Baba Bush: Ortadoğu’da kaosun mimarı

Baba Bush’un 11 Eylül 1990 tarihinde çerçevesini çizdiği ‘Yeni Dünya Düzeni’, Oğul Bush tarafından 11 Eylül 2001 tarihinde yürürlüğe kondu. Özgürlükler adına çıkılan yolda (Irak işgalinin resmi adı ‘Irak’ın Özgürlüğü Operasyonu’dur) bugüne değin milyonlarca masum hayatını kaybetti. İstikrarsızlaştırılan Ortadoğu coğrafyası her gün yüzlerce sivilin can verdiği bir cehenneme dönüştü. 30 Kasım 2018 günü ölen Baba Bush’u, Ortadoğu’daki kaosun mimarı olarak nefretle anıyoruz.

ABD Senatosunda görev alan varlıklı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. 1942 yılında II. Dünya Savaşı’na donanmanın en genç pilotu olarak katıldığında henüz on sekiz yaşındaydı. Pasifik’te görev yaptı. 1944 yılında Japonlar uçağını vurdu ama şanslıydı. Okyanusun serin sularında ölümü beklerken yetişen bir denizaltı tarafından kurtarıldı. Savaş sonrası üniversite eğitimine başladı. Zengin bir ailenin çocuğu olarak Yale Üniversitesi’nin yolunu tuttu. Orada ‘Kemikçi’lerden birisi oldu, yani ‘ABD’yi yönettiğine inanılan’ meşhur Kafatası ve Kemikler cemiyetine girdi. Cemiyetin üyesi olmak aile geleneğiydi. Babası Senatör Prescott da cemiyetin namlı üyelerinden biriydi ve efsanevi Kızılderili lider Geronimo’nun kafatasını mezarından çaldığı söyleniyordu. Nitekim daha sonra oğlu George Walker da cemiyetin üyeleri arasına adını yazdıracaktı. Okula başladıktan hemen sonra evlendi ve mezuniyet sonrası radikal bir karar alarak üç bin kilometre öteye, Teksas’a yerleşti. 1950 yılı ise hayatında bir dönüm noktası oldu. Petrol işine girdi ve kısa zamanda işi epey büyüterek eyaletin merkezi Houston’a taşındı. O, artık petrolden para kazanan bir iş adamıydı.

Petrol ve yine petrol

Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgalinden iki gün sonra CIA şefi William Webster, Körfez bölgesinden sorumlu şef yardımcısı Bruce Riedel’i yanına alarak Beyaz Saray’ın yolunu tuttu. CIA, işgalin bölgeye ve Amerikan çıkarlarına yapacağı etkiler hakkında ABD Başkanı’na sunmak üzere bir rapor hazırlamıştı. Rapor, Irak’ın mevcut durumda dünyanın en büyük ikinci petrol üreticisi olduğuna dikkat çekiyor, üçüncü sırada yer alan Kuveyt’in işgaliyle birlikte dünya petrolünün beşte birine hükmeden bir Saddam profili çiziyordu. Dahası, Saddam’ın bununla yetinmeyeceği dile getiriliyor, Kuveyt’i ele geçirdikten sonra gözünü dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan’a diktiği öne sürülüyordu. İki gün sonra aynı CIA ekibi acil bir toplantı için tekrar Beyaz Saray’a çağrıldı. Bu defa ekibin elinde uydu fotoğrafları yer alıyordu. Fotoğraflar eşliğinde Irak ordusunun Suudi Arabistan’a büyük bir saldırı yapmak üzere hazırlık yaptığı, Irak’tan Kuveyt’e doğru ilave zırhlı birliklerin yola çıktığı ifade ediliyordu. Uydu fotoğraflarından çıkarılan sonuca göre Irak’ın yapmayı düşündüğü sürpriz saldırı karşısında Suudi Arabistan’ın askeri gücü yetersiz kalıyordu. Bu da bir Amerikan müdahalesinin kaçınılmaz olduğu anlamına geliyordu. Geriye sadece yine bu uydu fotoğrafları eşliğinde Suudi Arabistan yönetiminin ikna edilmesi kalıyordu. Bunu da acil olarak Riyad’da soluğu alan Savunma Bakanı Dick Cheney kolay bir şekilde halledecekti. CIA tarafından kendisine sunulan fotoğraflardan memnun kalan 41. ABD Başkanı’nın yüzü gülüyordu. Ne de olsa eski bir CIA şefi olarak bu işlerin yabancısı değildi. Ne Saddam, ne Kuveyt, ne de Suudi Arabistan… Hiçbirinin önemi yoktu. Önemli olan petroldü. Amerikan müdahalesinin gerçekleşeceği alanda dünya rezervlerinin yarısına yakını bulunuyordu. Kırk yıllık bir petrolcü olarak bunu ondan daha iyi kim bilebilirdi?

