İşgale karşı medyanın milli ve yerli duruşu

15Temmuz Cuma akşamı Beylerbeyi’nde başlayan hareketlilik bir anda Twitterda dalgalanmaya, tsunamiye neden oldu. Boğaziçi Köprüsü tanklar ve askeri zırhlı araçlar tarafından tutulmuş, Ankara üzerinde F-16’lar alçak uçuş yapmaya başlamıştı. O sırada medya kuruluşları rutin yayınlarına devam ediyordu. Sosyal medyada kıyametler koparken, NTV, CNN Türk, HaberTurk gibi kuruluşlar olağan yayın akışlarında idi. Cuma gecesinin mahmurluğu medya kurumlarının üstündeydi. “Merkez” medya kuruluşları ne olduğunu anlamaya çalışa dursun, Yeni Şafak gazetesi, FETÖ’cü darbe girişimini son dakika haberi olarak saat 22:40’ta internet sitesinden duyurdu:

“Paralel subaylardan ihanet girişimi”

Haber şöyle devam ediyordu: “FETÖ üyesi askerler Genelkurmay Komuta Kademesini ele geçirmeye kalkıştı. Emniyet birimleri teyakkuzda, ihanet girişiminde bulunan askerlerin gözaltına alınması için operasyon başlatıldı. Fetullah Gülen Örgütü FETÖ mensubu paralel subaylar darbe girişiminde bulundu. Yeni Şafak Paralel Yapı mensubu askerlerin ihanet girişimine dair çarpıcı bilgiler elde etti.” 15 Temmuz gecesi, TSK içinde yuvalanmış FETÖ hücreleri harekete geçirilerek, Latin Amerikavari bir iç işgal girişimi devreye sokulmuştu. Yeni Şafak gazetesi internet müdürü Ersin Çelik, 15 Temmuz saat 23 sularında, TVNET’te ekranlara çıkarak, darbe girişiminin başladığı, halkın bu girişime karşı çıkmak için meydanları doldurması çağrısı yaptı.

Cumhurbaşkanı’ndan tarihi çağrı

O anlarda Başbakan Binali Yıldırım sırasıyla NTV ve CNN Türk’e bağlanarak, Türkiye’nin bir cuntacı bir kalkışma ile karşı karşıya olduğunu kamuoyuna açıklıyordu. Saatler 00:01’i gösterirken, TRT 1’den FETÖ’cü cuntanın bildirisi tehditler sonucu okundu.

Burada bir anekdotu nakletmek isterim. O sırada TRT binasında bulunan çalışanlardan biri, bildirinin tam 00:00’da okunmamasından dolayı TRT’ye baskın düzenleyen FETÖ’cü Yarbay’ın çılgına döndüğünü aktarıyor. TRT-1’de işgal girişimi bildirisi okunurken, NTV ve CNN Türk de bildirinin okunduğunu okuyucularına sadece 10-15 saniye süreyle görüntülü olarak duyurdu.

O kritik saatlerde belki de en kritik an Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, FaceTime ile CNNTürk ekranlarında Hande Fırat’a yaptığı açıklama oldu. Erdoğan’ın kitlelere, “meydanlara çıkın ve darbe girişimine karşı demokrasiyi savunun” sözleri üzerine on binler meydana akmaya başladı. Meydanlara demokrasiyi savunmak için çıkanlardan biri de Yeni Şafak gazetesi foto muhabiri şehit Mustafa Cambaz idi. Cambaz, demokrasi direnişine çıkışını attığı son tweet ile ilan ediyordu: “Başkomutan Erdoğan’ın isteği ve emri ile sokağa çıkıyoruz.” O sıralarda bir başka Yeni Şafak yazarı Merve Şebnem Oruç da Vatan Caddesi’nde FETÖ’cü işgal girişimine karşı direniş saflarına katılmış, tanklara karşı meydan okuyordu.

F-16’lara rağmen haberin peşinde

Darbe girişiminin açığa çıkması, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, hükümetin bakanları ve diğer ilgililerin televizyonlarda görünmeye başlaması ile medyamızın genelinde darbeye karşı bir direnç geliştirildi. Dijital medya mecraları ve internet haber siteleri ile desteklenen bu direnç, 60 model bir darbe girişiminde bulunan FETÖ’cü cunta için belki de ilk şok oldu. TRT 1’de okunacak bir bildiri ile Türkiye’nin dize geleceğini düşünen cunta üyeleri, özel medya kurumlarının dik duruşu karşısında şaşkınlığa uğradı. Bu şaşkınlığın verdiği öfke ile olsa gerek, TRT’den sonra ilk hedefleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı meydanlara çağrısını ilk kez duyuran CNN Türk oldu. Helikopterle, medya kuruluşunun bahçesine inen cuntacılar kanalda adeta terör estirdi. Yayını kesme isteklerine kanal çalışanlarının vücutlarını siper ederek gösterdikleri direnç, şimdiden tarihe geçmiş durumda. Kanalın genel müdürü Erdoğan Aktaş’ın en son ana kadar gemisini terk etmeyen kaptan misali yayın odasında durması ve kanal darbecilerden temizlendikten sonra ilk yayını yapması, tüm medya için yüz akı görüntülerdendi.

