Batı bloğundaki yerini son yıllarda ciddi ciddi sorgulayan Türkiye, alternatif ittifaklara yöneliyor. Özellikle de Suriye’de yaşananlar Türk dış politikasındaki geleneksel tercihlerin köklü şekilde sarsılmasına yol açtı. Yaşanan bu sancılı sürecin sonunda Türkiye, Şanghay Beşlisi’ne dâhil olmayı konuşur hale geldi. Bu beşlinin iki siyasi öncüsü Rusya ve Çin, Türkiye ile ilişkilerini ekonomik perspektiften siyasi alana kaydırırken medyada da dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor.
Türk medyasındaki ABD gücü zayıflıyor, Çin ve Rusya’nın yatırımları büyüyor. Ekonomide Dünya devi olmaya yolunda ilerleyen Çin, yayılmacı politikasının gereği olarak medyaya da yöneliyor. Rusya ise Sovyet İmparatorluğu mirasından ders almış bir yaklaşımla medya atağını kamu kurumları üzerinden değil politik destekli özel yatırımlar üzerinden yapıyor. Sovyetler döneminin efsane gazetesi Pravda’nın yerine Putin’in siyasi vizyonunun yansıması olan RT ve Sputnik gibi küresel yayınları izleyebiliyoruz.
Medyadaki yabancı sermayenin değişimi
Konvansiyonel medya olarak tanımlanan gazete ve dergilerdeki yabancı sermaye ağırlığı Türkiye’de hiçbir zaman belirgin bir güç kazanmadı. Doğan Grubunun ABD’li Turner ile CNN Türk’ü kurması, peşinden Alman medya devi Axel Springer ile ortaklıkları 2000’li yılların en önemli gelişmelerindendi. Peşinden FOX’un TGRT’yi satın alarak kendi markası haline getirmesi ancak RTÜK Yasasındaki değişiklik ile mümkün olabildi. Medyaya yeni teknoloji transferini getireceğinden söz edilen yabancı ortaklıklar bir dönem çok konuşuldu ama devamı gelmedi. Söylentiler, görüşmeler, iddialar hep sonuçsuz kaldı.
Katar merkezli medya grubunun Cine 5’i satın alarak El Cezire Türk kanalını kurma çabası ise sadece bir internet sitesiyle gerçeğe dönüşebildi. El Cezire Türk projesinde başarısız olan Bein Medya Grubu, Türk medya dünyasının en büyük satın almasını ise Digitürk ile yaptı. NTV ile yapılan görüşmeler ise sonuçsuz kaldığı için Bein Medya’nın platform dışında bağımsız kanal sahibi olma çabası henüz gerçeğe dönüşmedi.
ABD, Avrupa ve Körfez ülkelerinin Türk medyasına dönük büyük operasyonları sadece bunlarla sınırlı kalırken son yıllarda Rusya ve Çin merkezli ilginç girişimlere tanıklık ediyoruz. Halka çok yansımasa da, Çin ve Rusya’nın medyaya dönük ilgisi siyasi ve ekonomik anlamda şaşırtıcı ayrıntılar barındırıyor.
Yabancı sermeyeli Türkçe yayınlarda çeşitlilik artıyor
Yabancı güçlerin Türkiye’deki yayın organları yerine gazetecilere ilgi gösterdiği hep konuşulur, anlatılır. İçinde çokça şehir efsaneleri barındırsa da, pek çok ünlü gazetecinin yabancı ülkelerle şüphe çeken yakınlığı sır değildir. Elçilikler tarafından desteklenen gazeteciler, uluslararası örgütler tarafından kollanan televizyoncular, ihtiyaç duyulduğunda bu ilginin gereğini yerine getirir. Zaten pek çok kimseye göre gazetecilik ile istihbaratçılık iç içe geçmiş meslekler arasında yer almaktadır.
Pek çok etki ajanı kendini gazeteci olarak lanse ettiği gibi, pek çok gazeteci de bir ülke hesabına iş görebilmekte. Gazetecilik ilkeleri bu tür ilişkileri hiçbir zaman kabullenmese de, yaklaşık 150 yıldır önüne geçilebildiği bir dönem olmamıştır.
Bulunduğu coğrafyanın da etkisiyle Türkiye, etki ajanlarının cirit attığı, gazeteci görünümlü istihbarat elemanlarının yoğun şekilde mesai harcadığı bir ülke. O yüzden de istihbarat örgütleri için her gazeteci bir şüpheli, her televizyoncu muhtemel bir hedef.