Kanlı paraya duyulan tamah

Bush ailesinin petrole duyduğu ilgi 41. ABD Başkanı George Herbert Walker Bush, bilinen namıyla Baba Bush ile sınırlı değil. Ailenin servet yolunda hızla ilerlemesi, 19. yüzyılda petrolcu Rockefeller ile kurulan dostluğun getirisi. John D. Rockefeller, kendi petrolünü taşıyan demiryolu şirketlerine o zamanlar demir-çelik işi yapan Bush’ların büyük babasını tavsiye ediyor. Bir nesil sonrasında Senatör Prescott’u uluslararası petrol piyasasında boy gösteren Dresser Industries şirketinin başında görüyoruz. Şirketin yirmi iki yıl boyunca genel müdürlüğünü yapan Prescott, daha sonra ABD Başkanlığı yapacak oğlunu da bu konuda yetiştirmek istiyor ve şirket bünyesinde görevler veriyor. Nitekim daha sonra kendi petrol şirketini kuracak olan Baba Bush, bu önemli tecrübeden büyük ölçüde istifade ediyor. Ailenin petrol nedeniyle Ortadoğu’ya duyduğu özel ilginin derin bir tarihçesi olduğunu buradan görebilmek mümkün.
Bush ailesinin fazla bilinmeyen bir yanı da silah endüstrisinde yatırımları olması. Rockefeller sayesinde demiryolu şirketlerine ağır ekipmanlar üretmeye başlayarak büyüyen Bush ailesine ait Buckeye Steel Castings şirketi, aynı zamanda bir silah üreticisi. Öyle sıradan bir üretici değil üstelik. Baba Bush’un dedesi Sam Bush’un bir müddet Washington merkezli Federal Silah Endüstrileri Yönetim Kurulu’nda yer aldığı biliniyor. Yeryüzünde tedavülde bulunan kanlı paranın iki ana mecrası petrol ve silah, Bush ailesinde eş zamanlı olarak yürütülen iki iş. Nitekim Senatör Prescott Bush’un uzun yıllar başında olduğu Dresser Industries, petrol yatırımları yanında aynı zamanda bir bomba üreticisi. İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’nın başkenti Tokyo’yu kocaman bir ateş topuna çeviren yangın bombaları Bush ailesinin imzasını taşıyor. ABD’nin atom bombası projesinde yine Bush’ları görmek mümkün. Projede kullanılan gazlı difüzyon pompası teknolojisi Bush’ların şirketine ait. Nitekim gerek CIA şefi, gerekse Reagan döneminde başkan yardımcısı olarak görev yapan Baba Bush’u da aile mesleğini hakkıyla yerine getiren birisi olarak görüyoruz. Özellikle Ortadoğu’da; İran, Irak, Suudi Arabistan ve Afganistan’da silah ticareti yaptığı ve gizli silah anlaşmalarına imza attığı Amerikan basını tarafından dile getiriliyor. ABD’de silah endüstrisinin büyük sıçrama yaptığı iki dönem var. İlki Baba Bush’un Körfez Harekâtı dönemi, diğeriyse Oğul Bush’un Afganistan ve Irak İşgalleri dönemi. Yüz yıldır petrol ve silah işi yapan bir aileye mensup baba-oğulun ABD Başkanı olarak Ortadoğu’ya odaklanması hiç de tesadüf değil. Dünyaca ünlü Halliburton petrol şirketinin CEO’su Dick Cheney’in Baba Bush’un Savunma Bakanı, Oğul Bush’un ise Başkan Yardımcısı olduğunu ayrıca not etmek lazım.

Halliburton vakası

1995-2000 yılları arasında Halliburton şirketinin CEO’su olarak görev yapan Dick Cheney, Oğul Bush’un Başkanlık kampanyası dolayısıyla bu görevden ayrılıyor ama şirketle ilişkisi devam ediyor. 2001-2003 yılları arasında ABD Başkan Yardımcısı olarak görev yaparken şirket tarafından kendisine yapılan ödeme tutarı 2 milyon doları buluyor. 2000 yılında Dick Cheney başkan yardımcısı olmadan önce ABD hükümetiyle askeri kontrata sahip şirketler sıralamasında yirmi ikinci sırada yer alan Halliburton, 2003 yılına girildiğinde yedinci sıraya kadar yükseliyor. Peki, bu nasıl oluyor?
Petrol işi yanında mühendislik ve gıda gibi diğer sektörlerde dev yatırımları bulunan şirket, Irak işgaliyle birlikte Ortadoğu coğrafyasına akın akın yığılan Amerikan askerleri için lojistik, konaklama, yakıt ve gıda ihalelerini peşpeşe alarak sadece bu işlerden 5 milyar dolar para kazanıyor. Şirketin asıl işi petrolcülük demiştik. 2003 Mart’ında Pentagon ile yeni bir sözleşme imzalayan şirket, Irak petrol kuyularının bakımını ve işletmesini üstleniyor. Bu işten şirketin kasasına giren para miktarı ise tam 7 milyar dolar. Rakamlardan pekala anlaşıldığı gibi Irak işgaliyle birlikte Dick Cheney’in şirketi Halliburton adeta ihya ediliyor. Bush ailesine sadakatle hizmet etmenin karşılığı bu şekilde ödenmiş oluyor.

