Kurtların kuzulara anlattığı iklim masalı
Allah (c.c.) “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da, belki vazgeçerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır” diye buyurmuştu Rum Suresi’nde. Endüstrileşme ve petrokimya ürünlerinin hayatı istila etmesi çevre felaketlerine yol açtı. Her gün ardı arkası kesilmeyen hikâyeler haberleştiriliyor.
Denizlerde kirlilik akıl almaz boyutlara ulaştı, deniz canlılarının pek çoğu yok oldu, ya da onları yiyenleri hastalandırır oldular. Yeryüzü çöplüğe döndü. Karadaki canlılar da bir bir ölüyor. Pek çok şehirde rüzgâr bile esmez oldu. Kâinatın ahengi bozuldu. Artık yağmur ya hiç yağmıyor, yağınca da afetlere neden oluyor. Çünkü şehirler de betona teslim edildi.
1920’lerde daha ucuza elde etmek ve motorların ömrünü kısaltmak yalanıyla benzine eklenen kurşun yüzünden yüz binlerce çocuk engelli doğdu, milyonlarca insan hastalandı ya da öldü. Motorlar ise iddia edilenin aksine daha çabuk yıprandı. Her şeyi yalan üzerine kurgulayan batı, sanayi atıkları ile kirlettiği dünya hakkında raporlar yayınlayarak yeni oyunların peşine düştü.
Bilim çevrelerini yönlendirerek masal üstüne masal ürettirdi. Baronların, bir yıl sonra yapacaklarını kullarına dikte ettiği toplantılar zinciri olarak bilinen ‘DAVOS Dünya Ekonomik Forumu’ tarafından ‘2018 Küresel Riskler’ adıyla bir rapor yayınlandı. Dünyayı kirleten ve kirletmeye devam edenler, ne hikmetse durumdan çok endişelilermiş. Onlara göre karbon salınımını kontrol etmek gerekiyormuş. Bu yüzden gelişmekte olan ülkeler kontrol altına alınmalıymış.
SO2, CO, CO2, N2H gibi birçok gaz atmosfere salındığı için bu gazları solumamızın yanı sıra CO2 salınımı sera etkisi yaparak dünyanın iklimini değiştirmeye başlamış. Dünya gittikçe ısınıyor, özellikle son 30 yılda bu süreç daha belirgin hâle gelmiş. Kurtlar bu masalı anlatıyor kuzuya…
Bu tezin sahipleri felaketten nasıl korunacağımızın reçetesini şöyle veriyorlar: “Dünya ülkeleri CO2 hırâmlarını (salınımlarını) ciddi oranda azaltacaklarını ve iklimi etkileyebilecek konuların yönetimini Uluslar üstü bir örgüte devrettiklerini, Aralık 2015’te Paris’teki İklim Konferansında imzalanacak anlaşmayla geri dönüşü olmayacak ve hukuken bağlayıcı bir şekilde taahhüt etmeli.”
Duydunuz zilin sesini değil mi? Peki, ne diyorlar anladınız mı? 30 Kasım – 11 Aralık 2015 tarihleri arasında Paris’te toplanan “BM İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP21)”nda herkese dediler ki: Dünyada bundan sonra ne üretilecek biz kontrol edeceğiz. Yasakladığımız yasak olacak, izin verdiğimiz serbest. Biz istemezsek hiçbir şey üretilmeyecek, sadece verdiğimizle yetineceksiniz.
Aman ne güzel değil mi? “Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli / Intergovernental Panel on Climate Change IPCC” adı da hayli fiyakalı. Akademisyenler avuçlarının içindeydi. İkna etmeleri gereken ise siyasetçiler değil bürokratlardı. Nasılsa bürokratlar, siyasetçileri ikna ederdi. Düşündükleri gibi yaptılar. Trump bu oyunu da bozacak hatta bozdu bile. Zira bir iş adamı olarak iklim oyunlarını gördü. Ama yine de kimse HAARP, Chemtrails bahsini dile getirmiyor. Bunca deprem, tusunami, yanardağ ve seller hakkındaki iddialar üzerinde biraz daha mı düşünmeli? Hem de çokça!