Tıbbın hükümdarı: İbn Sina

Şifasız hastalık yoktur; irade eksikliğinden başka
Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka

İbn Sina

Batılılar O’na ‘Avicenna’ diyor. Bizse kısaca İbn Sina… Asıl ismi ise Ebû Alî el-Hüseyn b. Abdillâh b. Alî b. Sînâ. Miladî 980/981 yıllarında Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde doğan bu büyük İslam âlimi vefat ettiğinde ardında hem dîn, hem de dünya ilimleri sahasında unutulmaz bir isim bıraktı.

Olağanüstü bir zekâya sahip olan İbn Sina çok küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberledikten sonra dil, edebiyat, akaid ve fıkıh dersleri aldı. Önce babasından başladığı geometri, aritmetik ve felsefe derslerini, Ebu Abdullah en-Natilî’den gördüğü mantık dersleriyle tamamladı. Bilhassa Porphyrios’un meşhur “Isaguci” isimli mantık kitabı üzerine tartışmalara girdi. Akabinde Öklid’in “Elementler”i ve Batlamyus’un “el-Mecisti”si… Hocası kendisine yetişemiyordu İbn Sina’nın. Nihayet felsefeyi alâkadar eden bütün disiplinlerin temel kitapları ve şerhlerini ikmâl edince sıra tıbba geldi.

Kaynaklarda İbn Sînâ’nın tıp alanındaki hocaları arasında Ebû Sehl Îsâ b. Yahyâ el-Mesîhî ile Sâmânîler’in saray hekimi Ebû Mansûr Hasan b. Nûh el-Kumrî’nin isimleri zikredilmektedir (Goodman, s. 14; Elr., III, 69). Öyle anlaşılıyor ki İbn Sînâ, diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da hocalarından bir müddet ders aldıktan sonra tıpla ilgili eserleri kendi kendine okumaya başlamıştır. Bu suretle tıp ve eczacılıkta da ileri bir düzeye ulaşan, kendi ifadesine göre daha on altı yaşında iken birçok tabibin onu bir tıp otoritesi sayarak bilgisinden faydalandığı İbn Sînâ, tıpta teoriden pratiğe geçerek bilgilerini daha da geliştirdi (Ömer Mahir Alper, “İbn Sina”, DİA, s. 353).

Çok küçük yaşta hem felsefe, hem de tıp alanında büyük bir şöhret kazanmıştı İbn Sina. Henüz on sekiz yaşındayken devrin Samanî hükümdarı Nuh b. Mansur ağır bir hastalığa yakalanmış ve tedavisi için saraya çağırılmıştı. Saray hekimiyle ortaklaşa yaptığı tedavi usulünde nispî bir başarı elde edip saray hekimliğine alındı.

Siyasî çalkantılarla geçen hayatının nihayetinde Büveyhîler Devleti bünyesinde hizmete başladı. Bir taraftan resmî vazifesini yapıyor diğer taraftan talebe yetiştiriyordu. Bilhassa felsefede ‘eş-Şafi’, tıp sahasında bir otorite olarak kabul edilecek olan “el-Kanun fi’t-Tıb” isimli kitaplarını okutuyordu. Bilhassa “el-Kanun” ansiklopedik ve sistematik bir eser olarak öylesine meşhur olmuştu ki, 1510’da Pavia’da sadece 1. Cildi yayımlanan Latince tercümesinde İbn Sina tıbbın hükümdarı olarak resmedilmişti. Gerçekte de öyleydi. Hem İslam dünyası hem de Batı’da etkisini gösteren İbn Sina ardında bir bölümü kaybolmuş olan yüzlerce eser bırakmıştı.

Bu gün hâlâ hiçbir tıpçı İbn Sina’yı aşabilmiş dahası anlayabilmiş değil. Osmanlı’da El-Kanun’un son şerhini Tokadî Mustafa Efendi yapmıştı. 1995-2015 arasında Atatürk Kültür Merkezi, Esin Kahya’nın hazırladığı Tokadî Mustafa Efendi’nin şerhinin sadeleştirilmiş hâlini neşretti. Ama ne neşir. Tam bir katliam neşri. Her yeri dökülen, çoğu yeri yanlış ve hatalı bu yayın ne yazık ki hâlâ düzeltilmeden basılıyor. Yazma Eserler Genel Müdürlüğü ise Mustafa Koç’un sonuna 13 bin kelimelik bir lügat eklediği Latin alfabesine çevrilmiş nüshasını bastı. Ancak bu da ehlinin anlayacağı bir sadeleştirmeye muhtaç. Kısaca henüz hemen hiç kimse İbn Sina’nın el-Kanunu’na erişebilir durumda değil. Üstelik vefatının 1000. yılı geride kaldı ve hemen hiçbir şey yapılmadı. Şu korona salgını günlerinde İbn Sina’ya veya onun yolunu izleyebilecek tabiplere ne kadar muhtacız bir bilseniz…

***

ÖRÜMCEK ADAM’DA “CORONA” DETAYI

 1991’de yayınlanan Örümcek Adam çizgi romanında, kahramanın ‘Corona’ isimli bir süper kötüyle karşı karşıya geldiği ortaya çıktı. Örümcek Adam, New York şehrini tehdit eden ve kimyevî yollarla başlayan bir tür hastalık yayan Corona isimli bir caniyle karşı karşıya kalmış. Kimileri karakterin isminin İspanyolcadaki ‘taç’ mânâsına gelen ‘corona’dan aldığını, bunun bir tesadüf olduğunu söylese de mevcut virüsün biyolojik bir silah olduğunu ileri sürenlerin eline bir koz daha geçti.

