ABD-Hint kıskacında Pakistan

Trump’ın yeni “Afganistan ve Güney Asya Stratejisi”nde Pakistan’la ilgili söyledikleri hem Pakistan devletini hem de halkını kızdırdı. Hedef tahtasına konulan Pakistan, önceki dönemde tamamen teslim olan Perviz Müşerref hilafına, bu kez ABD’ye direnmeye çalışıyor.

Tabi bu sefer durumların farklı olduğunu söylemek lazım. Çin Pakistan’a tam desteğini açıkladı. ABD’nin Afganistan’daki varlığından rahatsız Rusya’nın da Pakistan’a destek çıkabileceğini tahmin etmek zor değil. Ayrıca, ABD’nin, retorik devam etse de neredeyse unutulmuş El Kaide gibi bahaneleri de zayıf kalıyor.

Pakistan’ın kızgınlığını anlayabilmek için öncelikle Trump’ın Pakistan bağlamındaki yeni stratejisine bakalım. Aslında Trump’ın yeni stratejisinde üç ülkenin ismi geçiyor: Afganistan, Pakistan ve Hindistan. Her üçü de Pakistan ile yakından ilgili ve Pakistan’ı hedefliyor.

Trump’ın yeni stratejisi ile birlikte ABD’nin Afganistan’daki varlığı sürekli bir hale geliyor. Obama döneminde Afganistan stratejisi ile ilgili asker artırımı ve ardından 18 ay sonra çekilme planları verilmişti. Şimdi Trump “yeni stratejimizin temel sütunlarından birini zaman ayarlı yaklaşımdan şartlara ayarlı yaklaşıma geçiş oluşturmaktır” diyerek, adeta, ABD “işgalini” sürekli hale getiriyor. “(Afganistan’a sevk edilecek) asker sayımız üzerinde de konuşmayacağız” diyerek istediği kadar asker yığmanın da önünü açıyor. Bu durum Pakistan’ın Afganistan’da “stratejik derinlik oluşturma çabalarına” darbe vuracak, hesaplarını altüst edecek bir hamle. Dolayısıyla, Pakistan bu durumdan rahatsız. Pakistan komşu Afganistan’da kendilerine hasım bir yönetim görmek istemiyor, hatta dayatmak için geçmişte çabaları da oldu.  Ama şimdi, sürekli ABD’nin varlığı Pakistan menfaatlerinin tersine çalışacaktır.

Teröristlere yataklık suçlaması 

Pakistan’ın son dönem Afganistan ilişkileri sorunlu ve zaman zaman sınırları kapatacak derecede geriliyor. İki ülke birbirlerini ülkelerindeki istikrarsızlaştırma faaliyetlerine destek vermekle suçluyorlar. Pakistan, Afganistan’ın güneyinde ülkesini istikrarsızlaştırma faaliyetleri yapan “terörist” unsurların yuvalandığını öne sürüyor ve ABD’nin yeni stratejisinde buna hiç yer verilmemesini yadırgıyor. Hemen hemen aynı suçlamaları Afganistan da Pakistan’a yöneltiyor.

ABD’nin yeni stratejisinde Pakistan teröristlere “yataklık” eden bir ülke olarak tanımlanıyor, bunun daha fazla tolere edilemeyeceği üzerinde duruluyor. Pakistan’ın nükleer silahlarının “teröristlerin eline düşmesi” endişesinden bahsediliyor ve eğer Pakistan ABD’nin Afganistan’daki çabalarına partner olursa karlı çıkacağı, “suçlular ve teröristleri barındırmaya devam ederse” çok zararlı çıkacağından bahisle Pakistan tehdit ediliyor ve 11 Eylül eylemleri sonrasında olduğu gibi ABD ile ABD’nin kendi şartları üzerinden işbirliğine zorlanıyor.

Asıl müttefik Hindistan 

ABD’nin yeni belgesindeki önemli hususlardan biri de ABD’nin Hindistan’la stratejik iş birliğini daha üst bir seviyeye taşıyor olması. Sovyetlerin yıkılmasından sonra gelişmeye başlayan Hint – ABD ilişkileri her geçen gün daha da güçleniyor. Yakın Doğu ve Uzak Doğu bağlamındaki strateji belgelerinde Hindistan ABD’nin asıl müttefiki olarak ortaya çıkıyor. Trump’ın stratejisi de bu bağlamda farklı değil: “Amerika için Güney Asya stratejisinin bir diğer kritik parçası, dünyanın en büyük demokrasisi ve ABD’nin anahtar güvenlik ve ekonomik partneri Hindistan ile stratejik ortaklığın daha da geliştirilmesidir” denilerek Hindistan’a Afganistan’da daha büyük bir rol biçiliyor. Metinde zikredilmese de Hindistan’ın Afganistan’a “muharip güç” göndermesi de ilerleyen dönemde gündeme gelebilir.

