En güzel kanun adamı: Göksel Baktagir
80 kuşağı mensupları hatırlayacaktır; TRT’de meşhur bir “kanun çalan kız” vardı. Haberlerin hemen öncesinde çıkan bu kız çocuğu, 5-6 dakika boyunca klasik bir besteyi icra ederdi. Birçoğumuz, uzun yıllar sonra isminin Gülden Özgediz olduğunu öğrendiğimiz o çocuk sayesinde tanışmıştık kanunla. Ama elbette bu enstrüman o kadar da hayatımızın dışında değildi; klasik Türk müziğinden arabeske hatta popa kadar birçok şarkıda karşımıza çıkıyordu, tanıdıktı. Yine de bir solo performansla karşımıza çıkması pek alışıldık bir durum değildi.
Sonraki yıllarda bu enstrümanın merkezde olduğu çok güzel albümlerle tanıştık. Bu albümlerin en dikkat çekicilerinin altında Göksel Baktagir imzası vardı. 1966 Kırklareli doğumlu sanatçı, Hayal Gibi 1-2-3, Doğu Rüzgârı 1-2, Okyanustaki Sesler 1-2-3, Gurbet Türküsü, Hüzün, Sur gibi çok sayıdaki albümüyle müzikseverlere huzur dolu yolculuklara çıkardı çok defa.
Türkiye’de ve dünyada sayısız konser veren sanatçı, tüm bilinirliğine karşın mütevazı yaşamından ödün vermeden sürdürdüğü sanat hayatının en önemli ödüllerinden birine, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne kavuştu bu yıl. Ve bu ödül, sanıyoruz ki sanatçının kendisinden daha çok dinleyicilerini mutlu etti. Çünkü Baktagir gibi sanat ve gönül insanlarının devletin en üst makamı tarafından onurlandırılması, kültür alanında yeteneği ve büyük hayalleri olan herkese umut ve cesaret aşıladı.
* * *
Şair aşiyanına döndü
Türk şiirinin en önemli isimlerinden Tevfik Fikret, doğumunun 150. yılı vesilesiyle çeşitli etkinliklerle anılıyor. Aynı zamanda ressam kimliğiyle de tanıdığımız şairin 1906-1915 tarihleri arasında yaşadığı Aşiyan’daki ev, 1945 yılında müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmıştı. Aşiyan Müzesi, bağışçılar tarafından verilen eserlerle zaman içinde zenginleşmişti.
Müzeye en önemli katkılardan biri, Fikret’in 150 yaşına girmesi vesilesiyle bu yıl gerçekleşti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü tarafından, şair ve ressam Tevfik Fikret’e ait farklı bağışçılarda bulunan tablolar, el yazma eserler ve müsveddeler, ilk baskı şiir kitapları ile dönem fotoğrafları geçtiğimiz hafta düzenlenen programla Aşiyan Müzesi’ne kazandırıldı. Şairin doğumunun 150. yılında anıldığı programda, 1945’den bu yana bağışta bulunan isimlerin yer aldığı bağışçı panosunun da açılışı yapıldı.
Programda, Tevfik Fikret’in akrabası Selim Sübay’ın bağışladığı Fikret’e ait 3 adet yağlı boya tablo, Fikret’in akrabası Fikret Ütügen’in bağışladığı yazara ait seyyar yazı takımı, Aşiyan Müzesi koleksiyonu için satın alınan Tevfik Fikret’e ait yağlı boya tablo ile beş adet baskı ve el yazması eserler davetlilere tanıtıldı.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 2016’da restorasyonuna başlanan Heybeliada’daki müze-evinin de önümüzdeki aylarda benzer katkılarla yeniden kültür dünyamıza kazandırılması bekleniyor.
* * *
Buket Aşçı’yı kaybettik
Gazetecilik camiasının sevilen isimlerinden, Vatan Gazetesi’nin kitap eki editörü Buket Aşçı Gürel, 28 Aralık Perşembe günü, henüz 41 yaşında hayata veda etti. Buket Aşçı, bir süreden beri pankreas kanseriyle mücadele ediyordu.
Gürel için, 29 Aralık günü Cuma namazını müteakip Levent’teki Afet Yolal Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Cenaze törenine eşi Serdar Güler, annesi Sıdıka Aşçı, akrabaları ve çalışma arkadaşları katıldı. Merhum gazetecinin cenazesi daha sonra Sarıyer’deki Kilyos Mezarlığına defnedildi.
Gerçek Hayat ekibi olarak Buket Aşçı’ya Allah rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır diliyoruz.