***

TARİHÇİLERE MÜJDE

 Türk Tarih Kurumu Arşivi’ndeki eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca #EvdeKal Kampanyası’na destek için dijital ortama açıldı. Kurum kütüphanesinde yer alan ve ağırlıklı olarak 1928 yılından önce yayımlanan 14 bin 605 eserin dijital erişimi, kütüphanenin internet sayfasından sağlanıyor. Bu erişimdeki başlıca eserler arasında 1331 basımı ‘Köprülüler’, 1326 basımı ‘Cihad Emr-i Haktır’ ve 1328 basımı ‘Devlet-i Osmaniye’nin Tarih-i Islahatı’ da yer alıyor.

****

NOTRE DAME’A VİRÜS ENGELİ

 Fransa’nın adeta sembol katedrallerinden olan Notre Dame üç ay evvel restorasyona girmişti. Ancak salgın sebebiyle 857 yıllık Hıristiyan mabedinin restorasyonu durdu. Yangının ardından tamirini bekleyen yapı için restorasyon çalışmalarının 10-15 yıllık bir süreci bulacağı tahmin ediliyor.

*****

“DÜNYANIN BİLİNEN İLK HAVACISI İBN FİRNAS’TIR”

Türklerin hemen her sahada geri kaldıkları ileri sürülür ki bunlardan birisi de havacılık. Peki, gerçekten öyle mi? Ketebe Yayınevi’nden konu ile ilgili kitabı çıkan araştırmacı yazar Arif Emre Gündüz’e sorduk.

Eserinizde okuyucuyu neler bekliyor?
Okuyucu, kitabımı okuduğunda, ülkemizde havacılığın nasıl doğduğunu, nasıl başladığını ve ilk olarak hangi aşamalardan geçtiğini görecek. Ayrıca havacılık tarihimizin nasıl ilkleri içinde barındırdığını fark edecek. Havacılık tarihimizde isimleri öne çıkan kahramanları tanıma fırsatı bulacak. Üstelik bunların hepsi de belgelerle ispat edilmektedir.

Hep geri kaldığımız söylendi yıllarca. Havacılıkta 20. yüzyılda dünyaya göre ne durumdaydık?
Araştırmalarım ve belgeler, ülkemizde bugün anladığımız anlamda modern havacılık ile ilgili ilk girişimlerin Sultan II. Abdülhamid tarafından yapıldığını gösteriyor. Ayrıca dünyada hava kuvvetlerini kuran ilk ülkeler arasındayız. Yine ilk akrobasi uçuşları, ilk filo uçuşları, ilk gece bombardımanı vb. gibi havacılık tarihi açısından birçok ilki içinde barındıran bir havacılık tarihine sahibiz. 1. Dünya Savaşı boyunca hava kuvvetlerimizin envanterine 400’e yakın uçak girmiştir.

Osmanlı ordusunda havacılık birimini kim, niçin kurdu?
Sultan 2. Abdülhamid, tahttan indirilince havacılık ile ilgili projeleri akim kaldı. Ama İstanbul’da balon ve uçak ile uçuş denemeleri devam etti. İtalyanlar, Trablusgarb’da dünyadaki ilk bombardımanı Osmanlı askerleri üzerine gerçekleştirince, dönemin Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın emriyle Süreyya (İlmen) Bey ilk askerî havacılık birimlerinin kurulması görevini ifa etmiştir.

İbn Firnas deyince ne bilmemiz lâzım?
İbn Firnas, 800’lü yıllarda kuş tüylerinden yaptığı kanatlarla uçmayı başaran Endülüslü bir Müslüman bilim adamıdır. Ahmed Zeki Paşa, havacılık tarihi ile ilgili yazdığı risalede İbn Firnas’ın, akbabaların üzerinde uçtuğunu ifade etmiştir. Dünyanın bilinen ilk havacısı diyebiliriz İbn Firnas için.

Eseriniz 1918’e dek gelmiş. Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ gibi isimleri de yazmayı düşünüyor musunuz?
Kitabımın devamını Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ’ı içinde barındıracak ve hatta Şakir Zümre ve Emrullah Ali Yıldız’ı da içine alacak şekilde yazdım. Yakında neşrini umuyorum.

ARİF EMRE GÜNDÜZ KİMDİR

1981 senesinde Malatya’da doğdu. Kocaeli Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde başladığı üniversite eğitimini, Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’yle devam ettirdi. Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Anabilim Dalı İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı’nda yaptığı yüksek lisansını “Kentlerde tarihî dokunun korunmasında yerel yöneticilerin rolü: İstanbul örneği” adlı teziyle bitirdi. İrfan Mektebi dergisi, Marmara Üniversitesi Sosyal Araştırmalar dergisi, Osmanlıca Dergi, The Pen Magazine ve Derin Tarih dergisinde toplamda 200’ün üzerinde makalesi yayınlandı. Yayınlanmış iki kitabı bulunmaktadır: “İslam Medeniyetinin Osmanlı Yorumu” ve “Türk Kartallarının Doğuşu.”

Benzer konular