15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan o gece sokaklara akın eden yüzbinlerce vatandaş Türkiye’de bir demokrasi zaferi kazanılmasını sağladı. Bunun için canıyla, kanıyla savaştı. O zafer kazanılırken, daha önce hiç bilmediğimiz şeyler öğrendik. Tankların nasıl durdurulacağını, TV’lerde yayın yokken sağlıklı bilgiye ulaşma yöntemlerini, sadece bir bıçakla F-16’ların uçmasını nasıl engelleyeceğimizi… Hatırladığımız en önemli şey ise vatanın ne demek olduğuydu… “Âsım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.” mısralarında anlatılan o gençliği de öğrendik. Ve tabi biz olmayı da…
Tank nasıl durdurulur?
15 Temmuz’da darbeci askerlerin planını bozan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaşı sokağa çağırması oldu. Erdoğan’ın çağrısı üzerine milyonlar sokaklara akın etti. Darbecilerin tankları ve tüfeklerine karşı mücadele eden vatandaş demokrasi zaferi kazandı. Tabi bu zafer için kendi yöntemlerini kullanmak zorundaydı. Mesela tankların egzoz borularını tıkayarak durdurmak gibi… O gece sayısız kişi Google’da “Tank nasıl durdurulur?” aramasını yaptı. Başlık Google istatistiklerinde birinci oldu. Bu askeri araçların nasıl durdurulacağını da öğrendik. Aklında bulunmasını isteyenler için şöyle özetleyebiliriz: Bir tankı durdurmanın en kolay yolu paletleri bozmak. Bir demir boru veya kaldırım taşıyla paletin dönüşünü durdurabilir, aracı işlevsiz hale getirebilirsiniz. Veya Urfalı tantuni ve köfte ustası Danyal Şimşek ile Mehmet Şükrü Kıntaş’ın yaptığı gibi egzozu kıyafetlerinizle de tıkayabilirsiniz. Ya da tankın üstünü büyük bir branda ile kapatarak hareket kabiliyetini düşürebilirsiniz. Askerlerin bırakıp kaçtığı tankları sürmeyi öğrenmek ise sadece birkaç dakika alıyor.
Her kesintide tedirginlik
Darbeci askerlerin o malum gece internet yayınını ve trafolar vasıtasıyla elektriği kesmeye çalıştığını biliyoruz. Çabaları başarıya ulaşamasa da bu durum vatandaş üzerinde bir etki bıraktı. 15 Temmuz’un devamındaki süreçte her internet ve elektrik kesintisi ciddi anlamda tedirginliğe yol açtı. Özellikle kış aylarında yaşanan bölgesel kesintiler, halkın sokağa dökülüp, valilik ve belediyeler önünde toplanmasına neden oldu. Bu tedirginlikler bize hep tetikte kalmayı da öğretmiş oldu.
Ses hızı aşıldı, sonik patlama duyuldu
Darbe girişimi devam ederken savaş uçakları İstanbul, Ankara gibi kentlerde alçaktan uçuş yaparak vatandaşı korkutmaya çalıştı. Bu alçak uçuşlar ses hızının aşılmasıyla yüksek bir gürültü çıkarıyordu. Sesleri, bomba patlaması olarak algılıyorduk. Bunun sonik patlama olduğunu daha sonra öğrendik. Sonik patlama, ses hızında veya ses hızının üzerinde bir hızda hareket edilmesi sonucu oluşuyor. Bazı uçaklar, örneğin F-16’lar bu hızı aşabildiği için de patlama ortaya çıkıyor. Normal şartlarda uçak yeterince yüksekten uçuyorsa, ses yere ulaşmıyor. Ancak o gece darbeciler, vatandaşın üzerinde olumsuz etki bırakabilmek, korkutabilmek için uçaklara yüzlerce defa alçak uçuş yaptırdı. İnsan ve hayvanlar üzerinde birtakım etkileri olduğu bilinen sonik patlamalar, uyku problemi ve sürekli huzursuzluk, kalp sıkışması gibi rahatsızlıklara da neden olabiliyor.
Alternatif iletişim nasıl oluşturulur?