11 Eylüller ve Yeni dünya düzeni

11 Eylül 2001, bugün tarihi bir kırılmayı ifade ediyor. Dünya ölçeğinde değer yargıları ve algıların değişime uğradığı; “Küresel terörle savaş” adında yeni bir konseptin dünyaya dayatılarak zihniyet olarak İslam dininin, kitle olarak Müslümanların, coğrafi açıdan Ortadoğu’nun “şer yuvası” olarak yeniden tanımlandığı dönemin başlangıcından bahsediyoruz. Peki, 11 Eylül’e giden yolun başka bir 11 Eylül’den geçtiğini; aslında her şeyin ikisi de sıkı birer “Kemikçi” olan Baba-Oğul Bush arasında gerçekleşen bir paslaşmadan ibaret olduğunu biliyor muyuz?
Tarih, 11 Eylül 1990… Çöl Fırtınası harekâtıyla Saddam’ı Kuveyt’ten çıkaran ABD Başkanı George Bush Amerikan Kongresi’nde konuşuyor:
“Milletler arasında yeni bir ortaklık başlamıştır. Bugün, eşsiz ve olağanüstü bir andayız. Bütün ağırlığına rağmen Körfez Krizi tarihi bir iş birliği için nadir görülen bir fırsat sunuyor. Bu zor zamanlarda bizim beşinci hedefimiz, “Yeni Dünya Düzeni”dir. (Diğer dört hedef: Irak, Kuveyt’ten şartsız çekilecek; Kuveyt’te meşru bir yönetim tekrar kurulacak; Körfez’de güvenlik ve istikrar tesis edilecek; Yurtdışındaki Amerikan vatandaşları korunacak) Terör tehlikesinden azade, adalet yolunda daha güçlü, barış arayışında daha güvenli yeni bir dönem. Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile dünya milletlerinin uyum içerisinde beraber yaşayacağı bir dönem.”
Tarih, 11 Eylül 2001… El Kaide militanlarının el koyduğu söylenen dört uçak değişik hedeflere saldırmak için yola çıkıyor. İkisi New York’un merkezindeki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerini vururken üçüncü uçak Pentagon’a çarpıyor. Washington’u hedef aldığı söylenen dördüncü uçağın hedefe varamadan düştüğü açıklanıyor. Bu kez başkanlık koltuğunda Oğul Bush bulunmaktadır. Ve şu sözleri söyler: “Amerikan halkı niçin bizden nefret ettiklerini soruyor. Onlar, burada gördüğünüz demokratik yolla seçilmiş bir hükümetten nefret ediyor. Çünkü onların liderleri seçilmiş değil. Bizim özgürlüklerimizden nefret ediyorlar. Din özgürlüğümüzden, ifade özgürlüğümüzden, oy verme özgürlüğümüzden… Ortadoğu’nun mevcut hükümetlerini; Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün rejimlerini yıkmak istiyorlar. İsrail’i Ortadoğu’dan söküp atmak istiyorlar… Bu sadece Amerika’nın savaşı değil. Mesele sadece Amerika’nın özgürlüğü de değil. Bu, dünyanın savaşıdır. Bu, medeniyetin savaşıdır.”
Evet, Baba Bush’un 11 Eylül 1990 günü çerçevesini çizdiği ‘Yeni Dünya Düzeni’, yine bir 11 Eylül’de, 11 Eylül 2001 tarihinde Oğul Bush tarafından yürürlüğe kondu. Demokrasi adına, özgürlükler adına çıkılan yolda (Irak işgalinin resmi adı ‘Irak’ın Özgürlüğü Operasyonu’dur) bugüne değin milyonlarca masum hayatını kaybetti. İstikrarsızlaştırılan Ortadoğu coğrafyası her gün yüzlerce kurbanın can verdiği bir cehenneme dönüştü. İşbu yüzden… 30 Kasım 2018 günü ölen Baba Bush’u, Ortadoğu’daki kaosun mimarı olarak nefretle anıyoruz.

Benzer konular