Rengârenk bir zerafet: Ebru sanatı

Ebru, İslam bezeme sanatlarının en caziplerindendir. Çünkü hazırlanış teknikleri açısından çok hızlı netice vermektedir. Menşei hakkında çok net hükümlere varmak mümkün olmamakla birlikte ilk olarak “ebre” ismiyle Türkistan’da ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Tarihî ipek yolu sebebiyle İran’a da intikâl eden sanat orada “ebrî” olarak isimlendirilmiştir. Farsça buluta nispet edilen kelime, bu sanatın “buluta benzer kümeleri” ihtiva etmesinden koyulmuştur. Osmanlılara da bu isimle geçtiği halde son yüzyılda bugünkü kullanımı olan “ebru” şeklini almıştır.

İstanbul’da çokça tercih edilen ebru sanatı Avrupalı seyyahların da dikkatini çekmiş ve kendi memleketlerine ebru kâğıtları götürmüşlerdi. Bu kâğıtlar önce Almanya, sonra da Fransa ve İtalya’da “mermer kâğıdı” veya “Türk mermer kâğıdı” adıyla tanınıp benimsenmiş ve oralarda da yapılmaya başlanmıştı.

Geleneksel Türk sanatlarının hepsinde olduğu gibi “ebru”da da mekanik bir unsur yoktur. Dolayısıyla malzemesini tabiattan temin eder. Ebruculukta kullanılan boyalar tabiattaki renkli kaya ve topraklardan elde edilir. Bunlara “toprak boya” denilmesinin sebebi budur. Toprak boya suda erimediği gibi yağ da ihtiva etmez. Bundan başka bazı tabii boyalarla da (lâhur çividi, lök …) renk zenginliği arttırılır. Boyalar dövülerek ve taş üstünde biraz su ilâvesiyle “destesenk” denilen dış bükey bir el taşıyla iyice ezilerek kullanıma hazır hale getirilir. Ebru yapımında gerekli olan ebru teknesi, kullanılacak kâğıdın enine ve boyuna uygun ebatta ve 6 cm. derinliğinde, tercihen çinko veya galvanizden yapılmış dikdörtgen şeklinde bir kaptır.

Ebru yapılacak tekneye kitreli su koyulur. Kitre doğada geven otundan elde edilir. Ardından içine öd ilâve edilmiş boyalar fırça yardımıyla ve her tarafa dengeli bir şekilde serpilir. Böylelikle ebru denilince görmeye alıştığımız su üzerindeki renkler elde edilir. Tabii sanatı dinî terimlerle açıklayan ecdad burada da boş durmamış, ebrunun hazırlanışından küllî ve cüzî iradeyi izah etmiş. Boyaları serpmeyi cüzî iradeye, tekne sathında ortaya çıkan meçhul görüntüyü de küllî iradeye benzetmiş.

Ebru sanatının birçok çeşidi vardır ve kâğıdı Osmanlı’da daha çok kitapların iç kapak sayfalarında ve hat sanatını tezyin etmek için tercih edilmiştir. Yazma kitapların ciltlenmesinde (ebrulu kap, çârkûşe kap) ve yan kâğıdı olarak kullanıldığı gibi kıta ve levhaların iç ve dış pervazlarıyla koltuk denilen kısımlarında da çok kullanılmıştır. Bunların en güzel örneklerine müze, kütüphane ve koleksiyonlarda rastlanır. Ayrıca Necmeddin Okyay’dan bu yana, çiçekli ebruların dört tarafına da iç ve dış pervaz olarak yaraşan diğer tarzdaki ebrulardan yapıştırılarak cazip resim tabloları hazırlandığı görülmektedir.

Çok çeşitli olan ebruya hafif renkler serpilerek “hafif ebru” ortaya çıkar ki, hat kitabelerinin zemininde daha çok bu tip ebru kullanılmıştır. Böyle kâğıtların ayrıca âharlandığını da söyleyelim.
En ilginç türlerden birisi de hatip ebrusudur. Tanınmış ebruculardan Ayasofya Camii hatibi Mehmed Efendi (ö. 1773) tarafından icat edildiği için ismi böyle konulmuş. Bunda, hafif renkli zemin üstüne tel çubuk yardımıyla kuvvetli renklerden birer damla bırakılır, istenirse iç içe birkaç renk daha konabilir. İnce bir iğne bu kat kat renkli dairelerin içinde sağdan sola, yukarıdan aşağıya birkaç defa hareket ettirilir ve çarkıfelek, yürek, yıldız gibi şekiller elde edilir. Buna bağlı olarak çiçek şekilleri de yapılmak istenmiştir. Ancak ilk defa M. Necmeddin Okyay (ö. 1976) eliyle tabii şekline en yakın çiçekli ebrular (lâle, karanfil, hercaî menekşe, gelincik, gonca gül, kasımpatı, sümbül) yapılması başarılmış, onun talebesi Mustafa Düzgünman (ö. 1990) da bunlara papatyalı ebruyu ilâve etmiştir. Çiçekli ebrular sanat tarihimizde “Necmeddin ebrusu” adıyla tanınır (Uğur Derman, “Ebru”, DİA, s. 83).Yakın tarihimizin tanınmış ebru sanatçılarından olan Necmeddin Okyay ayrıca İslamî hat sanatında yer alan yazılı ebruları da icat etmiştir.

Günümüzde kimileri tarafından “suluboya” olarak küçümsenmeye çalışılsa da, ebru Türk klasik sanatları deyince ilk akla gelen ve büyük üstadlar elinde gelişmiş bir sanat türüdür.

Benzer konular