Malum gecede FETÖ mensubu askerler TV’lere de müdahale etmek istedi. Bazı kanalların yayınını kestiler de. Vatandaş sağlıklı bir bilgi alabilmek için alternatif iletişim kanallarına yöneldi. Periscop üzerinden yapılan canlı yayınlarla hangi bölgeye gidilmesi gerektiği bilgisi devamlı paylaşıldı. Twitter ve Facebook iletileriyle operasyon bilgileri güncellendi. Belki de en önemli hadise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FaceTime uygulamasıyla halka seslenmesi oldu. Bu çağrıyla Erdoğan, vatandaşın demokrasiye sahip çıkmasını sağladı. Sosyal medya kanalları darbe girişiminin yaşandığı saatler boyunca herhangi bir erişim engellemesiyle karşılaşmadı. Darbeciler yayınları tümden kesebilmek için, uydu yayını sabote etmeyi planladı. TÜRKSAT basıldı, personel rehin alındı. Üç kişi şehit edildi. Teknik personel bulamayınca eski STV çalışanları yardıma çağrıldı. Polisin çabası neticesinde bu yardım kendilerine ulaşamadı. Bunun üzerine antenler darbecilerin kullandığı savaş uçaklarıyla bombalandı. Ancak yanlış alıcıları imha ettikleri için herhangi bir kesinti gerçekleşmedi. Yine Acıbadem’de bulunan Türk Telekom binasına yaptıkları saldırıda da amaçları aynıydı. Ancak semt halkın çabaları sayesinde FETÖ amacına ulaşamadı. Buradaki çatışmalarda 6 kişiyi şehit ettiler.
F-16’ları durdurma reçetesi
FETÖ’ye bağlı hain askerlerin merkez olarak kullandığı Kahramankazan’daki Akıncı Hava Üssü’nde o gün, ‘darbe’yi durdurmak isteyen 7 kişi şehit oldu. 59 kişi de yaralandı. Askeri geri püskürtmek kolay olmadı. Füze rampasının önüne yattılar, kurşunlarla kafa kafaya geldiler. Uçaklar kalkamasın diye yıl boyunca hasat bekledikleri tarlalarını ateşe verdiler. Gerçekten uçakların havalanmasını engellediler de. Vatandaş harekete geçmeden önce 25 uçağın hareket ettiği hava üssünden, direnişin ardından sadece üç uçak havalanabildi. Ankara Polatlı’da da benzer sahneler yaşandı. Bir manga askerle Polatlı Çarşı Camii’ne gelen ve selanın sona erdirilmesini isteyen yarbay rütbeli bir asker, buradaki görevlileri tehdit ederek mikrofonları kırdı. Bunun üzerine galeyana gelen halk E-90 karayolunu kapattı. Ankara’ya gitmekte olan füze yüklü askeri kamyonları durdurdu. Ellerindeki tek silah olan birkaç bıçakla kamyonların lastiklerini parçaladı. Füzelerin Ankara’ya ulaşmasına engel olundu.
Emir komuta zinciri nasıl bozuldu?
Darbe girişimi emir komuta zinciri dışında bir grup “terörist” tarafından gerçekleştiriliyordu. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve bazı önemli komutanlar rehin durumdaydı. Darbe girişimin başlamasının ardından 12 saat boyunca emir komuta zinciri kırıldı ve ast-üst ilişkisi tamamen bozuldu. Binlerce yıllık bir gelenek olan ve ordunun başarısını sağlayan sistemin bozulmasına neden olan FETÖ’cü askerin üstlerine değil astlarına ve imamlara itaat etmesiydi.
Kendi insanını öldüren hainler gördük
15 Temmuz’da gözlerimize inanamadığımız pek çok sahne yaşandı. Kendi vatandaşını öldürmekten kaçınmayan, asker görünümlü teröristlerin olduğunu öğrenmek en acısıydı. 15 Temmuz günü 173’ü sivil 248 şehit verildi. Binlerce kişi darbecilerin yağdırdığı kurşunlarla yaralandı. Tanklar, halkın üzerine yürüdü. Direnenlere doğrudan kurşun yağdırıldı. Savaş uçaklarının bombaladığı bölgelerde onlarca sivil hayatını kaybetti.
