İsrail’in yeni gözdesi Umman

Umman sultanı Kâbus bin Said, İsrail başbakanı Netanyahu’yu iki ülke arasında diplomatik ilişkiler bulunmamasına rağmen ülkesinde ağırladı. Bu durum Umman’ın bir arabulucu rolü üstlendiğine işaret ediyor. Fakat durum sadece bundan ibaret değil. İsrail, İran’a karşı bir zaruriyet temelinde, Arap ülkeleri ile tarihte hiç olmadığı kadar yakınlaşıyor ve bölgedeki kaosu kullanarak Müslümanlar arasındaki çatlağı bir daha hiç birleşmeyecek bir şekilde genişletmeye çalışıyor.

Geçtiğimiz günlerde İsrail başbakanı Netanyahu’nun diplomatik ilişkilerinin olmadığı Umman’ı ziyaret etmesi, Körfez ülkeleri ve İsrail arasındaki ilişkilerin geleceği ve dolayısıyla Filistin meselesinin gidişatına nasıl etki edeceği tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Aslında geçmişte İzak Rabin ve Şimon Peres 1994 ve 1996’da Umman’ı ziyaret etmişti ancak Netanyahu’nun ziyareti daha fazla ilgi çekti. Peki geçmişten günümüze Körfez ülkelerinin İsrail’le olan gizli ilişkileri bilinirken, bu irtibat bugün neden bu kadar önem arz ediyor?

ORTADOĞU YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Dünya siyasi tarihi açısından bakıldığında Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemden sonra Ortadoğu olarak adlandırılan bu coğrafya hiç bu kadar sancılı bir dönem yaşamamıştı. Günümüzdeki haliyle Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında şekillendirilen Ortadoğu coğrafyası, bugün adeta yeniden şekillendirilmeye çalışılıyor. Bu sebeple bugün hangi aktörün hangi diğer aktörlerle nasıl bir ilişki geliştirdiği çok daha fazla önem arz ediyor. Bu nedenledir ki seçiminden sonraki ilk Ortadoğu ziyaretinde Trump, artık Ortadoğu’da yeni dostlukların ve ittifakların vaktinin geldiğini belirtti. Bu açıklamasından sonra Ortadoğu’da yakınlaşan ve birbirinden uzaklaşan ülkeleri ve aktörleri doğru değerlendirmek gerekiyor.

İRAN VE FİLİSTİN TEMEL KONULAR

Son birkaç yıldır Ortadoğu’da uluslararası gündemi temel olarak meşgul eden iki başlık var. Bu başlıklar Suriye’de 8 yıldır yaşanan iç savaştan daha fazla uluslararası gündemin konusu oldu. Birincisi İran bir tehdit midir değil midir? İkincisi ise Filistin-İsrail çatışmasında çözümsüzlüğün geleceği nasıl şekillenecek? Bu tartışmalar o kadar derin ki; İstanbul’da katledilen Cemal Kaşıkçı dahi bu tartışmalardan ari değil. Zira öldürülmesinden hemen önce Kaşıkçı Ortadoğu’da yaşanan çatışmaların temel kaynağını İran olarak görmenin çok ciddi bir sıkıntı doğurduğunu ve bugün yaşanan sancıların da bundan kaynaklandığını söylemişti. Ona göre Ortadoğu’da yaşanan birçok tartışmanın temelinde İsrail-Filistin tartışması bulunuyordu.

UMMAN ARABULUCU MU?

