içerisinde Irak ve Suriye topraklarında meydana gelen hangi önemli gelişmeye, hangi katliama, hangi idari çalkantıya baksak, arkasında muhakkak McGurk’u görüyoruz. Yalnızca güney komşularımızda değil, Türk topraklarında yaşanan birçok kanlı katliamın perde arkasında da ABD’nin görünmez eli mevcut. Eski ABD Büyükelçisi John Bass’ın görevden ayrılırken söyledikleri ve DEAŞ’lı teröristlerin ABD gözetiminde Rakka’dan gizlice çıkarılmaları bunun en güçlü kanıtı niteliğinde.

Türkiye’ye el-Kaide iftirası

Öte yandan, Fırat Kalkanı Harekâtı ile büyük darbe yiyen terör koridorunu tekrar canlandırmak amacıyla bölgeyi cehenneme çeviren ABD, artık gizlisi saklısı kalmayan terör hamiliğini gündemden düşürmek için de yine McGurk’u kullanıyor. Bu plana göre McGurk, “11 Eylül saldırılarından buyana el-Kaide’nin en büyük barınma alanı” dediği İdlib’de Türkiye’nin hiçbir şey yapmadığını, el-Kaide’ye “göz yumduğunu” ima etmeye başladı. Bu yılın Temmuz ayında Ortadoğu Enstitüsü’nde düzenlenen “Trump Yönetiminin Terörle Mücadele Politikasının Değerlendirmesi” başlıklı panelde konuşan McGurk’un Türkiye’yi suçlayan sözleri şunlardı:

“El Kaide lideri Ayman el Zevahiri’nin yardımcısı İdlib’e niçin ve nasıl gidebiliyor? Bu neden oluyor? Oraya nasıl ulaşabiliyorlar? Paraşütçü askerler değiller” dedi; “Bazı ortaklarımızın on binlerce silah gönderme ve yabancı savaşçılar bu bölgeye girerken yüzlerini başka tarafa çevirme yaklaşımı en iyi yaklaşım olmayabilir ve El Kaide bundan çok yararlandı.”

Ortadoğu’da dinmek bilmeyen terörün baş sorumlularından McGurk’un, Türkiye’yi “teröre destek vermekle” suçlamasındaki büyük ironiyi şimdilik bir kenara bırakalım ve bugüne dek neler yaptığını hatırlayalım.

YPG flörtü aşka dönüştü

McGurk’un basına yansıyan ilk “terör ziyareti” 2016 Şubat ayında Kobani’de gerçekleşti. YPG ile görüşmesine Türkiye’den tepki gelince yaptığı resmi açıklamada “Kobani’ye ziyaretimin ana odak noktası, başta Şeddadi’de olmak üzere DEAŞ’a karşı sadece Kürtler değil, Araplar, Hıristiyanlar ve diğerlerini bir araya getirerek aralarında bir siyasi uyum yaratma üzerineydi” diyen McGurk; Twitter hesabında ise YPG unsurlarından oluşan Suriye Demokratik Güçlerini (SDG) “Şeddadi’nin alınması yönünde gösterdikleri kahramanlıktan dolayı” heyecanla tebrik ediyordu. Pentagon sözcüsü Peter Cook da YPG konusunda “Türkiye ile görüş ayrılığı yaşamaya devam edeceğiz” diyerek McGurk’un tavrının “kişisel” olmadığını ispatlıyordu.

Duaları kalleş teröristler için

DEAŞ özel temsilcisi Kobani’de ikinci kez görüntülendiğinde takvimler bu kez 2016 Mayıs’ını gösteriyordu. McGurk bu ziyaretinde PYD lideri Salih Müslim ile birlikte PYD’nin yerel temsilcileriyle de görüşerek muhtemel operasyonları tartıştı. Görüşmeden birkaç hafta sonra YPG unsurlarının öncülüğünde Menbiç operasyonu başlatıldı.

McGurk, Kobani’den ayrıldıktan sonra Menbiç operasyonu boyunca Twitter hesabından YPG’li teröristleri destekleyen ve onların “kahramanlıklarını” öven paylaşımlarda bulunmaya devam etti. McGurk bu işte o kadar ileri gitti ki bir paylaşımında Suriye’de öldürülen PKK’lı militan Ebu Leyla’ya taziyede bulunup “dualarının onunla olduğunu” yazdı.

Türkiye vuruyor onlar kaygılanıyor

YPG/PKK, Menbiç’in kontrolünü ele geçirdikten sonra bir sonraki hedeflerini Bab olarak açıklamıştı. Bu açıklamanın yapıldığı günlerde McGurk, 18 Ağustos 2016’da Salih Müslim ile bu kez Irak’ın Süleymaniye şehrinde, YPG’nin Haseke’deki durumu hakkında konuştu. Çünkü o günlerde Esed rejimi Haseke’deki YPG kamplarını vuruyordu.

Irak ve Suriye’de arı gibi çalışan ABD’li terör temsilcisinin canını en çok sıkan şey, Türkiye’nin bölgede yürüttüğü güvenlik operasyonlarıydı. YPG/PKK’ya yönelik her operasyonun ardından McGurk’un ve diğer ABD’li yetkililerin “kaygılıyız” mesajlarıyla karşılaştık. TSK’nın 2017 Nisan’ında Şengal Dağı ile Karakoçak Dağındaki PKK-YPG hedeflerini vurarak 70 teröristi öldürmesi, McGurk’un Twitter hesabına şöyle yansıdı: “Türkiye’nin, ABD ya da DEAŞ’a karşı kurulan koalisyon ile koordine etmeden, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde gerçekleştirdiği hava saldırısını kaygıyla takip ediyoruz. Irak’taki mevkidaşlarım ve Suriye’deki askeri personel ile Türkiye’nin yaptığı hava saldırısının raporlarını inceliyoruz.”

En büyük operasyon Rakka

McGurk’un yürüttüğü en büyük en terör operasyonu ise Rakka’da gerçekleşti. Şehri PKK’nın yeni merkezi yapmak isteyen ABD temsilcisi, her gün tonlarca bomba atarak binlerce masum sivilin katledilmesini dünya kamuoyuna “DEAŞ’ı bitiriyoruz” diye duyurdu. Ancak “bitirilen” teröristlerin yine ABD organizatörlüğünde şehirden gizlice kaçırıldığı ortaya çıktı. ABD, dünya kamuoyu çalkalanmasına rağmen o teröristlerin kimlik bilgilerini ve nereye götürüldüklerini hâlâ gizliyor. Türkiye’nin el-Kaide ile ilişkilendirilme çabası işte bu karartma faaliyetinin bir ürünü.

Sıradaki hedef İdlib

Şimdilerde, nüfusu 2 milyonun üzerindeki İdlib’de bir süredir kaybettiği üstünlüğü Türkiye ile Rusya’nın elinden almak isteyen ABD, bir yandan İdlib’de konuşlu muhalif gruplardan Heyet’ül Tahrir Şam ile Ahrar’uş Şam arasındaki çatışmaları körüklerken, diğer yandan “Nusra bağlantılı” dediği el-Kaide yanlısı çeteleri bahane ederek bölgede yeni bir işgale hazırlanıyor. Pentagon ve CIA, terör koridorunun batı yakasını teşkil edecek kiralık katilleri de her zamanki gibi PKK’lılardan seçiyor. Organizasyonu yürüten “baş terörist” ise elbette aynı: Brett Mcgurk.

 

Benzer konular