Peki, Rusya ve Çin’in Türkiye’deki medya faaliyetleri veya bir diğer anlatımla iki ülkenin de Türkçe içerikli yayınları ne anlama geliyor? Batılı medya kuruluşlarından farkları ne ve habercilik reflekslerinin motivasyonu ne? Türkiye ile ilgili haberleri nasıl görüyorlar, okuyucularına nasıl aktarıyorlar? Türkçe yayınları ile aynı medya grubunun kendi dillerindeki yayınlarında farklılıklar var mı?
İpek Yolunun ağlarını medya örüyor
Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, aynı zamanda dünyanın en büyük haber ajansının da sahibi. Bir kamu kuruluşu olan ve çalışanlarının tamamının devlet görevlisi olduğu Xinhua Haber Ajansı, uzun yıllardır Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Dünya genelinde 26 bin çalışanı olan bu ajansın İstanbul ve Ankara’daki ofisine yakın zamanda İzmir de eklenebilir.
Son yıllarda Türkiye’ye büyük önem veren Çin, basın yayın faaliyetlerine de ciddi bütçe ayırıyor. Hatta Türkiye’deki yabancı medya yatırımları açısından en heyecan verici hikâyeye de burası sahip. Dünyaya açılma vizyonu çerçevesinde hem ülkesini tanıtmayı hem de Türkiye’yi tanımayı öncelikleri arasında görüyorlar. Kamuoyu CRITürk radyosu dışında Çin yayınlarından haberdar değil. Oysaki CTV adında uydudan yayın yapan televizyonu, internet haber sitesi, Youtube kanalı, kültür dergisi ve bir de gazetesi var. Üstelik bunların hepsi Türkçe içerik üretiyor ve tamamı Çin Devleti tarafından finanse ediliyor.
Çin’in Türkiye’ye dönük ilgisinin yansıması olan bir diğer kurum ise Konfüçyüs Enstitüsü… Çok derinden büyüyen bir medyanın yan konu olan Enstitü, yaklaşık 4,5 yıldır aktif olarak faaliyet yürütüyor. Okan Üniversitesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde de varlar ve Çince kurslar ile birlikte Çin kültürünü de yaymaya çalışıyorlar.
XİNHUA Haber Ajansı
Ortadoğu ve Ön Asya merkezi olarak Mısır’ı seçen ajans, Türkiye’deki her tür haberi takip ediyor. Hatta takip ettiği pek çok haberi ajans servise dahi koymuyor. Batılı gazetecilerden çok farklı bir çalışma modeline sahip olan ajans, takip ettiği haberleri iki farklı kaynaktan Çin’e gönderiyor. Birini devletin ilgili birimlerine, diğerini ve daha sansürlenmiş olanını ise ajansın merkezine yolluyor.
Çin devletinin Türkiye’ye dönük ilgisini yansıtan tutumuyla ajans, kamu diplomasisinin bir ayağını oluşturuyor. Zaten başında bir bakanın yer aldığı ajans, çok sayıda gazeteciyle telifli olarak iş isteyebiliyor. Çin Devlet Medyasının ana omurgasını oluşturan ajans, nükleer enerji, hızlı tren projeleri, rüzgâr ve termik santraller, Türkiye’yi tanıtıcı haberlere özel ilgi gösteriyor.
Suriye’deki iç savaşı da yakından takip eden ajans, sadece basit mülteci haberlerine ve yardım çalışmalarına yer veriyor. Oysaki özellikle İstanbul’da yapılan Suriyeli muhaliflerin ter tür toplantısını takip eden, görüntülü ve yazılı olarak izleyen ajansın istihbarat ağı hep şaşırtmıştır. Türk medyasının haberinin dahi olmadığı pe çok Suriye toplantısında Çin Haber Ajansına bağlı gazeteciler yer alıyordu. Hatta Çinliler bu konuda o kadar şüpheci ve titizdir ki, pek çok zaman aynı habere birbirinden haberi olmayan iki ekip göndermekte ve bu farklı ekiplerin haberlerinin karşılaştırmasını yapmaktadır.