NTV de darbe girişimi sırasında aralıksız demokrasi ve özgürlük yanlısı yayınları ile darbe girişimine karşı sorumlu bir yayıncılık gerçekleştirdi. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere ülke genelindeki gelişmeleri, dış basının provokatif yayınlarına alet olmadan devam ettirme bilincini sergiledi. Deneyimli gazeteci Oğuz Haksever, yılların verdiği birikimle, sakin ama gelişmelerin de ciddiyetini hissettirecek şekilde gece boyunca yayınlarına devam etti. Habertürk ve birçok başka haber kanalı da, darbe girişimcilerin amaçlarına yönelik en ufak bir video, demeç ve görüntü yayınlamadan, sorumlu habercilik, demokrasi ve sivil siyaset yanlısı yayınları ile Türkiye’de daha önce görülmemiş bir işbirliğine imza attılar. Oda TV ve T24 gibi iktidar muhalifi internet medya organları dahi, darbe girişimine karşı net bir duruş geliştirmişlerdi. Gelişmeleri an be an en doğru şekilde aktarmaya çalışıyorlardı.

Yeni Şafak’ta bitmeyen gece

Burada Yeni Şafak ve TVNET için ayrı bir sayfa açmak lazım. Darbe girişimini ilk duyuran medya organı olan Yeni Şafak ve TVNET, editöründen, muhabirine, yazı işleri müdürüne ve genel yayın yönetmenine kadar o gece istim üstündeydi. Çeşitli kanallardan gelen haberler en titiz ve hızlı şekilde kamuoyuna aktarılmak amacıyla seri şekilde çalışılıyordu. Darbe girişiminin duyurulduğu ilk saatlerde İnternet yayın müdürü Ersin Çelik, E-5’in ortasında havaalanına darbe girişimine set olmak için koşan vatandaşlarla röportaj yapmaktaydı. Habercilik refleksleri en üst noktadaydı. Yeni Şafak ve TVNET haber merkezi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün yönlendirmesiyle koordine olmuş, en ufak haberin dahi es geçilmemesi üzerinde hassasiyetle durulmaktaydı. Yeni Şafak gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak da çalışanları ile birlikte gelişmeleri an be an takip ediyor, kendisine ulaşan bilgileri editörleriyle paylaşıyordu.

Albayrak, TVNET’te gecenin ilk saatlerinde çıktığı yayında da darbe girişimine karşı tavizsiz duruşu ile Yeni Şafak’ın Türkiye’nin demokrasisi ve değerleri için sağlam kalelerinden biri olduğunu yeniden teyit etmiş oldu. 28 Şubat’ın fırtınalı günlerinde bir direnç merkezi olan Yeni Şafak bir kez daha üzerine düşen görevi yerine getiriyordu. Bu yayınlar rahatsız etmiş olmalı ki, FETÖ’cü cuntaya ait F-16’lar Yeni Şafak üzerinden üç kez alçak uçuş gerçekleştirdiler. Her biri bomba etkisi gösteren bu süper sonik patlamalar ile belli ki korkutmak istediler ama tek başardıkları, darbe girişimine karşı mücadele azmimizi birkaç kat daha artırmaları oldu. Her geçişte binamızın camları sallanırken hiçbir arkadaşımız masalarından ayrılmadı ve haberciliğin gerektirdiği duruşu, en son ana kadar kamuoyunun bilgilendirilme hakkına sahip çıktılar.

Buraya bir not daha eklemem gerek. Albayrak Medya Grubunun şehidi Mustafa Cambaz için eksiksiz tüm medya mecralarından yapılan yayınlar, başsağlığı dilekleri, kişisel olarak pek çok medya çalışanından gelen başsağlığı mesajları, medyamızın kederde de ortak olduğunun en güzel örneklerinden biri oldu.

Wikileaks’e karşı milli duruş

Medyanın demokrasiye sahip çıkması ve darbe girişimine karşı tavizsiz direnci ile ilgili en önemli örneklerden biri Wikileaks belgeleri süreci idi. Darbe girişiminin devamı olduğu şüphesiz olan, Wikileaks’in Türkiye ile ilgili belgeleri açıklayacağını ilan etmesi, eksiksiz tüm demokrasi yanlısı medyada reddedildi. Bu açıklamanın darbe girişiminin bir devamı olduğu birkaç çatlak ses hariç tüm medya mensuplarınca değerlendirildi. Öyle ki hiçbir medya kuruluşu darbe girişimi işbirlikçisi Wikileaks’in bu açıklamasına yayınlarında yer vermedi.

Hatta sosyal medya mecralarında dahi geniş bir dolaşıma giremeden engellendi. Belgelerin internet üstünden yayınlandığı gün ise hiçbir medya kurumu Wikileaks’in sözde belgelerinin yüzüne dahi bakmadı. Hiçbir medya grubu da Wikileaks’in tuzağına düşerek bu çöp belgeleri yayımlamadı. Daha önceki birçok örnekte bildiğimiz gibi kimi medya kuruluşları iktidara yönelik husumetlerinden dolayı Wikileaks’in tartışmalı belgelerine yer vermişlerdi. 15 Temmuz sonrasında ise sorumlu habercilik ve milli duruş sergileyerek Wikileaks’in provokasyonuna kapı açılmadı.