Buna karşılık yeniden şekillendirilen Ortadoğu’da Arap ülkeleri ile İsrail arasında her geçen gün artan bir yakınlaşma söz konusu. Suudi Arabistan İsrail uçaklarına hava sahasını açtı, BM Genel Kurulunda Arap liderleri ile Netanyahu gizli görüşmeler yaptı ve son olarak da Umman sultanı Netanyahu’yu iki ülke arasında diplomatik ilişkiler bulunmamasına rağmen ülkesinde ağırladı. Burada bilinmesi gereken bir diğer konu Netanyahu’dan önce Filistin devlet başkanının da Umman’da bulunmuş olması. Bu durum Umman’ın bir arabulucu rolü üstlendiğine işaret ediyor. Fakat bu durumu sadece arabuluculukla izah edemeyeceğimizi belirtmek gerekir. Özellikle bu yakınlaşmanın, İsrail yönetiminin son dönemlerde çok sıklıkla tekrarladığı Arap ülkeleri ile yakınlaşmaya yönelik sözlerin artık vücut bulması anlamına geldiğini bilmek gerekir. Bu sözler tarihte hiç olmadığı kadar hayata geçirilmeye başlandı. İsrail bu yakınlaşma taleplerini ortak bir düşman olan İran’a karşı bir zaruriyet temelinde meşrulaştırıyor. Özellikle Amerika’nın İran’ı şeytanlaştırdığı bir dönemde, İsrail bölgedeki kaosu kullanarak Müslümanlar arasındaki çatlağı bir daha hiç birleşmeyecek bir şekilde genişletmeye çalışıyor.

KAZANAN TARAF İSRAİL

Ortadoğu coğrafyasının Müslüman toplumları günümüz şartları içerisinde çok ciddi bir şekilde çatışma ve kaosun içinde. Her ne sebeple olursa olsun, ortaya çıkan bu kaosun kaybedenleri olduğu gibi kazananları da olacak. Libya, Yemen ve Suriye gibi birçok Müslüman topluluk, bugün iç savaş yaşıyor. Irak ve Lübnan ülke seçimlerini gerçekleştireli neredeyse bir yıl olmasına rağmen güçlü bir hükümet kuramadılar. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve Mısır gibi birçok Müslüman ülke, komşularında yaşanan iç savaşa doğrudan veya dolaylı şekilde müdahil olarak birtakım sorunları kendi içlerine çektiler. Bütün bu kaos ortamının yanı sıra, ülkeler birbirlerine karşı koalisyonlar kurarak silahlanma yarışı içine girdiler. SIPRI’nin düzenli olarak yayınladığı raporuna göre, Ortadoğu ülkelerinin savunma harcamaları, geçtiğimiz 10 yıla kıyasla iki katına çıkmış durumda. Silahlanan ülkelerin ortak düşmanı olarak ise İran ön plana çıkıyor. Fakat ortak bir düşman yaratıldığında bu ortaklığa İsrail de giriyor ve bu durumdan çok ciddi kazanımlar elde ediyor. Ortadoğu ülkeleri yaşadıkları kaosu aşmak için birbirleri arasında kutuplaşırken ön plana çıkan ve durumdan en fazla kazançlı çıkan İsrail oluyor.

ARAP ÜLKELERİNİ SESSİZLEŞTİRDİ

Dikkat edilirse özellikle Trump yönetiminin iktidara gelmesinden sonra bölge içerisinde kendi kazanımlarını maksimize eden bir İsrail yönetiminin ortaya çıktığı görülüyor. Netayahu’nun son Umman gezisini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Özellikle ABD’nin Obama döneminde imzalanan nükleer antlaşmasından çekilmesi ile İran tekrar düşman konumuna yükseltildi ve Ortadoğu devletleri tarafından tehdit olarak algılanmaya başladı. İran’ın tehdit olarak görülmesi/gösterilmesi, Filistin meselesini dünya kamuoyundan uzak tutmakla kalmayıp İsrail’in bu çatışma içerisindeki pozisyonunu da güçlendiriyor. İsrail’in Kudüs’ü başkent olarak ABD’ye tanıttırması, yine mültecilerin sahip olduğu haklar ve kazanımları tartışmaya açtırması, Filistin İsrail çatışması sürecinde İsrail’in büyük kazanımları olarak sayılabilir. Yine bu anlamda ABD gibi bir arabulucuyu kendi yanına çekmesi ve diğer Arap ülkelerini ‘Ortak Düşman’ İran üzerinden korku salarak kendi işgalci politikalarına karşı sessizleştirmesi en net kazanımı. Bununla beraber İsrail sadece bu kazanımları ile iktifa etmiyor ve geleceğine yatırım yapıyor. Umman gezisi de bu yatırımlardan bir tanesi.

