Sırf belediye el değiştirdi diye, havai fişek kutlamalarının kuşlara zarar vermesinden bu senelik bahsetmeyen solcu güruha inat, Türkiye Akdeniz politikaları üzerinden önümüzdeki 15-20 yılı doğru planlayalarak geçirmeye çabalıyor, bu yüzden de uluslararası güvenlik politikaları üzerinden yeni ortaklıklar geliştirmeye çalışıyor.
Haber ajansı görünümlü sosyal mühendislik yapısı Reuters, ilk defa bu sene “yılbaşı partisini” İstanbul’dan canlı yayınladı, sanki “marifetmiş gibi” daha önceleri kutlanmıyormuş gibi.
Reuters elbette Türk savunma endüstrisinin Tunus’a sattığı silahlardan bahsetmeyecek.
Trenden inenlerin de tiktok ergenlerine ulaşmaya çalıştığı şu günlerde, Tunus, Libya meselelerine kafa patlatan bir avuç genç dışında kimsenin umurunda olmadığı, konuşmadığı bir olay daha yaşanıyor, Barbaros Hayrettin Paşa’nın sancağı 473 yıl sonra Deniz Kuvvetlerinin karargahının girişine konuluyor.
Konuşamayız elbet, aslında bizim hatamız, zira Deniz Kuvvetlerinden amiraller taa 2000’li yıllardan beri “Mavi Vatan, Akdeniz üzerinden Türkiye’ye dayatılmak istenen ikinci Sevr, Libya ilişkilerinin önemi” üzerine sürekli kafa patlatıyormuş zaten, bütün bunların ışığında Balyoz vs. gibi darbe teşebbüslerinin neden özellikle Deniz kuvvetlerini hedef aldığını bir kez daha iyi idrak ediyoruz.
Peki, son asırda Türkiye’nin genetik şifresine yapılan tahribatı tamir etmek bu kadar kolay mı?
Suriyeliler dışında, Araplar gerçekten Erdoğan’ı mı seviyor, yoksa “kendi” liderlerinin de ondan feyz almasını mı istiyor?
Araplar “modern” olmayı başarıp, kendilerine kıyasla Batı’nın gözüne girdiği için mi Türkiye’yi seviyor, yoksa cidden Osmanlı idaresi ile İngiliz emperyalizmi arasında farkı bildikleri için mi?
Doğrusunu kabul etmek gerekirse, Ortadoğu halkları “modern” olduğu için Türkiye’ye gıpta ile bakıyor ve sulu-zırtlak Türk dizilerini seyrediyor diye, bu ülkelerin siyasi iradeleri ile ciddi manada stratejik ortaklık gerçekleştirilebilir mi?
Biraz zor, zira bu ülkelerin siyaseti hala maalesef Londra-Paris-Washington mason üçgenleri üzerinden dizayn ediliyor.
Nerede bir Orta-Doğu toplumunda Anglo-Sakson ya da Fransız emperyalizme karşı bir uyanma var, hele hele bu uyanmanın minvali bir de “Osmanlı bizi hiç sömürmedi, ne güzel günlermiş onlar, dedelerimiz huzurla anlatırdı, ciddiye almazdık” türevinden bir hafiften serzenişe dönüşünce, ne hikmetse o ülkedeki ABD konsolosluk merkezli bir darbe girişimi yaşanıyor.
UYDURUK GENERAL TASMACILARI
Bir sabah uyanırız ve bakarız ki, çok ciddi antlaşmalara imza attığımız bir Ortadoğu ülkesinde uyduruk bir general batılı tasmacılarına yaranmak için bir gecede Osmanlı düşmanı oluvermiş.
Libya’da durum böyle, zaten bu olmasın diye tezkere geçmek üzere, asker hazır bekliyor.
200 seneden sonra ilk defa ciddi bir “deniz aşırı savaşa” hazırlanmanın heyecanının sarmış Türk ordusunu, keşke muhalefet de bu durumun ciddiyetini kavrayabilseydi, yılbaşı şampanyalarından kafalarını kaldırıp da.
Tunus ise kritik.
Henüz şu saat itibari ile Tunus’un, en az Tunus kadar önemli olan Cezayir’in Türkiye hakkında ne düşündüğü, nasıl bir tavır alacaklarını kestiremiyoruz.