Bu durum, bir yerde Hindistan’ı “ezeli düşman” olarak gören ve Afganistan’ı yedeğine alarak Hindistan’a karşı stratejik derinlik düşleyen Pakistan’ın kabusu. Dolayısıyla, Hindistan’ın ABD tarafından Afganistan’a daha fazla bulaştırılması Pakistan’ı ziyadesiyle rahatsız ediyor.

Dahası, ABD son dönemde Hindistan’ı memnun edebilmek amacıyla Hint işgali altındaki Keşmir’de faaliyet gösteren direniş gruplarını ve kişileri terör listesine almaya başladı. Bunun en son örneği, şimdiye kadar terör listesine alınmamış Hizbul Mücahidin örgütü ve lideri Seyyit Salahaddin’in terör listesine alınması. Bu listenin daha da genişletilmesi ihtimali büyük. Bu durum Pakistan’da rahat hareket eden bu tür silahlı örgütleri ve Pakistan’ı sıkıntıya sokacak, Hindistan işgali altındaki silahlı eylemlerini etkileyerek, Hindistan’ın elini güçlendirecek. ABD bu konuda daha da ileri adımlar atabilir, müttefiklerini de bu konuda ikna edebilir ve direniş örgütlerinin ellerini kollarını bağlayabilir. Pakistan Keşmir konusunda uluslararası toplum nezdinde “terörü destekleyen ülke” konumuna düşebilir.

Pakistan’ın “terörü destekleyen ülke” konumuna düşmesi, NPT dışı olması hasebiyle Hindistan ile aynı statüde olmasına rağmen, zaten tartışılan nükleer silahlarını daha da tartışılır bir hale getirir.

Keşmir hem Pakistan ve hem de Hindistan için büyük bir psikolojik öneme sahip. Bu kavgada kaybeden ülkenin geleceği ile ilgili büyük sorunlar yaşaması olası. Dolayısıyla ABD’nin Hindistan’ı kollayan politikaları Pakistan’ı derinden rahatsız ediyor.

Güven sorunu yaşanıyor 

Sovyetlerin Afganistan’ı işgali döneminde istihbarat örgütleri CIA ve ISI üzerinden oldukça sıcak ilişkiler geliştiren iki ülkenin ilişkileri 11 Eylül eylemleri sonrasında gerilmeye başladı. ABD Afganistan’a müdahale bağlamında Pakistan’ın önüne bazı şartlar koydu ve bu şartlar çerçevesinde iş birliği yapmazsa “Pakistan’ı taş devrine götürecek bir bombalama” ile tehdit etti. Perviz Müşerref beklentileri de aşarak ve zaman içerisinde zor durumdan kurtulmayı umarak tüm şartları kabul etti ve ABD ile iş birliği yaptı.

ABD ise bu iş birliğini tepe tepe kullandı, çoğu zaman Pakistan’ın egemenlik haklarını ihlal etti, insansız hava uçaklarını “tek taraflı” bir şekilde Pakistan hava sahasında bol bol kullandı. Zaman zaman büyük sivil kayıplar yaşansa da, halk büyük tepki gösterse de bu durum devam etti. Ülke içerisindeki yaygın casusluk faaliyetleri de işin cabası idi.

2011 yılında bir dizi önemli gelişme iki ülke ilişkilerinde belirleyici oldu. Mayıs 2011 de Usame bin Ladin’in öldürüldüğü iddia edildi. ABD helikopterleri izin almadan yüzlerce kilometrelik Pakistan hava sahasını ihlal ederek Usame bin Ladin’i öldürdüklerini iddia ettiler.

Raymond Davis isimli CIA casusu 2011 yılı başlarında Lahor şehrinde Pakistan istihbarat görevlisi olduğu düşünülen iki Pakistanlıyı öldürdü. Bunun sonrasında ilişkiler iyice gerildi.

2011 yılı sonlarında bir NATO saldırısında 25 Pakistan askerinin öldürülmesi üzerine ABD insansız uçak operasyonlarının yürüttüğü “Şemsi” üssünden çekilmek zorunda kaldı.

O zamandan başlayarak günümüze kadar iki ülke arasındaki ilişkilerde güven sorunu yaşanıyor.

