Batı medyası bu kayyum haberlerini öyle sinsice, öyle basın ahlakından yoksun olarak takdim ediyor ki, sanki bütün bu kararlar Erdoğan’ın iki dudağı arasından çıkmış, sanki devletin savcısı, polisi, istihbaratı konudan bihabermiş gibi… Asıl mesele, biz sustuğumuz için sürekli algılar düzleminde kaybediyoruz, dağlardaki teröristleri teker teker avlasak bile…
Terör destekçisi belediyelere kayyum atanması elbette sözüm ona insan hakları ve özgürlük havarisi batı medyasını çok endişendirmiş.
Özellikle Washingon Post, “Türkiye kaos’un eşiğinde” diye debelenmeye başlamış.
İnsan gerçekten hayret ediyor, bu beyefendi ve hanımefendileri karşısına alıp;
“Bakın bir senaryo yazalım sizinle ne dersiniz;
Diyelim ki bir eyaletinizde, mesela New Mexico, buradaki vali Meksika-İspanyol kökenli olsun…
Sizde yerel yönetim diye bir kavram yok, anlamaya çalışın, valinin seçildiği bir sistem düşünün, bu eyaletin valisi seçilir seçilmez teröre destek vermiş insanları valilik binasında hemen işe alsın…
ABD vatandaşlarını öldürmüş “ayrılıkçı teröristlerin” cenazelerine gitsin…
Onları kutsasın…
Ayrıca elinizde bölgede kargaşa çıkartıp ABD polisine bombalı tuzak kurmak için çalışmalarda bulunan insanlara yardım ettiğine dair FBI’dan rapor olsun…
Kafanız karıştı değil mi?
Bu kurmaca düzleminde biraz daha eskiye gidelim…
Sizin anlayacağınız senaryomuzda “flash-back” yapalım yani…
Siz sadece zoraki/yapmacık bir iki parti tiyatrosuna mahkûmsunuz bu yüzden pek zorlanırsınız bunu hayal ederken ama diyelim ki Cumhuriyetçiler ve Demokratlar dışında bir parti daha var ve bu parti daha çok “New Mexico” eyaletinde yaşayan Meksika kökenli ABD vatandaşlarına hitap ediyor.
Partilerinin yöneticileri, New Mexico eyaletinin ABD’den kopartılıp Meksika’ya geri verilmesini savunan ve bunu sağlamak için eyalet sınırında devriye gezen ABD polis ve askerine seri suikastler düzenleyen bir terör örgütüne sırtını yaslamış olsun…
Ayrıca bu partinin temsilcileri, ne kadar eyalet binası varsa orada ABD yerine Meksika bayrakları assın. Çocuklarına İngilizce ders verilmesi yerine okullarda İspanyolca öğretilmesini istesin…
Bütün bunların üzerine, canı sıkıldığı zaman ülkenin her bir yanında bombalar patlatıp sivilleri hedef alsın bunların sırtını yasladığı terör örgütü…
Şimdi size soru, sayın saygıdeğer Batı medyası temsilcileri…
ABD güvenlik güçleri bu valilere ne yapar?
Yargıdan önce ABD polisi herhangi bir “arama emri” beklemeden bu “etnik kökenli” valilerin bedenlerine kaçar adet kurşun saplar” diye niye soramıyoruz?
Soramadığımız için, veya daha doğrusu ne zaman sorma fırsatı elimize geçse, eğilip bükülüp derdimizi anlatmak için kırk takla attığımızdan herhalde, bırakın hesap sormayı, yukarıdaki türevinden normal soruları bile soramıyoruz onlara.
Onlar da bu yüzden istedikleri gibi manşetler atıp, yerli işbirlikçilerle el ele verip, sallayıp duruyorlar.
Etnik köken konusunda Türkiye kadar bu meseleye hassasiyetle yaklaşan bir başka millet yoktur.
Hiçbir zaman, hiçbir zümre veya köken bizim milletin derdi olmamıştır.
“Etnik terör” yüzünden binlerce şehit vermiş olsak bile…
Mesela sadece Amerika mı?
Neden İtalya’dan ayrılmak isteyen Sicilyalılar meselesine hiç değinmez Avrupa Birliği parlementosu?
Neden “Katalonya’ya özgürlük” isteyen Basklıları hemen tutuklayıp İspanya’ya iade eder?
Valonlar, kalkıp Brüksel’de bomba patlatsa, Belkçika polisi onlara neler yapar?
İngiliz gizli servisi son yüzyılda kaç İrlandalıyı “etnik terör” bahanesi ile “fail-i meçhul bir şekilde” ortadan kaldırdı ve bu niye hiç haber olmadı?
BATI ÇARPITMADAN ANLATMAZ
Hendek olayları ile ilgili Batı medyasında tek bir görsel yok, olayları çarpıtmadan aktaran…
Neden bizim büyükelçilerimiz, ABD’de ve AB ülkelerinde her gün, her daim yapılan etnik zulümleri onların yüzlerine vuramıyor?
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, batı medyası bu kayyum haberlerini öyle sinsice, öyle basın ahlakından yoksun olarak takdim ediyor ki, sanki bütün bu kararlar Erdoğan’ın iki dudağı arasından çıkmış, sanki devletin savcısı, polisi, istihbaratı konudan bihabermiş gibi…
TRENDEN İNENLERDEN ZAMAN AYARLI TWİT
Fırat’ın doğusu, Suriye’nin kuzeyi, İdlib kırsalı gibi hayati önem taşıyan “askerî-millî” güvenlik meseleleri varken, batı medyası yetmiyormuş gibi bir anda “demokrasi havarisi” kesilen “trenden inen siyasetçiler de devreye girip, “zaman ayarlı tweetler” atmaya başladılar ya… Oh, ne ala…
Elbette bütün bunlar, ayrıca da Erdoğan’ı yalnızlaştırma projesinin bir başka ayakları…
Mesele hiçbir zaman Kaz dağları olmadığı gibi, Diyarbakırlı vatandaşların alması gereken hizmet de değil.
Tek bir batılı gazete yok ki, kayyum atanan belediyelerin hizmetlerinden vatandaşların ne kadar memnun kaldığından bahseden…
Hepsi sinsi bir şekilde ne kadar CHP seçmeni varsa, “susma, susarsan sıra İzmir’e, İstanbul’a gelecek diye onları kışkırtıyor.
Ekserisi aşağılık kompleksleri içinde yüzen bu kesim de, “ay ne hoş ecnebi gazeticiler bana sesleniyor, dur şunlarla diyaloğa gireyim, yabancı dilimi göstereyim” dercesine bu tuzaklara düşüyor, sosyal medyada ciddi ciddi İstanbul belediyesine de kayyum atanacağı konuşuluyor.
Hiç kimse hendek olayları sırasında verdiğimiz şehidleri hatırlamıyor bile.
Keza, hendek pisliğinden temizlendikten sonra devlet tarafından bölge halkına verilen konutlarda, alt yapı hizmetlerinin sıfırdan yeniden yapılmasından bahsetmiyor.
Asıl mesele, biz sustuğumuz için sürekli algılar düzleminde kaybediyoruz, dağlardaki teröristleri teker teker avlasak bile…