Hepsinin önünde Mısır örneği var, bundan korkuyorlar.
Cezayir de, Tunus da hala çok fena seviyede Fransız etkisinde.
BARBAROSUN TORUNLARINDAN UMMAN’A SELAM
Umman belki konum itibari ile ters bir coğrafyada ama ne hikmetse ne Arap Baharı’nın ne de İngiliz-Fransız gemilerinin pek de uğramadığı bir yer, belki de Barbarosun torunlarına selam vermek isteyebilirler.
Ürdün, İsrail’in ileri “tampon” karakolu gibi, öylesi bir “krallık” zaten belki de Türkiye’nin en son güvenebileceği bir müttefik.
Bahreyn ile pek ilişki geliştiremedik, Irak gibi Bahreyn de her an ateş topuna dönebilir, belki de Diyanetin son “Şii” çıkışını bu çerçevede değerlendirmek gerek, kalbimizle hiç onaylamak istemesek de.
Zira Türkiye’nin genetik kodları bu işte, içteki hainler biraz olsun tokadı yiyince, hemen savunma sanayisinde peşpeşe hamleler gerçekleştiriyor ve hemen kalıbına, dar coğrafyaya sığmayan Türk “akıncı” ruhu yeniden canlanıyor.
Bu yüzden, az biraz milli şuuru olan gençlik bile twitterda açmış haritaları, bir yandan gözleri sahadan haber aktaranlar da, “acaba Türk jetleri ne zaman Libya’ya ulaşacak” diye bekliyor.
Orta-Doğu haritası demek, çok kırılgan, camdan bir satranç masası demek aslında.
Rusya ile nereye kadar ortaklık yapabiliriz, herkes temkinli olma konusunda hem fikir.
ABD bölgenin en berbat, en ahmak politika üreticisi, her ülkede nefret ediliyor ama buna ters orantılı bir şekilde, o kadar küstah ve şımarık ki sizi dinlemiyor bile.
İngiliz bu işin piri, onlarla masaya oturunca, antlaşma sizin lehinize gibi gözükse de, size attıkları kazığı yıllar sonra fark edebiliyorsunuz, zira siz hamam ayaklanmaları veya lale devirleri ile iştigal ederken, onlar bu işin “epistemolojik derinliğini” gerçekten hallettiler bile, uluslararası ilişkiler yumağının felsefi haritasını çıkarmışlar çoktan, 200 senedir de bu haritaları kullanıyor tüm cümle alem!
ŞIMARIK FRANSIZ
Fransızlar ayrı bir şımarık, boylarına poslarına bakmadan sizi ciddiye almıyorlar.
Mesela Macron her an istifa etmek zorunda kalabilir ama hâlâ ukalaca “Ben Erdoğan’a katlanmak zorunda kalıyorum öf ya!” diyen bir ergen aslında. Aynı mantıkta, hiçbir İngiliz siyasetçinin böylesine ergen tripler atmasına şahit olamazsınız.
Almanya’da ise güya seçimler var, demokrasi var.
Almanya’da seçimle başa gelenler, şöyle bir kafasını kaldırıp, kendi ülkesinin çıkarları için mantıklı bir şeyler yapmaya kalkınca, hemen derin devletinin tokmağını kafalarına yiyerek “titremeye” başlıyorlar.
Ne tesadüf ki, Merkel Türkiye’nin önemini vurgulamaya başladığı zamanlara denk olarak, aynı tarihlerde Suud ve BAE yönetimi Türkiye karşıtlığına tam gaz verdi.
Sağımızda Ermenistan, solumuzda Yunanistan.
Her ikisi de tarih bilimini dizayn edenler tarafında 19. yüzyıldan beri ustaca Türk düşmanlığı üzerinde “zihin kontrol inşası” yaşamış.
Ne yapacağız, Avrupa Birliğinden aradığını bulamamış Bulgaristan-Romanya mı bizimle stratejik ortaklık yapmak ister, aslında belli olmaz…
2020’ler uluslararası güvenlik politikaları üzerinden daha önce eşi benzeri görülmemiş ortaklıklara gebe, olmaz olmaz demeyin.