Türkiye’nin hassasiyetlerine dikkat eden ajansın Gezi olayları sırasındaki tavrı da dikkat çekiciydi. Aylarca Gezi Parkında çekimler yaptılar ama yayınladıkları haberde ne bir detay görüntü ne de bir pankart yer alıyordu. Genel görüntüler eşliğinde birkaç kısa bilgi. Çinliler için ne toplumsal olayların önemi vardır, ne de politik gösterilerin. Çekimleri yaparlar, haberleri hazırlarlar ama yayın konusunda aynı cömertliğe sahip değillerdir.
FETÖ’CÜ CHA ile imzalana anlaşma
Xinhua Haber Ajansından söz etmişken FETÖ’nün kapatılan Cihan Haber Ajansı ile olan ilişkisinden söz etmemek olmaz. 17-25 Aralık öncesi imzalanan anlaşmanın süreci de hayli dikkat çekici. AA ve DHA ile anlaşmaktan özellikle kaçınan Çinliler, tavsiyelere rağmen İHA ile de çalışmak istemezler kendilerine Cihan’ı partner seçerler. Çin’den gelen çok üst düzey yöneticilerin imza koyduğu anlaşma ciddi finansal büyüklüğe sahiptir. Karşılıklı haber alışverişini de içeren anlaşma Cihan’a kayyum atanması üzerine son bulur.
Bu dönemde yaşanan bir başka ilginç olay ise Çinli ajansın İstanbul ofisinin şefi Ming Chen ile FETÖ’nün Amerika’daki okullarında okuyup İstanbul’a Zaman Gazetesine çalışmaya gelen Müslüman Çin vatandaşı Zyung Shi’nin evliliğiydi. Çin ajansında çalışmaya başlamadan önce türbanlı olan Shi, kendisinden 40 yaş kadar büyük ofis şefiyle evlendikten sonra Yeni Zelanda’ya taşınmayı tercih eder. FETÖ’nün Çin Haber Ajansı ile anlaşması kadar bu ilişki de içinde çözümlenemeyen gariplikler barındırır.
İsminin gizli kalmasını isteyen bir kaynağa göre Çinliler sadece medya faaliyetlerinde değil, ekonomik yatırımlarında da gizliliğe çok önem veriyorlar. İskenderun’da inşa ettikleri ve Türkiye’nin en büyük termik santralinde 2 bin Çinli çalışıyor ama 500 yüz metre ilerisindeki köydeki vatandaşlar tek bir Çinliyi dahi görmediklerini söylüyor. Hatta termik santralini Çinlilerin kurduğundan dahi bihaberler. Camları boyalı servis araçlarıyla işlerine geliyorlar ve yine aynı araçlarla kimselerin dikkatini çekmeden lojmanlarına dönüyorlar.
İstanbul’da bir Çin radyosu CRITURK
Çin’in medya yatırımları içerisinde en çok bilineni hiç kuşkusuz haber ve müzik yayını yapan CRI TURK. Çin-Türk Dostluk Vakfı ile aynı binada faaliyet gösteren bu radyoyu önce GBTimes ismiyle satın aldı Çinliler. Medyada büyüme planları çerçevesinde ilk önemli yatırım olan radyo ile Türkiye’ye açılan Çinliler, televizyon satın almayı da düşündüler. Bunun için NTV ile pazarlıklar yürütüldü ama sonuçsuz kaldı. Sonrasında ise büyüme planları ertelendi ve radyo yatırımına odaklanıldı.
Tamamen Çin’in kamu kaynaklarından finanse edilen radyoda Türkiye’nin yakından tanıdığı isimler yer alıyor. Doğu Perinçek’in Aydınlık ekibiyle yakın temas içerisinde oldukları bilinen radyonun genel müdürlüğünü ise ünlü radyocu Michael Kuyucu üstlenmiş durumda. Çin’in medya yatırımları açısından kilit bir isim olan Kamil Erdoğdu ise haber yönetmeni olarak görev yapıyor. Çin Konsolosluğu ile de çok yakın teması olan ve geçmişte Çin’de gazetecilik yaptığı bilinen Erdoğdu, aynı zamanda Aydınlık gazetesi yazarları arasında yer alıyor.
Ağırlıklı olarak müzik, kültür ve haber kanalı olarak yayın yapan radyoda belki de en ilgi çekici isim Cem Küçük. Son olarak TGRT’de program yapan Küçük, kanalda siyasi yorumlar yapıyor ve gündemi değerlendiriyor. Yine radyonun programcıları arasında Can Ataklı, Erkan Tan, Yusuf Özkan, İlkim Kocamaz, Ekin Gün, Hayri Hiçler gibi isimler de yer alıyor.
