Koç’un damadının derin dolandırıcılık hikâyesi

Türkiye’nin tanınan iş adamı ve sanayicilerinden İnan Kıraç’ın adı geçtiğimiz günlerde, kendisini Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian olarak tanıtan bir dolandırıcıya 4,1 milyon Euro (25 milyon Türk Lirası) kaptırmasıyla gündeme geldi. İddialara göre bundan iki buçuk yıl önce, kendisini dönemin Fransa Savunma Bakanı olarak tanıtan dolandırıcı, Kıraç’a “DEAŞ’ın elindeki Fransız gazetecileri kurtarmak için para gerektiğini, ancak gayrı resmi bir operasyon olacağı için parayı kendisinden istediklerini, daha sonra paranın Fransa tarafından geri ödeneceğini” söyler. İnan Kıraç da “tamamen insanî bir duyarlılıkla”, istenen parayı bir Çin Bankasına yatırır. Biz tabi bu olanları 2,5 yıl sonra hâdise Fransa basınında patlayınca duyabildik ama olsun duyduk ya…

Neden İnan Kıraç?

Peki, kamuoyuna “insani yardım” duygularıyla düşülen bir hata olarak yansıtılan hâdisenin garip bir yanı yok mu? Söz konusu dolandırıcı, onca ülke, onca iş adamı hatta sayısız Fransız iş adamının içinde neden gelip İnan Kıraç’ı bulmuştu? İnan Kıraç neden kendisini Fransa Savunma Bakanı olarak tanıtan dolandırıcının aramasını garipsememişti?
Fransa tarafından en yüksek nişanı “Commandeur dans l’Ordre national de la Légion d’Honneur” verilmiş olan Vehbi Koç’un damadı İnan Kıraç, daha önce benzer iktisadî ya da siyasî bağlantılar içine girmiş miydi?
İnan Kıraç’ın parayı vermesinin ardında gerçekten sadece insanî bir duygu mu, yoksa başka hesaplar mı vardı? Fransa devletine bu kadar para veren Kıraç, kendisinden istenilen başka neleri yaptı ya da yapmaya gönüllü? Dolandırıcı Kıraç ile Fransa arasındaki kamuoyundan gizli bir ilişkiyi bilen biri miydi? Dolandırıcılık elbette herkesin başına gelebilir ancak söz konusu Koçların damadı, zamanında Aydın Doğan’a Milliyet’i satın aldırarak medya işine sokan, ‘derin Galatasaray’ olarak anılan İnan Kıraç olunca suâller ister istemez birbirini izliyor.

En alttan en üste

İnan Kıraç ‘derin Galatasaray’ olarak biliniyor dedik. Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı olan Kıraç için “Tüm Galatasaray başkanlarını seçen, seçtiren adam” deniyor. Galatasaraylılığı ise lise yıllarından geliyor. 1937 Eskişehir doğumlu olan İnan Kıraç, Fransız ekolü olan Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Londra’da City College of Business’te okuyor. Dönüşte Koç Grubu’na bağlı Ormak A.Ş.’de, 24 yaşında genç bir delikanlıyken, satış memuru olarak işe başlıyor. Basamakları ikişer ikişer tırmanan Kıraç, 1966 yılında Fiat Kamyonları’nın ve Midibüslerinin imalatçısı olan Otoyol’un Genel Müdürlüğü’ne atanıyor. 1969 yılında ise Vehbi Koç’un kızı Suna ile evleniyor. Bundan sonrasında ise adını 1998 yılında emekliye ayrılıncaya kadar Koç Holding’in üst düzey yöneticiliklerinde görüyoruz. Ayrıldıktan sonra ise Hain Nahum’un torunları ile birlikte kendi şirketlerini kuruyor. Şimdi ise Kıraça Holding’in patronu.

