Salgın hastalıklara sebebiyet veren virüsler, er ya da geç kendi “tabiî seleksiyon” sürecinin içinde insanla birlikte yaşamayı öğrendiği gibi, insanoğlunun mucizevi metabolizmasının da gerekli antikorları üreteceğininden hiç şüphemiz yok.
Ancak, kimyevî yani psikomatik kökeni olmayan, sadece sosyal medya üzerinden “panik” yapan insanlara özenildiği için daha çabuk yayılan “paranoyanın” tedavisi için insan beyni maalesef refleks olarak bile bir şeyler salgılamıyor.
Belki de birkaç aya kadar bu virüs meselesi gündemden tamamen düşecek ama bize bırakacağı “korku iklimi” terörü ve paranoyası baki kalacak, belki de zaten istenen de bu.
Her türlü hastalıkla ilgili hurafeler, tıp teknlojileri ne kadar gelişirse gelişsin, aynen yerinde sayıyor. Mesela, çocukken bizi hayvanlardan bulaşacak “kuduz” mikrobuna karşı korkuturlarken, “kudurarak” öleceğimizi anlatırlardı. Oysa kuduz mikrobu da diğer mikroblar gibi insanı “normal” şekilde hasta ediyormuş. Ancak bunu öğrendiğimizde çoktan iş işten geçmişti: Aklımızda “kudururak ölmenin” muazzam travmatik hayali kalmıştı.
Bugünlerin meşhur koronası bu mânâda daha masum, “solunum” yollarını bozuyurmuş sadece. Yarın-öbür gün, insan psikolojisine de etki edecek bir “bağırsak” virüsü salgını yaşarsak vay halimize. Zira işte o zaman “bedenî” koronayı savuşturmak için nasıl kişisel hijyen/temizlik lazım ve bizde de milletçe o kültürden var, ama aksine psikolojiye de etki edecek bir “bağırsak” virüsü, en çok bu milleti vurur herhalde.
Her kesimden şizofrene, paranoyaka yetecek malzeme var ülkemde zira.
Sağlık Bakanının basın toplantısında ciddi ciddi “Çin’den gelen aşıların parasını Atatürk mü ödedi?” diye soru sorulan, muhalefet liderinin seçim gecesi “kaçırıldığına” inanan, açıklanana rakamlar “Ben inanmıyorum işte, kesin yalan söylüyordur bakanlık” diye tweet atanların binlerce beğeni aldığı bir ülke burası.
Aynı kitleye, o atılan tweetlerin çoğunun Teksas, Pensilvanya IP’lerinden atıldığını anlatamıyorsunuz, zira işte belki ellerimiz tertemiz, mis gibi kolonya kokuyor ama standart beynimize doğru bilgi ulaşmıyor. Zira işte bağırsağımız yani ikinci beynimiz çoktan başka bir virus kapmış, sosyal medyaya odaklanmış halka, ellerinde tuttukları “akıllı” telefonların pillerinden bulaşıyordur belki de, kim bilir?
Doğrusu, tüm dünyayı kaplamış bu korku-paranoya kültürü.
Sessiz sedasız devasa askerî hareketlilikler mevcut, dünyanın her yerinde, normalde herkesin bu tuhaf durumu sorgulaması gerekirken, korkudan evlere kapanmış insanlar bunu garipsemiyor bile.
Yaklaşık son 5 senedir, ABD’li emekli subayların “takıldığı” bir sosyal medya grubu var, biz de onları takip ederiz. Bu “emekli” amcalar, ellerinde telefonlar, kameraya kendi memleketlerinde gördükleri askerî hareketlilik videolarını çekip dururlar, birbirleriyle paylaşırlar. Ondan sonra da bu “normal dışı” sevkiyatların çeşitli internet haritaları üzerinden son duraklarını bulmaya çalışırlar.
Alın size açık istihbarat.
Son beş yılda, ABD ordusu binlerce, hatta onbinlerce tank, zırhlı araç vb. gibi teçhizatları Avrupa’ya ve Ortadoğu’daki müstemleke limanlarına gönderdi.
O zamanlar bu silahların bir kısmının PKK’nın kolu olan YPG’ye gönderildiğini, bu kadar açık bir istihbarat kaynağından gözlemleyip, elimizden geldiğince devlet büyükleriyle paylaşyama çalışmıştık, hani o “çözüm süreci” denen o karanlık dönemde…
Ancak o zaman anlamadığımız bir nokta vardı, PKK dışında da o kadar tank ve aracın neden “Almanya, Romanya, Yunanistan, Polonya” gibi ülkelere de sevk ediliği idi…
Artık anlıyoruz.
ABD içinde de askeri hareketliklik tam gaz devam ediyor.
Sanki Almanya sessiz sedasız ABD tarafından NATO maskesi ile işgal ediliyor.
ABD ordusuna “teyakkuz” emri verilmiş, zaten onların “Jandarma” birlikleri statüsünde olan “National Guard”ların alarmda olduğunu biliyoruz, bunun üstüne bir de ordu alarma geçirilmiş.
Yıllar önce, bu National Guard’lara, milyarlarca, evet “milyarlarca” mermi alım ihalesinin neden yapıldığını şimdi daha iyi anlıyoruz.
Hazır virüs herkesin kafasındayken ABD ordusu, tüm dünyaya çörekleniyor.
Gelecekteki “Rambo” filmlerinin konusu belki de “Akdeniz korsanlarından kaçırmaya çalıştığı “eldiven-maske” sevkiyatlarını kurtararak İtalya’ya teslim eden kahraman ABD askerileri ile ilgili olur mu, olur?
Bu küresel hareketliliğin üzerine ABD merkez bankası sanki “dolar” çakılsın, herkes daha da paniklesin diye “karşılıksız” para basmaya devam ediyor.
Yeterince korkmadınız mı?
Dünya liderleri, Boris’i, Merkel’i sanki istatistik uzmanları öyle emretmişler gibi, “Halkımızın yüzde yetmişi, sekseni virüse kapılacak diye insanları daha da korkutmaya çalışıyor. O da yetmedi mi, ne kadar “virüs kapmış” ünlü varsa haberleri son dakika olarak geçiyor.
Standart önlemler sayesinde bu virüsü kısa bir zaman sonra “grip” gibi ev halkından birisi gibi hayatımıza girecek, bu kadar basit. Ama özellikle, ülkemizdeki “ikinci beyni” duygu travması yüzünden “Erdoğan” nefretinden bozulmuş vatandaşlarımıza bu küresel askeri-iktisadi çok tuhaf hareketliliği anlatamayacağız.
Bekledikleri gibi infialler oluşmayınca, vaka sayıları artmayınca, maskeli “abiler, ablalar” belki de büyük şehirlerde kamusal alanlarda kendilerini yere atıp, teatrel titreme nöbetleri geçirecek, bunun görüntülerini de sosyal medyadan yayacaklar, maksat “paranoya iklimi” her daim ülkede hazır ve nazır olsun, hükümet-devlet ne adım atarsa atsın, vatandaş kendini hep güvensiz hissetsin ki “dış müdahale” ortamı her zaman “canlı ve sıcak” kalsın…