Ahlaklı bir isyankar

“Trabzonspor ligde şampiyon olmuş, Türkiye’nin hemen her yerinde kıskançlıkla takdir arasında bir duygu var. Özellikle Anadolu’da, ‘Trabzonspor yaptı da biz niye yapamıyoruz’ düşünceleri hâkim… Biz de merak ettik. Trabzonspor’un bizim Kayserispor’la oynayacağı maça gittik. Sıcak mı sıcak bir gün. Maçın ikinci yarısı oynanıyor. Ama tribünlerde maçtan önceki uğultu gürültü, tezahürat yok. Nedeni sadece sıcak hava değil? Asıl sebep Trabzonspor galip oynuyor. Hem de ne oynuyor. Kendi takımımızı bıraktık Trabzonspor’u izliyoruz. Derken Kayserisporlu bir futbolcu takım arkadaşıyla çarpışıp yere yığılıyor. Maç devam ediyor. Tribünlerden nihayet bir uğultu kopuyor. Ama kimin umurunda. Kayserispor’un atağı var. Golle burun buruna geliyorlar. Ama bir türlü gol olmuyor. Çünkü kalede Şenol var. Atak abartısız birkaç dakika sürüyor. Herkes sahanın ortasında yerde yatan oyuncuyu unutmuş takımımızı destekliyor.

Derken top nihayet Şenol’un ellerinde kalıyor ve tüm hatlarıyla Trabzonspor yarı sahasına yığılmış olan kendi takımımız bir kontratak yeme durumuyla karşı karşıya kalıyor. Çünkü Şenol elindeki topu orta sahada ikiye bir bekleyen arkadaşlarına atarsa bordo mavili ekibin gol atma şansı yüksek. Ama o da ne.

Şenol elindeki topu doğruca taca atıyor, hakeme sertçe bir şeyler söylüyor ve maçı bırakarak yerde yatan Kayserisporlu oyuncunun yanına koşup ilk müdahaleyi yapıyor. O ana kadar Trabzonspor’a pek sempati ile bakmayan seyirciden büyük bir alkış kopuyor. Şenol oyuncumuzu kucağına alıyor ve sahanın kenarına kadar taşıyor. Sahadaki tüm oyuncularımızın ilikleri boşalıyor adeta… Artık maçın geri kalan kısmı angarya… Şenol Güneş ve Trabzonspor sahayı coşkulu alkışlar arasında galip olarak terk ediyor.”

Yukarıdaki satırlar İhsan Öksüz’ün Güneş Doğudan Yükselir adlı kitabından… Kayserili bir emekli astsubay yıllar sonra anlatmış bu hikâyeyi; iyi bir kaleciden öte iyi bir insan olarak Şenol Güneş’i anlamamız için.

Şenol Güneş, çevreden merkeze yürüyüşün adıdır; gelişerek ama özüne sadık kalarak. Ahlaklı bir isyankârdır Şenol Güneş; eleştiriden öte hakarete uğramış, küçümsenmiş, ötekileştirilmiş ve hakkı yenmiş herkes için rol model olabilecek… Teknik direktörlük kariyerinde önce hemşerileri beğenmedi onu,

“Bizum Şenol”du çünkü. Şampiyon olamadı belki ama 90’larda öyle bir futbol oynattı ki Trabzonspor’a, “eh işte” noktasına gelebildi hocalığı Trabzonsporlular için. 2002’de A Milli Takım’ı Dünya Kupası finallerine taşırken “Bu Şenol mu?” deme sırası merkez medyadaydı. Hayallerindeki teknik direktör o değildi çünkü. Güzellik yarışmasında jüri olamazdı mesela, ailesi magazin sayfalarında yer almazdı, saçına jöle sürmezdi, dolayısıyla pek kullanışlı değildi âlemde… Hiç utanmadan, daha finallerin ilk maçından sonra görevden alınmasını talep edenler bile oldu. Şenol Hoca onlar adına utandı ve “Aydınlar ışığı gözümüze değil, önümüze tutsun” dedi. Dünya üçüncülüğünden sonra “Türk’üm, Trabzonluyum, adamım…” dedi tüm kimliksizlerin yüzüne.

Üç dönem Trabzonspor, A Milli Takım, Bursaspor ve nihayet Beşiktaş… Başında olduğu her takıma iyi futbol oynattı, buna kimsenin itirazı olamaz. Sıradaki cümleye itiraz edenler çıkacaktır belki ama yine de söylemeden duramayacağım: Bence bu Şenol Hoca’nın ilk şampiyonluğu filan değildir! Ama bütün bunların dışında asıl konuşulması gereken, Şenol Güneş’in değer üretmesidir. Birlikte çalıştığı oyunculardan tutun, kurduğu cümlelere, saha kenarındaki duruşuna kadar, tepeden tırnağa bir örnektir.

Basında, siyasette şurada burada kulislerle birilerinin ayağını kaydırarak yükselmeyi denemedi hiç Şenol Güneş. Hep üreterek, daha iyi üreterek cevap verdi uğradığı haksızlıklara.

Peki, bir masal kahramanı mı? Hayır, zaafları, eksiklikleri, hatalarıyla bir “insan” Şenol Hoca. Ve birçok bakımdan kirli bir dünyada, Türk futbolunda “birkaç iyi adam” diyebileceklerimizden biri. Ömrüne bereket hocam, yolun da bahtın da açık olsun.

Benzer konular