Doğan Medya’nın arkasındaki isim

İnan Kıraç’ın adı genelde Galatasaray’la anılırken, ara ara diğer ilgi alanlarını açık edecek bilgiler de düşüyor kulislere ya da basına. Kıraç’ın Doğan Medya grubuna olan ilgisi bunlardan bir tanesi. Kıraç, kayınpederine rağmen lastik bayii Aydın Doğan ile Tofaş otomobil ticareti yapan isim olarak biliniyor. Abdi İpekçi suikastı sonrası Karacan ailesi medyadan çekilme kararı alınca Milliyet’e Koç Grubu adına talip olan isim de yine İnan Kıraç’tır. Ancak bizzat sahibi olmaktansa gazeteyi geri planda yönetmek daha mantıklı gelmiş olacak ki, Koçlar gazeteyi almaktan vazgeçer, yükselişini yakın dostu İnan Kıraç’a borçlu olan Aydın Doğan sürpriz bir şekilde Milliyet’i satın alır. Bundan sonra Koç ve Doğan Medya arasındaki ilişkiyi tahmin edebilirsiniz…

Kıraç, Cumhuriyet’in nesi olur?

17 Şubat 2014’e kadar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nda olan İnan Kıraç’ın gazete üzerindeki etkisini Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz 10 Şubat 2015 tarihli, “Biz bu Cumhuriyet’i kuramazdık…” başlıklı yazısında şöyle anlatıyor: “Cumhuriyet mi, İnan Kıraç’ın nüfuzu altında bir gazetedir. Kıraç, ‘Cumhuriyet Vakfı’ üzerinde etkili bir barondur…” Korkmaz, Can Dündar’ın Cumhuriyet’in başına geçmesini de onun sağladığını dile getiriyor.

Kaseti CHP’ye sardılar

İnan Kıraç’ın adına CHP’nin ünlü kaset skandalında da rastlıyoruz. 1995-1999 yılları arasında başbakanlık yapan Tansu Çiller’in Başdanışmanı Hüseyin Kocabıyık’ın anlattıkları Kıraç’ın “hobilerinden” birinin de siyaseti dizayn etmek olduğunu gösteriyor. Anlatılanlara göre İnan Kıraç, kaset skandalından 3 ay önce Deniz Baykal’ı ziyaret ederek Önder Sav’ı, Onur Öymen’i, Mustafa Özyürek’i göndermesini istiyor. Baykal ise arkadaşlarını dışarıda bırakamayacağını hissettiriyor İnan Kıraç’a. Üç ay sonra Deniz Baykal patlayan kaset skandalı ile giderken, yerine gelen Kemal Kılıçdaroğlu istenenleri yerine getiriyor.
Anket manipülasyonuyla siyaseti şekillendirdi
Kocabıyık, İnan Kıraç’ın daha önce de DYP-MHP koalisyonunu engellediğini iddia ediyor. 1995 yılında Türkeş ve Çiller arasında seçim ittifakı konuşulurken, Kıraç her iki parti başkanına da oylarını yüksek gösteren anketleri iletip koalisyona ihtiyaçları olmadığını söylüyor. Kıraç’ın hem MHP hem de DYP üzerinde yaptığı çalışma etkili oluyor ve seçim ittifakı gerçekleşmiyor.

‘Öyle bir gücüm yok’

İnan Kıraç, bu ifadeler üzerine yaptığı açıklamada parti liderleri ve Türkiye’yi yönetenlerle yaptığı görüşmelerin Türkiye ekonomisi ve otomotiv sanayi ile sınırlı olduğunu iddia ediyor ve “Parti yönetimlerini etkileyecek bir güce sahip olduğumun ima edilmesi hoşuma gitmekle birlikte, böyle bir gücümün olmadığını ifade etmek isterim” diyor.

‘Başbakan yuhalatmak’ olur mu olur!

İnan Kıraç’ın açıklamalarını doğru kabul edip siyaseti dizayn etmediğine kanaat getirsek bile Galatasaray’ı dizayn etmediğine inanmak zor. Hatta Kıraç’ın Arena stadının açılışında Başbakan Erdoğan’ın yuhalanmasını organize ettiği, bunun sonucunda Kıraç’ın hiç istemediği Adnan Polat’ın başkanlığı bırakmak zorunda kaldığı gazete sütunlarından dillendirilen iddialardan. Bazı iş adamları hakkında anlatılanlara bakınca siz de şu hisse kapılmıyor musunuz? “Para kasada durduğu gibi durmuyor.”

Benzer konular