Salaların anlamı yeniden hatırladık
Türkiye tarihinin en uzun gecesinde şahit olduğumuz bir diğer olay da salalarla halkın sokaklara davet edilmesiydi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in talimatıyla tüm ülkede okunan salalar önce kısa bir şaşkınlığa neden oldu. Ancak sonra salaların halka manen güç vermek ve yaşananlarla ilgili bilgi aktarımı sağlamak için okunduğu anlaşıldı. Diyanet’in çağrısı Bosna ve Kerkük gibi bölgelerde de karşılık buldu. Aslında savaş esnasında salaların okunması gelenekte olan bir uygulama. 1730 Patrona İsyanından, Kıbrıs Savaşı’na dek pek çok olayda halkın ezanlarla, salalarla yaşananlardan haberdar edildiğini biliyoruz. Hatta Irak savaşında da benzeri uygulamalar yaşanmıştı.
Darbeyi destekleyenler…
O gece maalesef darbeyi destekleyen bir grup insanın hala var olduğunu gördük. Şimdiye dek yaşanılan askeri darbelerin vatandaşa neler kaybettirdiği ortadayken darbeci hainlerin yanında yer aldılar. Vatanı için, iradesine sahip çıkmak için sokakta olan sayısız insana rağmen, yaşananların bir tiyatro olduğunu söylemekten çekinmediler. Hatta sala veren imamlara saldırdılar, darbecilerin başarılı olduklarını sanıp kutlama yaptılar.
Bu ülkenin yeni kahramanları
O gün sayısız kahramanın aramızda yaşadığını da öğrendik. Öleceğini bile bile darbeci komutan Semih Terzi’yi alnının ortasından vuran Ömer Halisdemirler olduğunu öğrendik. Aylarca harcadığı emeği düşünmeden tarlasını ateşe verip, darbecileri durdurmaya çalışan, Anadolu irfanıyla terbiye olmuş memleketlilerimiz olduğunu gördük. Biz o gün, hiç düşünmeden sokağa çıkıp, en ön saflarda FETÖ’cülere direnmeye çalışan Erol Olçok ve Abdullah’ın sahip olduğu cesarete şahitlik ettik. Gençliği hapishanelerde geçmesine, üç yavrusunu arkasında bırakmasına rağmen, bir an tereddüt etmeden Çengelköy’ü müdafaa etmeye çalışan Halil Kantarcı’yla tanıştık. “Başkomutan emrediyor…” diyerek kendini kurşunların önüne atan Mustafa Cambaz’ın vatanını nasıl savunduğunu öğrendik. Kamyonunun başına geçip, mahallesindeki tüm gençleri direnişe götüren Şerife Teyze’yi öğrendik. Tek başına tankın önüne yatıp, onlarca darbecinin önünü kesen kahraman vatan evlatları olduğunu gördük. Kendisine yapılan işkencenin izini nişan gibi taşıyan bir Genelkurmay Başkanımız olduğuna şahit olduk. Ankara Gölbaşı Özel Harekat, Emniyet Müdürlüğü, MİT, Boğaz Köprüsü, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi gibi kritik noktalarda, darbecilerle canı pahasına, göğüs göğüse çarpışan polislerimiz olduğuna da…
Vatan ne demek?
15 Temmuz bize vatanın ne demek olduğunu yeniden öğretti. Gerekirse tankın önüne yatacak, F-16’ları durdurmaya çalışacak, askeri araçları kaldırım taşıyla durduracaktık. Gerekirse ölecektik… Ama vatanı teslim etmeyecektik. Direnen vatandaşın, ülkeyi FETÖ ve dış güçlere bırakmaya niyeti yoktu. Demokratik kazanımları 60’da, 71’de ve 80’de olduğu gibi, bir kez daha kaybetmeye de… Bir olmayı, biz olmayı başardık, demokrasi zaferini kazandık. Biz tüm bunları öğrenirken, Türkiye’nin artık darbelere geçit vermeyeceğini de bu hain planı sahnelemeye çalışanlar öğrenmiş oldu.