UMMAN’I ETKİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞIYOR

Umman’ın özellikle Ortadoğu’da yaşanan birçok çatışmadan uzak kalmış olması, onu uzun zamandır birçok çatışmada arabulucu rolü üstlenmesi konusunda ön plana çıkarıyor. İran’la yapılan Nükleer antlaşma sırasında da Umman kilit bir rol üstlenmiş ve antlaşmanın ortaya çıkmasında ciddi katkısı olmuştu. Bu çerçeveden bakıldığında, yeni dönemde arabulucu rolünü kaybeden ABD karşısında Umman’ın bu rolü üstlenmesi bekleniyor. İsrail ise Filistin- İsrail görüşmelerinde arabulucu rolü üstlenmesi muhtemel Umman’ı doğrudan markajı altına alarak yönlendirmeye çalışıyor.

FERASETLİ LİDERLERE İHTİYAÇ VAR

Hülasa Ortadoğu coğrafyası son bir asırdır hiç olmadığı kadar büyük bir kaos ve çatışmanın içerisine girdi/sokuldu. Bu kaos içerisinde bazı toplumların sınırları yeniden çizilmekle beraber Müslüman coğrafya içerisinde yeni çatışma ve düşmanlıklar yaratılıyor. Müslüman coğrafyası içerisinde ortaya çıkarılan bu çatışma ve kaos ortamında, gerek bölge içerisinde ve gerekse bölge dışında bulunan bazı aktörler ise kendi çıkarlarını maksimize ediyor. Onların yaşamları bu coğrafyanın kanından ve gözyaşından besleniyor. Bu noktada bölgede ferasetli ve vakur duruşlu liderlere ihtiyaç var. Yine halkların da özellikle bu tür oyunlara karşı uyanık olması, provokasyonlara dikkat etmeleri önem arz ediyor.

***

BARIŞ ZİYARETİ Mİ NİFAK TOHUMU MU?

Durumu daha net şekilde anlamak için İsrail’in Umman ziyaretinin bölgedeki aktörler tarafından nasıl algılandığına bakmak gerek. Netanyahu’nun bir anda Umman sultanı ile fotoğraflarının ortaya çıkması Körfez basınında geniş yer buldu. Körfez basını bu ziyaretin Ortadoğu barış görüşmeleri açısından çok ciddi önem arz ettiğini belirterek, ziyareti barış görüşmeleri çerçevesinde değerlendirdi. Bu durum aslında çok ciddi bir şekilde bu ziyareti eleştirecek ve bu ziyarete karşı duracak grupları da barış karşıtı bir pozisyona mahkum etti ve kutuplaştırmada yeni bir noktayı ortaya koydu.

Müslüman ülkelerin arasına nifak sokacak
Umman ile geçmişten bugüne sıcak ilişkiler geliştirmiş olan İran basını ise İsrail-Umman yakınlaşmasını bölgeye ekilen yeni bir nifak tohumu olarak değerlendirdi. Özellikle bu ziyaretin Müslüman ülkeler arasında ihtilafı ve fitneyi ateşleyeceğini düşünen İran medyası aynı zamanda Filistin meselesinin bu ziyaretler ve ilişkiler neticesinde gölgede bırakılacağının altını çiziyor. İran basını bu ziyareti kendisine karşı bir ittifak oluşumu veya böyle bir çabanın parçası olarak değerlendirmek yerine daha çok Filistin meselesi üzerinden yorumladı.

İsrail için diplomatik başarı
İsrail basını ise bu ziyareti stratejik bir hamle olarak değerlendirdi. Aynı hafta içinde Körfez ülkelerine bakan ve başbakan düzeylerinde yapılan üç ziyaretin diplomatik bir başarı olduğunun altı çizildi. Özellikle Birleşik Arap Emirlerindeki spor faaliyetleri sırasında bu topraklarda İsrail devleti milli marşının okunmasının sembolik anlamına dikkat çekildi. Netanyahu’nun İran dostu Umman’ı ziyaretini ise İran’ı yalnızlaştırmada bir diğer adım olarak değerlendiren ve bu çerçeveden başarı olarak gören köşe yazıları da dikkat çekiciydi. Son olarak ise yine Ortadoğu’da barış ve istikrarın devamı açısından önemli bir ziyaret olduğu değerlendirmesi yapıldı.

Benzer konular