 Çin Rusya İran yeni ortaklar 

Mesele aslında sadece güven sorunu da değil. ABD’nin Afganistan’da nüfuzunun artması Pakistan etkisini azaltacak bir unsurdur. Bir yandan Pakistan ile kavgalı Afgan hükümetinin eli güçlenirken diğer taraftan Hindistan’ın etkisi gözle görülür bir şekilde artıyor. Pakistan Hindistan tarafından kuşatılıyor. Hindistan Pakistan’ı istikrarsızlaştırmada yeni zeminler kazanıyor.

Bu yeni dönemde Pakistan’ın diplomatik bağlarının Çin, Rusya ve İran’la güçlenmesi bekleniyor. Çünkü yeni dönemde Rusya ve İran da Taliban’a destek çıkıyor olacak. Pakistan da Afgan Taliban’ını (gizli/açık) desteklediği için aynı safta buluşmuş olacaklar.

Çin ile Pakistan ilişkileri ise geleneksel olarak iyi ve 50 milyar dolara varan yatırım maliyeti olan “Çin – Pakistan Ekonomik Koridoru” üzerinden daha da perçinlenecek. İki ülke çok boyutlu olarak ilişkilerini geliştiriyorlar. Çin, ABD çevrelemesini bu koridor üzerinden kırıyor, Pakistan ise Hindistan’ı Çin üzerinden dengeliyor. Pakistan aynı şekilde Keşmir meselesinde Çin’i de oyunun içine çekerek Hindistan’a karşı baskı unsuru oluşturuyor. Ancak, tabidir ki bu koridor önümüzdeki aylar ve yıllarda büyük istikrarsızlaştırma faaliyetlerine sahne olacak. Her üç ülke de nükleer güç olduğu için, Trump’ın da yeni stratejisinde gündeme getirdiği üzere, bölge nükleer çatışma dahil her seçeneğe açık bulunuyor.

Değişen konjonktür üzerinden ABD Hindistan’ı stratejik ortak olarak öne çıkarmaya başladı ve adeta Pakistan’ı Çin’e yaklaşmaya zorladı. Son açıklanan ABD stratejisi ile bu süreç tamamlanmış gibi gözüküyor.

Pakistan içte birleşti 

ABD’nin adeta her yönden Pakistan’ı hedef alan yeni “Afganistan ve Güney Asya” stratejisi Pakistan’daki iktidar ve muhalefet tüm kesimleri bir araya getirmiş bulunuyor.

Ulusal Güvenlik Konseyi Pakistan’a yönelik teröre yardım ve yataklık etme, milyarlarca dolar yardım alma ve nükleer güvenlik açıkları gibi tüm iddiaları reddetti ve ABD ile terör iş birliğini bazı şartlara bağladı. Afganistan’la ilgili olarak Pakistan üzerinden lojistik desteğin önemini burada hatırlatmakta fayda var. Bir kara devleti olan Afganistan’a hem kara ve hem havadan ulaşımda, ekonomik faktörler de göz önüne alındığında, Pakistan’ın büyük bir avantajı var.

Pakistan Ulusal Güvenlik Konseyinin ABD ve Afganistan hükümeti ile kontra terör iş birliği şartlarını şu başlıklarda özetlemek mümkün: Afganistan’ın Güneyindeki terör yuvalarının yok edilmesi noktasındaki ana meselelere odaklanmak, sınırı yönetmek, Afganlı sığınmacıların geri dönüşlerini sağlamak ve Afganistan’da siyasi bir çözüm için barış sürecini yeniden canlandırmak.

Ayrıca, Pakistan UGK Hindistan’a hem Afganistan ve hem de Hint – Pasifik bölgesinde daha büyük bir rol biçilmesine karşı tavır aldı, nükleer silahlarının güvenilir ellerde olduğu mesajını verdi.

Pakistan Ulusal Meclisi de oybirliği ile aldığı kararda tüm ABD iddialarını reddetti ve hükümete iki ülke ilişkilerinde dönüm noktası manasına gelebilecek, karşılıklı diplomatik ziyaretleri askıya alma, Afganistan’a kara ve hava lojistik hatlarını kapatma, Afganlı sığınmacıların geri dönüşü ile ilgili bir takvim belirleme gibi adımlar önerdi.

Tüm bu gelişmeler ışığında, bölgede yeni kutuplaşmalar yaşanıyor. Afganistan yeni bir vekalet savaşına doğru evrilirken, üç nükleer güç (Çin, Hindistan, Pakistan) barındıran bölgeye en büyük nükleer gücün yeniden odaklanmasıyla birlikte bölgedeki çeşitli istikrarsızlaştırma faaliyetlerinin hız kazanması bekleniyor.

 

Benzer konular