Çin Ulusal Radyosu CRI’nin İstanbul’daki Türkçe yayın yapan radyosunun yanında merkezde de Türkçe servisi bulunuyor. BBC modelini kendine örnek alan radyonun Çin’deki merkezinde de Türkiye’den haberciler çalışıyor. İki yıllık sözleşmelerle Çin’de habercilik yapan Türkler ise ağırlıklı olarak genç gazetecilik okulu mezunları.
Farklı siyasi partilerden milletvekillerini, parti yöneticileri haber programlarına konuk alan CRI Türk’ün ürettiği haber içeriklerini merkezle paylaştığını da hatırlatalım. Çin’in Türkiye’deki medya faaliyetlerinin çatı yapısı olan CRI’nin haber portalı ve Youtube kanalı da bulunuyor ve burası için de ağırlıklı olarak Türk gazeteciler içerik üretiyor.
Türkçe altyazılı Çin televizyonu CTV
Uydudan yayın yapan ve Çin’de üretilen program ve filmlerin yayınlandığı CTV kanalı ise pek çok kişinin haberdar olmadığı bir TV kanalı. Türkiye’den bir TV kanalını satın alarak yayına başlayan Çinliler, bu televizyon için yoğun bir çeviri faaliyeti yürütüyor. Türkçe altyazılı Çin filmlerini merak edenler bu kanalı izleyebilir.
Modern İpek Yolu dergisi
CRI Türk ve ulusalcı yayınlarla bilinen Kırmızı Kedi Yayınevi’nin birlikte çıkardığı dergi, Çin kültürünü ve günümüzdeki Çin gerçeğini anlatmayı hedefliyor. Finans kaynağını yine Çin devletinin karşıladığı dergide hayli geniş yelpazeden yazılar ve araştırma dosyaları yer alıyor. Çin’in diğer yayınlarında olduğu gibi dergide de birinci önceliği adından da anlaşılacağı gibi İpek Yolu Projesi. Çin’den başlayıp Fransa’da son bulan tarihi yolu yeniden canlandırmaya çalışan Çin, bu amaçla çok büyük paralar harcıyor.
Geçtiğimiz aylarda yayınlanan bir haberde Çin’in İpek Yolu Projesi için belgesel ve sinema filmlerine de çok ciddi fon ayırdığı yer alıyordu. Sinema ve belgeselcileri destekleme kararı alan Çin, bunun için İpek Yolu Projesinin ve bu hattaki kültürlerin görüntülenmesini talep ediyor.
Sessiz ve derinden ilerleyen Çin, çok iyi Türkçe ve Arapça konuşan Çinli gazetecileri bu bölgede görevlendiriyor. Devlet televizyonunun bölge merkezi olarak Katar’ı, ajans olarak Mısır’ı tercih eden Çin’in, politik rüzgârların da etkisiyle gelecekte Türkiye’ye daha fazla odaklanabileceği yorumları yapılıyor.
Rus İmparatorluğunun küresel sesi
Sovyet İmparatorluğu çok geride kaldı. Rusya ile ilişkili her Türk vatandaşının potansiyel olarak komünist sayıldığı dönemler de unutuldu. Uçak krizi gibi yol kazaları yaşansa da son yıllarda Türk-Rus ilişkilerinde istikrarlı bir gelişmeden söz etmek yanıltıcı olmaz. Putin ile Erdoğan neredeyse her hafta telefonda görüşüyor, ayda bir de bir araya geliyorlar. Coğrafyada yeni bir dengenin kurulduğu bugünlerde Rusya merkezli medya faaliyetleri ise belli bir çizgide ilerliyor.
Ruslar da rejimin sesi Pravda’yı çoktan unuttular. Moskova’da onlarca gazete ve televizyon yayın yapıyor. Hatta bunların en önemlilerinden biri RT, Avrupa ve Amerikan yayın devleriyle güç savaşına da giriyor. Rus medyasının faaliyetinden en fazla rahatsız olan ülke ise ABD. Hatta geçtiğimiz aylarda Rus yayın organlarına yasaklar dahi getirmeye kalktılar. RT ve Sputnik muhabirlerinin çalışma izinlerini iptal ettiler, casus olarak ilan etmeye kalkıştılar. ABD’nin bu tavrına Moskova da, aynı şekilde karşılık verdi, hatta ünlü haber kanalı CNN’in yayınlarının durdurulabileceği mesajını iletti.
