Askere gitmeden önce de Yeni Şafak’ta çalışıyordum. Geldikten sonra da Yeni Şafak’ta çalışmaya başladım. Demirel gibi adamım. Tam 4 kere geldim 3 kere gittim. Gazetedeyken bir gün Murat Zelan “Akşam seninle bir şey konuşmak istiyorum. Burada olmaz. İlesam’a gidelim orada konuşuruz” dedi. Acayip meraklandım. ‘Ne diyecek acaba’ diye bir sürü şey kurdum kafamda. İlesam’a gittik, tütsü kokularının eşliğinde çayımızı içerken “Hakan Abi ve Gökhan Abi’nin başında olduğu bir dergi çıkarıyoruz. Tasarımını da sen yapar mısın?” diye sorunca “Paradan haber ver dostum. Gerisi kolay” dedim.
Hemen anlaştık. Gazetedeki yönetici abilerimle de konuştum. Zaten onlar da projeden haberdardı. Bir nevi “Tasarımcınızı Allah’ın emri peygamberin kavliyle istiyoruz” gibi olmuştu. Herkes birbirini tanıyor. Yabancıya gitmedim yani.
Derginin adresi çok kolaydı. Okmeydanı SSK Hastanesi’nin karşısındaki mavi camlı binanın 5. katı. Gittim, o kat tümüyle bize aitti. İçeriye girdiğinizde sağ tarafta sekreter vardı. Sol taraf mutfak, onun hemen önünde idari işler, abone, dağıtım, muhasebe… Henüz bölmeler yapılmadığı için masayı kapan kendine bir makam yeri ediniyordu. Sağ tarafta ise yazı işleri, editörler, ben ve Hakan abilerin yeri vardı. Daha sonra da bölmeler ve hem Levent Gültekin’in kullandığı, hem de toplantı odası olacak yerler yapıldı.
Devamı Gerçek Hayatın yeni sayısında!