Darbe girişiminin borazanları ve direnç gösterenleri

Tabii medya darbe girişimine sadece kurumsal değil bireysel olarak direnç sergileyenler ve ses çıkaranlar varken aksi örnekler de mevcuttu. Örneğin, Gezi ve 17-25 Aralık sürecinde canhıraş yayınlar yapan Cüneyt Özdemir’in darbe girişimi gecesi ilk tweeti “tarihi bir an” diye başlıyordu ama darbe girişimi yerine “CNN Türk’ün yayını kesiliyor” diye tweet atıyordu. Diğer bir Doğan Medya çalışanı, geçmişi sabıkalarla dolu olan Nevşin Mengü ise, CNNTürk’ü FETÖ’cü askerlerin baskınından kurtarmak için emniyet güçleri ile birlikte gelen halkı, attığı tweette “güruh” olarak tanımlamakta bir beis görmüyordu. Buna karşıt olarak, FETÖ tarafından hukuksuz olarak yargılanan ve bir süre cezaevinde yatan gazeteci Nedim Şener ise darbe girişiminin başladığı ilk saatlerden itibaren, girişim ile ilgili tüm gelişmeleri twitter hesabından an be an aktarmaya başlamıştı.

Şener ilk baştan itibaren, girişimin bir darbe olduğunun adını koyarak, darbe girişiminin sahiplerinin FETÖ’cü cunta olduğunun adını da koymuştu. Tam bu sıralarda, gazeteci Yıldıray Oğur, darbe girişiminin ilk başladığı noktalardan biri olan Boğaziçi Köprüsü’nden tweetler atarak halkı Köprüde darbe girişimine karşı koymaya çağırmaya başlamıştı. Darbe girişimini tüm çıplaklığı ile yansıtmaya çalışan gazeteciler canhıraş çalışırken, ateşe benzinle giden ve adeta provokatörlük yapanlar da eksik değildi.

Bunlardan biri de, darbe girişimi sırasında, FETÖ’cü cuntaya karşı çıkmak için sokağa çıkan vatandaşların “bir askerin boğazını kestiği” yalanını yayan FOX TV sunucusu Fatih Portakal’dan başkası değildi. Portakal, 2 yıl önce askerlikten terhis olmuş bir gencin fotoğrafını yalanına ve provokasyonuna alet ederek, adeta darbe girişiminin payandalığını da yapıyordu. Yine BirGün gazetesi, adeta FETÖ’cü darbe girişiminin istediği kaos ortamını oluşturmak için, “Malatya’da Alevi vatandaşların yaşadığı mahallelerin, darbe karşıtı gösteriler için meydanlara çıkan vatandaşlar tarafından basıldığı” yalanını dolaşıma sokmuş ve birçok “gazeteci” de bu yalanı sosyal medyada yaymaya başlamıştı. Adeta bu haber darbe girişimin medya ayağını oluşturmaktaydı. Öyle ki haberin dolaşımı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın yalanlamalarına rağmen epey bir müddet yayında ve dolaşımda tutuldu ve ancak darbe girişiminin başarısız olduğu hissedildiğinde BirGün gazetesi tarafından değiştirildi. Son dönemde FETÖ’nün amacına hizmet eden yayınları ile çıkan Cumhuriyet gazetesi ise 17 Temmuz’da skandal bir manşet ile çıktı: “Türkiye büyük darbe aldı.” FETÖ taraftarlarının ve Türkiye düşmanlarının “sivil darbe” söylemine attığı manşetle destek veren Cumhuriyet, 15 Temmuz sonrasında medyamızda gösterilen genel dayanışmanın aksine bir kara leke olarak tarihe geçti.

15 Temmuz gecesi ve sonrası birkaç marjinal örnek hariç, medyamız yüzünün akıyla bir sınav verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da darbe girişimi sırası ve sonrasında yaptığı konuşmalar ile medyanın iyi bir sınav verdiğini ve bu duruşu takdir ettiğini açıkladı. Türkiye medya tarihinde bir ilk olan bu güçlü duruş, milli ve yerli bir medyanın doğuşuna vesile olacak mı, hep birlikte göreceğiz. Sevinçte ve tasada birleşen bir ülke ve medyayı hiçbir gücün yıkamayacağı 15 Temmuz gecesi tüm dünyaya en güzel şekilde ilan edildi. Mısır gazeteleri Türkiye’de darbe oldu diye baskıya gitmişken, İran medyasında darbeye girişimine ilişkin gizli bir sevinç yaşanırken, Türk medyası tüm bu yayınlara tokat gibi bir duruş sergiledi ve FETÖ cuntasına karşı dik durdu. Türkiye’ye yönelik kurulmak istenen kumpasa set çekerek, bu oyuna gelmeyeceğini en sağından en soluna kadar tüm yelpazedeki yayınları ile gösterdi.

Sernur Yassıkaya

Benzer konular