Peki, ABD ve Avrupa ile çok sıcak ilişkiler kuramayan Rus medyası Türkiye’de ne gibi faaliyetler yürütüyor? Rusya’nın Türkiye’de en bilinen markası Sputnik. Çok aktif olarak yayın yapan internet sitesine ve 24 saat yayını bulunan bir radyoya sahip. Radyonun yayın içeriği de ağırlıklı olarak haber.
Geçmiş yıllarda Radikal ve Taraf gibi yayın organlarında çalışan pek çok Türk gazeteci artık Rus medyasına hizmet veriyor. İnternet sitesinde editörlük yapıyor, radyoda program hazırlıyorlar. Sputnik için Türkiye’deki en talihsiz dönem uçak krizinin ardından yaşandı. Türkiye, internet sitesine erişimi durdurdu ve bir süre Sputnik Türkçe sitesine ulaşılamadı.
Türkiye karşıtı algı haberleri
Rusya ve Putin konulu haberlerde çok hassas bir dil kullanan Sputnik, başta Suriye olmak üzere bölgesel gelişmeleri de yine Rusya merkezli bir bakış açısıyla haberleştiriyor. Putin’in siyasi vizyonuna ve politik duruşuna uygun bir yayın içeriği sunan internet sitesi, konu Türkiye’ye gelince hayli muhalif bir tutum takınıyor. Kurulduğu günden bu yana AK Parti iktidarına karşı muhalif haberler yapan internet sitesinin HDP ve CHP’ye karşı sempatisi ise gizlenemeyecek boyutta. Uçak krizi döneminde Türk dış politikasına taban tabana zıt bir tutum izleyen internet sitesi, sütunlarını aşırı sol görüşleriyle bilinen uzmanlara cömertçe açıyor.
Suriye’de Esad yanlısı tutumuyla bilinen Ceyda Karan, internet sitesinde yorum yazıyor, radyoda program yapıyor. Yine uzun yıllar yurt dışında gazetecilik yapan Zafer Arapkirli de radyonun programcıları arasında yer alıyor. Hükümete karşı aşırı muhalif yorumlarıyla dikkat çeken radyonun yayın yönetmenliğini ise eski CNN Türk Haber Müdürü Yavuz Oğhan üstlenmiş durumda. Serhat Ayan ve Serhat Sarısözen de yine Radyo RT’nin programcıları arasında.
Ankara’dan Yurdagül Şimşek’in haberler geçtiği internet sitesinin Ortadoğu muhabirliğini ise HDP’ye yakınlığıyla bilinen Hikmet Durgut yapıyor. Daha çok Türkiye’den Türkçe içerik üreten Sputnik, zaman zaman uluslararası siteden de haberler aktarıyor. Medya polemiklerinden siyasi dedikodulara, ekonomik gelişmelerden magazine kadar Türkiye’den her tür haberleri yapan Sputnik, 30’dan fazla dilde yayın yapan çok geniş bir yayın platformu.
Merkezi Moskova’da bulunan Sputnik, Rus medya grubu “Rossiya Segodnya” tarafından 2014’te kuruldu. Her ne kadar özel yatırım olarak faaliyetini yürütse de Sputnik’in de içinde yer aldığı medya grubunun Rusya Devleti ve Putin ile yakınlığı sır değil.
Henüz televizyon yayınlarından uzak duran Rusların gelecek perspektifinde medyanın diğer alanlarına da yatırım yapmak var. Putin’in muhafazakâr siyasi görüşlerinin aksine Rus yayın kuruluşları yurt dışı operasyonlarında ağırlıklı olarak sol ve Batıcı gazetecilerle çalışmayı tercih ediyorlar.
Almanya’dan son dakika atağı
Türkçe yayınlarına ağırlık veren Deutsche Welle (DW) internet sitesi üzerinden yürüttüğü bu yayınları televizyona da taşımayı planlıyor. Son olarak Nevşin Mengü’nün Youtube kanalı üzerinden yaptığı yayınlarla Türkiye’de televizyon yayınlarına ısınan DW, bir televizyon kanalı kurmayı planlıyor. Federal Almanya Parlamentosu’nun kültür komisyonundaki gizli oturumunda Türkçe haber televizyonu kurulmasını tartışan Alman Parlamenterler, uzun yıllardır Türkçe yayın yapan DW’nin Almanya’nın Sesi bölümünü daha aktif kullanacağı tahmin ediliyor.