TRT birbirinden önemli tarihî projelere imza atmaya devam ediyor. Yunus Emre dizisinden sonra şimdi de Kadirî Tarikatı’nın pîri olan Abdülkadir Geylânî Hazretleri (1077-1166)’nin hayatı “Hay Sultan” ismiyle dizileştiriliyor.
Başrolde Çetin Tekindor’un yer aldığı dizinin yapımcılığını Emre Konuk, yönetmen koltuğunu da Sedat İnci üstleniyor. İsa Yıldız’ın senaryosunu yazdığı eserin çekimleri geçtiğimiz günlerde başladı. Duayen oyuncu Çetin Tekindor’un yanı sıra Hay Sultan’ın zengin bir oyuncu kadrosu var.
Dizide, Eşref’i Kerem Arslanoğlu, Mansur’u Kevork Malikyan, Sofya’yı Gülper Özdemir ve Molla Faysal’ı Cemal Toktaş canlandıracak. Böylelikle yıllardır kötülenen tarikat ve usûlleri, hak ettiği yere doğru gitmeye başladı. Dizi ve filmlerin en büyük hizmeti çekilen şahsiyet üzerinde bir merak uyandırması. Biz de diziden evvel bu büyük tasavvuf pîrinin hayatından kısaca bahsetmek istedik ki seyircimize bir rehber olalım.
Hz. Pîr Abdülkadir-i Geylâni 470’te (1077) Hazar Denizi’nin güneybatısındaki Gilan eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybeden Abdülkadir, annesinin yanında ve dedesi Savmaî’nin himayesinde büyüdü. Kendisi on yaşında mektebe gidip gelirken melekler tarafından korunduğuna inanırdı. Bütün gayesi tahsiline devrin en önemli ilim ve kültür merkezi olan Bağdat’ta devam etmekti.
18 yaşına gelince annesinden izin alarak bir kafileye katılıp Bağdat’a gitti (1095). Orada Ebû Galib b. Bâkıllânî, Cafer es-Serrâc, Ebû Bekir Sûsen ve Ebû Tâlib b. Yûsuf gibi âlimlerden hadis; Ebû Sad el-Muharrimî (Mahzûmî), Ebû Hattâb ve Kadî Ebû Hüseyin gibi hukukçulardan fıkıh; Zekeriyyâ-yı Tebrîzî gibi dilcilerden de edebiyat okudu. Kısa zamanda usul, fürû ve mezhepler konusunda geniş bilgi sahibi oldu. Bağdat mutasavvıflarıyla yakın dostluklar kurduğu bu yıllarda Ebü’l-Hayr Muhammed b. Müslim ed-Debbâs (ö. 525/1131) vasıtasıyla tasavvufa intisap etti.
Kaynaklar tarikat hırkasını Debbâs’tan giydiğini ve onun damadı olduğunu bildirirler. Hocası Ebû Sad’ın kendisine tahsis ettiği Bâbülerec’deki medresede hadis, tefsir, kıraat, fıkıh ve nahiv gibi ilimleri okuttu ve vaaz vermeye başladı. Ancak bir süre sonra bütün bunları bırakarak inzivaya çekildi. Menkıbeye göre, 25 yıl kadar süren inzivâ döneminin sonunda, başka biri yedirmedikçe kendi eliyle hiçbir şey yememeye ahdetmiş, aradan kırk gün geçtiği ve içinden “açım, açım” sesleri geldiği halde olağanüstü bir dayanma gücü göstererek direnmiş, nihayet bu hali Ebû Sad el-Muharrimî’ye mâlûm olmuş, O da bunu alıp evine götürerek eliyle doyurmuş ve daha sonra da kendisine şeyhlik hırkasını giydirmiştir (Süleyman Uludağ, “Abdülkadir-i Geylânî”, DİA, s. 234).
Tarikat silsilesi Cüneyd-i Bağdâdî’ye ulaşır. Mekke’de tanıştığı birçok sûfîye hırka giydirir. Önceleri Şafî mezhebine göre amel ederken daha sonra Hanbelî olmuştur. Bağdat’ta vefat eden Geylânî yolu Kadiriyye’nin birçok koluyla günümüze kadar gelmiştir.
Yeni sayımızda!