* * *
Dünya karikatüristleri Kudüs’ü çizdi
Kudüs ve Civarındaki Osmanlı Mirasını Koruma ve Yaşatma Derneği tarafından “Uluslararası Mirasımız Kudüs Karikatür Yarışması”nın bu yıl ilki düzenlendi. Kudüs konusunda farkındalık oluşturması amaçlanan ve başvuruları Eylül’de başlayan yarışmaya, 39 ülkeden 232 kişi, 642 eserle katıldı. Bu yıl Endonezya’dan Jitet Kustana’nın birinciliği kazandığı yarışmanın, her yıl Kudüs ana başlığında farklı konular işlenerek devam etmesi planlanıyor.
Yarışmaya 3 eserle katılan ve birinci olan Endonezyalı karikatürist Kustana, karikatürlerinin Kudüs’e barış getirmesini umduğunu belirterek, “Gökkuşağı tek bir renkten değil, birçok renkten oluşur ve farklı renkler barışı sağlar. Trump’ın Kudüs’ü tekilci bir şekilde İsrail’in başkenti olarak ilan etmesi korkutucu. Bu, kabul edilemez. Hiçbir din, insanların birbirine kötü davranması için sebep olamaz. Çünkü hayat güzeldir.” değerlendirmesinde bulundu.
* * *
Kültür sanatın nabzı Eylül’de yükseldi
Yeni Şafak Gazetesi Kültür Sanat ve Kitap Eki Editörü Ayşe Olgun’la 2017’nin öne çıkan (ve çıkamayan) kültür sanat olaylarını değerlendirdik.
2017 yılında en çok dikkatinizi çeken kültür sanat olayları neler?
Bir yıl içinde kültür sanatta nabzın yükseldiği ay Eylül diyebiliriz. Hatta Eylül ayının ikinci haftasını İstanbul’da kültür sanat haftası diye kutlamaya başladık bile. Hatırlarsınız birbirinden pek hoşlanmayan İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul bu yıl ilk kez kapılarını “anlaşarak” aynı tarihlerde açtılar. Ziyaretçi kuyruklarının uzadığı, görsellerin sosyal medyada çılgınca paylaşıldığı Eylül ayını geride bıraktıktan sonra ikinci büyük hareketlilik Kasım’ın ilk haftası açılan TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarı’nda yaşandı. Bu yıl kültür sanat dünyasında ziyaretçi rekorunu 800 bine yakın kitapseverle kitap fuarında yakaladık. Peki, dünyada sanatseverler nerede hangi rekoru kırdı? İlki Paris’te ünlü koleksiyoner Sergei Ivanovich Shchukin’in “Modern Sanatlar İkonları” sergisiydi. Bu sergiyi bir milyon 200 binden fazla ziyaretçi gezerek dünya rekorunu elde etti. Bir başka rekor ise Leonardo da Vinci’nin “Erkek Mona Lisa” olarak bilinen tablosusun satışında yakalandı. Tablo 450 milyon dolara satılarak herkesin dudağını uçuklattı.
2017 yılında gözden kaçtığını ama dikkate değer olduğunu düşündüğünüz kültür sanat olayı nedir?
Bu yıl Kudüs’ün Osmanlı topraklarından ayrılışının yüzüncü yılıydı. Kudüs denilince akla gelen isimlerden biri hiç şüphesiz Hanzala’nın babası çizer Naci El Ali idi. El Naci’nin otuzuncu ölüm yıldönümü dolayısıyla eserleri ülkemizde sessiz sakin sergilendi. Bu orijinal eserlere gereken ilgi ne yazık ki gösterilmedi. İlk resmi müzik kurumumuz olan Darülelhan’ın kuruluşunun bu yıl yüzüncü yılıydı. Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama ve Araştırma Merkezi (OMAR) bu mirasa sahip çıkarak konser düzenledi. OMAR Müdürü Gönül Paçacı Tuncay ve ekibi tarafından 92 yıl sonra Darülelhan Mecmuası yeniden okurla buluşturuldu.
En çok dikkatinizi çeken kitap, albüm ve film desek?
Bu yıl beni heyecanlandıran doğrusu çok çarpıcı film, kitap ve albüm olmadı. Ama şu isimleri yine de es geçmeyelim: Klasik Yayınları’ndan çıkan Ayşe Taşkent ve Nicola Kancal-Ferrari’nin Tasvir kitabı, Semih Kaplanoğlu’nun Buğday filmi, “Sırlanmış Sesler-Darülelhan ve Sonrası Taş Plak Kayıtları” adlı dört CD’lik albüm.
