Libya ile varılan mutabakattan sonra Kuzey Afrika merkezli hâdiseler Türkiye’yi çok daha yakından ilgilendirmeye başladı. Libya ile yapılan deniz yetki alanlarını sınırlandıran anlaşma İslam ülkeleri ile ilişkilerimizin önemini bir daha gösterdi. Fakat hâdiseler İslam ülkeleri kavramını da sarsacak niteliktedir. Arap Birliği, AB, BM gibi ulusüstü yapıların çökmeye yüz tuttuğu bir zamanda İslam ülkeleri arasında işbirliği sağlamak için kurulmuş yapıların sarsılması da kaçınılmazdır. Dolayısıyla İslam ülkeleri derken herhangi bir birliği kast etmediğimizi vurgulamamız gerekir.
Uluslararası mücadele İslam ülkeleri arasında da bir kamplaşmaya yol açıyor. BAE, Suudî Arabistan, Mısır, Amerika ve Fransa ile açıktan ilişkisi olan Halife Hafter’e destek verirken Türkiye meşru Millî Mutabakat Hükümetini destekliyor. İslam ülkeleri arasındaki kamplaşma Malezya’da gün yüzüne çıkmıştı, Libya’da yeni bir aşamaya doğru gidiyor. Kuzey Afrika ülkelerinin Körfez ülkeleri ve Mısır’dan belirli düzeyde farklı olduğu görülüyordu fakat süreç ülkeleri tercihte bulunmaya zorluyor.
Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek veriyordu fakat Libya’daki varlığını anlamlı hâle getirecek hukukî dayanaklar açısından konunun yeniden meclise getirilmesi gerekiyordu. Bilindiği gibi Libya’ya daha önce de asker göndermiştik. Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde Türkiye’nin Libya’ya askerî desteği için yolu açan tezkere mecliste onaylandı. Libya davet etmişti, Türkiye de icabet edecek. BAE, Suudî Arabistan ve Mısır zaten darbeci Hafter’e destek veriyordu. Bu durumun çok önemli sonuçları olacaktır. Daha şimdiden kamplaşmalar olduğuna göre sahadaki değişimler şaşırtıcı olmayacaktır.
Özellikle 15 Temmuz 2016’da Türkiye’ye yönelik FETÖ’cü işgal ve istila girişiminden sonra yakın coğrafyamızda büyük değişimlerin yaşanacağını dile getirmiştik. Hatta FETÖ’nün püskürtülmesinden sonra ortaya çıkan yeni fikirleri Fransız İhtilali’nden sonra dünyayı etkileyen devrimci fikirlerle karşılaştırmıştık. Yerli ve millî kavramları hâlâ tam olarak anlaşılmasa da yeni Türkiye’nin tetiklediği değişimlerin yakın coğrafyamızdaki etkileri, işaret edilen fikirlerin de tebarüz etmesine imkân verecektir. Bunu romantik bir hissiyat altında söylemediğimizi özellikle belirtmek isteriz.
Kuzey Afrika ülkeleri sadece bizim açımızdan önemli değil. Libya’yı Fas, Cezayir ve Tunus ile birlikte düşünmek gerekir. Aslında Mısır’ı da Libya’dan bağımsız düşünemeyiz. Jeopolitik önem Akdeniz ile sınırlı değildir. Haritaya bakıldığı zaman Büyük Sahra ülkelerinin, Batı Afrika’ya ve Doğu Afrika’ya bağlantısını görebiliriz. 19. yüzyılın sonunda İtalya’nın Doğu Afrika’da Eritre ve Etiyopya’da sömürge yönetimi oluşturmaya başladığını ve sonra Libya’ya girdiğini unutmamak gerekir. İtalyanların Doğu Afrika’dan temin ettikleri askerlerle Libya’ya girdiğini hatırladığımız zaman bugünü daha iyi anlayabiliriz. Coğrafyanın bir parçası düştüğü zaman muhakkak diğerleri bundan etkileniyor. Bizim için Birinci Dünya Savaşı da Libya’da başlamıştı.
Mayıs 68’de Fransa’yı yakıp yıkan gençlik hareketlerini anlamak için mutlaka Kuzey Afrika’ya bakmak gerekir. Mayıs 68’i ve Arap Baharı’nı kolonyalizm sonrası antiemperyalist hareketlerin ürettiği eylem ve söylemler çerçevesinde ele almak yeterli olmayabilir. Fakat Fransa’nın Cezayir’de uyguladığı insanlık dışı şiddet karşısında Müslümanların ürettiği direnç kırılmayınca bütün dünya şaşkına dönmüştü.
Che Guevara’yı Cezayir’e getiren Marksist dayanışma duygusu değil, Cezayirli Müslümanların mücadele azmiydi. Sömürge topraklarının “lanetlileri” Fransa karşısında kazanabiliyorsa Avrupa’da işçi sınıfları da kazanabilirdi. Benzer duygular Afrika’nın geneli için de geçerliydi. Fas’ta Rif Savaşı ve Libya’da Ömer Muhtar’ın efsanevî mücadelesini unutmamak gerekir. Mayıs 68’i Avrupa sınırları içinde kalarak anlamak mümkün değil.
Türkiye’de fikir hayatını yönlendirenler 15 Temmuz’u sıradanlaştırmaya çalışsa da hadiseler onları durduracak. 2013’te Mısır’da Mursî’nin devrilmesinde FETÖ okullarının çok önemli bir rol üstlendiğini biliyoruz. Bu yapının sahip olduğu düşünce itibarıyla BAE ve Suudî Arabistan ile bir araya gelmesi mümkün değildi. Fakat bu yüzeysel bir durumdu. Türkiye’yi içeriden durdurmaya çalışan ekiplerle dışarıdan durdurmaya çalışan BAE ve Suudî Arabistan’ın birlikte hareket etmesi 15 Temmuz’un coğrafya genelindeki yansımasıdır. Aynı odakların Libya’ya çökmek istemesini de coğrafyanın değişim sancıları ile açıklayabiliriz.
Bugün Avrupa değerlerinden bahseden bir kimsenin kalmaması Fransa, Almanya ve İngiltere’nin darbeci Sisi’ye destek yarışına girmelerinin bir sonucudur. Mayıs 68, Cezayir’de başlarken Avrupa değerlerleri de 2013’te binlerce yıllık Kahire sokaklarında anlamını yitirdi. Türkiye’de muhafazakâr muhalefetin hâlâ Avrupa değerlerinden bahsetmesi 15 Temmuz’da meydana gelen değişimin sonucudur. Taraflar safını belirliyor ve durmak istedikleri yere doğru gidiyor. 1911’de gayr-i resmî olarak yola çıkmıştık. Şimdi Türkiye, Libya ile birlikte olduğunu bütün dünyaya ilan ediyor. Türkiye’de başlayan değişimin yakın coğrafyamızı etkileyeceğinden şüphe duymamak lazım.