Çöller niçin aşılır?

“Bazı göçebeler her yerde evdedir. Bazıları da hiçbir yerde kendini evde hissetmez. İşte ben onlardanım” diyor Robyn Davidson. Filmin ilk sahnesinde seyirciye sunulan bu cümleler Davidson’un ruh dünyasına dair de bir şeyler anlatıyor aslında. Esrarlı yolculuğunu hatırat mahiyetinde anlattığı Tracks isimli kitabın film uyarlamasıyla karşı karşıyayız. İsmi Çöldeki İzler olarak Türkçe’ye çevrilen filmde başrolleri Wia Wasikowska ve Adam Driver oynuyor.

Batı Avusturalya’da Brisbane’den çölün ortasındaki Alice Springs’e gitmek isteyen 24 yaşındaki genç kadın, bu yolu yürüyerek kat etmeyi, ailesine ve arkadaşlarına rağmen kafasına koyar. Öncelikle yolculuğu için gerekli ekipmanı ve yiyeceği ayarlaması gerekmektedir. Bir köpek ve dört deveyle çıkacağı 2700 km’lik yolculuk için muhtemel bütün ihtiyaçların tedarik edilmesi 2 yılı bulur. Vahşi hayvanlar ve susuzluk gibi faktörleri de barındıran bu uzun yürüyüşünde ona National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan da eşlik eder. Genç kadın nihayetinde okyanusa ulaşır ve film son bulur.

Kitaptan intibak ettirilen filmler bünyelerinde çok zor bir durumu barındırmaktadır. Zira okuyucular muhayyilelerinde tasavvur ettikleri karakterlere çoğu zaman suret dahi giydirmezler. Dolayısıyla müşahhas şahısların canlandırdığı karakterler, kitabı okuyanları çoğu zaman doyurmaz. Tracks bu konuda başarılı sayılabilecek filmlerdendir.

En önemli sahnelerden birisi Robyn’in bir aborjin ile yoluna devam ederken “beyaz adamlar” tarafından yolunun kesilmesi. Çünkü onlar develeriyle yola çıkan bu kadını tuhaf karşılamakta, fotoğraf makineleriyle resmini çekmeye çalışıp hayatın tabii akışına ters gördükleri bu hâli, ilginç bir hatıra olarak kaydedip sağda solda anlatmanın peşindedirler. Günümüzde bu tiplerle her gün karşılaşmamız çok da abes değil, öyle değil mi?

Filmde hatırlara gelen başlıca kavram ise “seyyah” ve “turist” ayrımı… Ne yazık ki buraya kadar serdettiğimiz müspet fikirleri bu kavramlar üzerinden zikredemeyeceğiz. Çünkü modern dünyada geleneğin içinde bizatihi var olan seyyah artık görünmez olmuştur. Bir keşif hissi, fotoğraf çektirmek pahasına yola düşmemek düşüncesi yoktur devrimizde. Meşhur antropolog Victor Turner’ı okuyanlar bu ayrımları çok daha doğru şekilde yapacaklardır.

Gerçi tipik turistten farklıdır Robyn fakat o da maceranın peşindedir. Bir ferdîleşme saikiyle, adrenalin tutkusuyla yola çıkar. Gayesi gayesizliktir aslında: Çölü geçmek… Tabiat araçsallaştırılır ve insanın kendi sınırlarını ne kadar zorladığı test edilir. Kimi dağa tırmanmaya çalışır, kimi çölü geçmeye… Oysa mesele çölü niçin geçmemiz gerektiğinde.

Benzer konular