2018’de bizi neler bekliyor?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2018 yılında yeni bir kültür sanat merkezini hizmete sokacak, hem de yerin altında. Sultanahmet’te bir süredir restorasyonu devam eden Bizans dönemine ait Şerefiye Sarnıcı’nda Ocak ayından itibaren konserler, etkinlikler yapılacak. Beyoğlu Belediyesi ise İstiklal Caddesi’ne iki yeni sanat galerisi açacak ama bence en iyi haber bir süredir nikâh salonu olarak kullanılan Tarık Zafer Kültür Merkezi’nde eskisi gibi kültür sanat etkinlikleri yapılacak olması. Darısı diğer ilçe belediyelerinde nikâh ve spor salonu olarak kullanılan kültür sanat binalarına diyelim. Bu yıl Cağaloğlu’nda biten yayıncılık dünyası için üzüntülerimizi sık sık dile getirdik. Kültür Bakanlığı’nın Çatalçeşme Sokağı’nı yeniden ihya edeceğini duyduk. Görelim Mevla’m neyler…
* * *
[Kitaplık]
Karabük’ün hikâyesi
Adı demir çelikle özdeşleşmiş bir kentin, Karabük’ün hikâyesi, Ali Karatay’ın incelemesinde. Mikro bir evren üzerinden son yüz yıllık tarihin dökümünü yapan Karatay, yalnızca kentin değil, sanayileşmenin bir kentin tarihi üzerine etkilerinin, darbeler ve değişimlerin ufak bir yerleşim üzerindeki etkilerinin de izlerini sürüyor.
Ali Karatay/ Demir Çelik Karabük Bir İşçi Kentinin Hikâyesi / İletişim Yayınları / 464 sayfa
İslam coğrafyasının kitap yolculuğu
Kültür tarihi üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. İsmail E. Erünsal yeni bir eserle okuyucuyla buluşuyor. İslam coğrafyasında kitabın ortaya çıkışı, yayılması, beslendiği kaynaklar ve oluşturduğu kültür üzerine bir eser ortaya koyan Prof. Erünsal, 1000 yazma eseri de inceleyerek gün yüzüne çıkarıyor.
Prof. Dr. İsmail E. Erünsal / Orta Çağ İslam Dünyasında Kitap ve Kütüphane / Timaş Yayınları / 664 sayfa
Tez yazanlara mektuplar
Bir tez nasıl yazılır? Ya da tez yazmanın da ilmi var mıdır? Umberto Eco bu konuya eğiliyor ve “Tez yazmak hazine avı gibidir” fikriyle yola çıkıyor. 1977’de yayımlanan ve yirmiye yakın dile çevrilen bu eser, tüm tez yazmak isteyenlerin başucuna konabilir. Üstelik Eco’nun kendi tezini yazarken izlediği yolu da göstermesi açısından tarihi bir öneme de sahip.
Umberto Eco / Tez Nasıl Yazılır? / Çevirmen: Betül Parlak / Can Yayınları / 320 sayfa
Şafak sökerken
Şafak Yazıları, din, felsefe ve metafizik konular üzerinde yoğunlaşmış bir akademisyen olarak bilinen Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç 15 Temmuz hadisesinden gençler arasındaki ahlâkî çözüntüye kadar geniş bir yelpazede yazdığı yazılarını Şafak Yazıları kitabında topladı. İslâm dünyasının en ücra köşelerine kadar uzanan yeryüzü seyahatlerinin gözlemlerine de yer veren yazılar yüzünü İslâm tasavvuf geleneğine de dönüyor.
Mahmud Erol Kılıç / Şafak Yazıları / Sufi Kitap / 320 Sayfa
* * *
[Alıntı Defteri]
İroni her şeyi halleder mi?
İroninin yeni orta sınıfa özgü bir strateji olduğu konuşuluyor son zamanlarda. Her şeyi kaygısız bir neşeyle paranteze alan, her olaya aynı umursamaz mesafeden bakan yeni orta sınıfın küçümseyici, dışlayıcı alayının bir görünümü. Her şeyi anında parodileştiren, akıl yürüterek yenemediğini şakanın gücüyle değersizleştiren, inançsızlığı başkalarını eleştirmeye değil, küçük düşürmeye adamış sinik alaycılık. Bir bakış açısını bir başkasına yaslanarak geçersizleştirmeye dayanan bir “ne desem yalan” hali. Her problemin hakkından bir sözcük oyunuyla gelen bir hafifseme tekniği. Doğruyla bağını çoktan koparmış bir maske düşürme merakı. Gerçekten de ironi son yıllarda yakın tarihte hiç olmadığı kadar rağbet gördü. Reklam programlarından mizah dergilerine, bütün gücünü parodiden alan filmlerden deneme üslubuna eleştirellik bir süre için bu türden bir neşeye teslim oluverdi.
(Nurdan Gürbilek, “Mağdurun Dili”, Metis Yayınları, Dördüncü Baskı Ekim 2015, Sf: 71-72)