Bir ‘iç işgal’ denemesi olarak öne çıkan Cizre, Silopi ve birçok ilçedeki PKK varlığına yönelik kapsamlı operasyonların yoğunlaştığı, Rusya ve İran’ın Suriye üzerinden Türkiye’nin elini kesmeye çalıştığı, Türkiye-Rusya krizinin Putin’in magandavari sözleriyle tırmanıp neredeyse dünya savaşı havası estirdiği, Türkiye’nin müthiş bir hamle yaparak askeri birliklerini Musul çevresine yerleştirdiği ağır bir gündemi omuzlarken hazırladık bu sayıyı.
Gerçek Hayat’ın; derinlikli analizlerle dolu, ufku açık, özgürlük alanı alabildiğine geniş ve bu toprakların hamuruyla yoğrulmuş bir dergi olması için daha “neler yapabiliriz”i sorgularken aynı zamanda bu yoğun gündemin üstesinden gelmenin, gelişmeleri Gerçek Hayat diliyle anlatmanın telaşını yaşadık.
Bize, bizim olana ve bu topraklara yabancı olan her söze mesafeli duracağız ve “biz” kimliğine güç vereceğiz.
Suriye’de olanlara bakarken, Güneydoğu’da yaşananları okurken, Kurşunlu Camii yakılırken, bir göçmen çocuk cesedi kıyılarımıza çarparken ya da Avrupa sınırlarında horlanırken, hep kendi sözümüzü söylemeye, hep yüreğimizden konuşmaya çalışacağız.
Bu yüzden HDP’nin, bu yüzden PKK’nın, bu yüzden YPG’nin bizim dünyamızda yeri olmayacak. Etnik ayrışmaların, mezhep kimliği üzerinden çatışma senaryolarının esiri olmayacağız. Birleştirici, kaynaştırıcı, yakınlaştırıcı, şehirlerimiz kadar geniş yürekli olacağız. Bu yüzden Halep’e de, Şam’a da, Konya’ya da, Diyarbakır’a da evlerimiz kadar yakın, evlerimiz kadar sıcak olacağız.
Bu coğrafyayı güvenlik politikalarıyla paramparça edenlere, sınırlarımıza yeni sınırlar ekleyenlere, bütün bölgeyi şehir devletlerine bölecek haritalar çizenlere inat, tersine bir rüzgar estirmenin, tarihin akışını normalleştirmenin, şehirlerimizin koruyuculuğuna sığınmanın mücadelesini vereceğiz. Ortak dilimizi keşfedip, birbirimizle aracısız konuşabilmenin, zihinlerimizi yakınlaştırmanın çabası içinde olacağız.
Bir yetim çocuğun ahı, bir şehide duyulan ağıt, bir vatansızın acısı yürüklerimizi titretecek. Coğrafyamızı vatan olmaktan çıkaranlarla, insanlarımızı vatansız bırakanlarla hesaplaşmamızın sonu gelmeyecek. En karmaşık dosyaları sunarken de, en aktüel meseleleri sayfalarımıza taşırken de bu esas üzerinden hareket edeceğiz. Öfkelerimiz de sevinçlerimiz de, şakalarımız da öyle olacak.
Bu sayıda Necip Hablemitoğlu cinayetini işledik. Faili meçhuller dosyaları yeniden açılırken, on üç yıl önce işlenen bir cinayetle ilgili yeni soru işaretleri ve yeni şüpheler ortaya çıkmışken biz de bu konuyu sorgulayalım istedik. MİT Müsteşarı olması bile muhtemel olan bir kişiyi kim, neden öldürmüş olabilir? Kim bilir, belki bu cinayetin sırrı on üç yıl sonra çözülecek ve Türkiye’nin bir karanlık dosyası daha aydınlanacak. Osman Özgan ve Yılmaz Çınar’ın hazırladığı dosyası dikkatle ve ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Sevda Dursun’un “Yerlilik” soruşturması da önereceğim dosyalardan. Süleyman Seyfi Öğün, Yusuf Kaplan, Rasim Özdenören, Nurhayat Kızıltan ve İsmail Halis’in değerlendirmelerini dikkatinize sunuyoruz. Tabi Emeti Saruhan’ın, Kanuni Türbesi’nin bulunmasıyla ilgili çalışmasını da..
Nobel kimya Ödülü’nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar ezberleri nasıl bozdu? Mütevazılığı ile ülkesine ve milletine bağlılığı ile kimleri rahatsız etti? Turgay Bakırtaş’ın kaleminden okuyacağız.
Her sayıda olduğu gibi bu sayıya da katkılarından dolayı; Kemal Sayar, Ali Ayçil, Ayhan Ogan, Cihan Aktaş, Selçuk Türkyılmaz, Ömer Lekesiz, Murat Zelan, İbrahim Tığlı, İdris Saruhan ve Ersin Çelik’e teşekkür ediyorum.
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni