ABD’nin gerçek patronlarının İsrail devletini destekleyen lobiler olduğunu daha önce fark etmiştik. Bugünlerde ise ABD meclisine giren ilk “tesettürlü” milletvekili İlhan Omar’ın maruz kaldığı linç, Trump’ın “Aslında Türkiye o kadar da haksız sayılmaz, ne yapsak bilemiyorum” gibi ikircikli tavrı, hep bu yetkili isimlerin arkalarında “bir el” olduğunu hissettiriyor bize.
Biz S-400/F35 denklemi sayesinde belki de ilk defa ABD’nin en tepesindeki ismin aslında hiç de o kadar yetkili değil, tam tersine “temsili” bir pozisyonda olup, karar mercisi olmadığına şahit oluyoruz, milletçe.
Oysa ABD sistemine, özellikle yakın siyasi tarihine mercek tutarsak, aslında ABD başkanlarının medyalarında abartıldığı kadar yetkileri olmadığını kavramış oluruz. 1980’lerden beri bizlere hep ABD başkanlarının “bir düğmeye basarak tüm dünyayı nükleer cehenneme çevirebilecek kadar yetkili ve süper-gücün” tepesindeki isim olarak anlattılar ama bugünlerde Trump’ın ayrı telden çalması, Pentagon’un ayrı telden çalması sonucunda bu duruma bir kez daha şahit oluyoruz.
ABD’nin gerçek patronlarının İsrail devletini destekleyen lobiler olduğunu daha önce fark etmiştik. Bugünlerde ise ABD meclisine giren ilk “tesettürlü” milletvekili İlhan Omar’ın maruz kaldığı linç, Trump’ın “Aslında Türkiye o kadar da haksız sayılmaz, ne yapsak bilemiyorum” gibi ikircikli tavrı, hep bu yetkili isimlerin arkalarında “bir el” olduğunu hissettiriyor bize.
O ELE DİKKAT!
Hani bir belediye başkanını, İstanbul seçimlerinden hemen önce arabaya binerken bir el omuzundan çekiyordu ya, aynı onun gibi.
Rahat bıraksalar Trump bizimle güle oynaya ticaret yapacak.
Ortadoğu’da sürdürdükleri yüksek maliyetli savaştan vazgeçecek.
Çıkarı gereği İsrail ile de iyi geçinecek, Türkiye ile de.
Ama o el var ya, işte o el, son 10 yılda bilmem kaç küsur İngiliz başbakanı değiştiren,
Fransa’daki sistemi tıkayan,
İtalya’yı ve Almanya’yı neredeyse dünya siyaset sahnesinden silen,
Türkiye’de ise dizayn edemediği siyaseti darbeler yolu ile karıştırmaya çalışan, o el…
İşte o el yüzünden Trump’ın hiçbir sözüne güvenilmez… Zira bugün dediğini, yarın kıvırmak zorunda kalabilir…
İşte o el, her yıl ABD kongresinin başına “kukla” bir başkan seçer, seçtirir, toplumu gerer, kutuplaştırır, başkan sağa sola atarlanır ama “kumarhane sahibi” her zaman kazanmasını bir şekilde bilir.
İşte bu kumarhane İsrail’in çıkarları için Amerikan siyasi tablosunu şekillendirenlerin “işlettiği” bir kumarhanedir…
Trump, damadı üzerinden istediği kadar İsrail dostu gözüksün, eğer tüm bu coğrafyadaki İsrail emellerini algılayamıyorsa, o el, her zaman onu arkasından dürtecek.
TRUMP’IN MANTIĞI
Trump’ın mantığı düz ve basit: Müşteri daima haklıdır. Eğer Patriot diye bir ürün varsa rafta, satıcı gönülsüz ise, alıcı yan dükkana gider.
Bu “ticari felsefe” Trump için emlak kralı olma serüveninde sürekli karşısına çıkan bir durum.
İşte bu yüzden S400’lerin nasıl olur da Ortadoğu’da İsrail’in bütün planlarını bozduğunu algılayamıyor, onun için fazla “stratejik derinliği” olan bir mesele bu. “Kardeş kardeş geçinsin işte Ortadoğulular, malları hep ben satayım, ne var bunda?” diyor ama işte kazın ayağı öyle değil.
Aslına bakarsanız hiçbir NATO ülkesinin bizim S400 almamızla bir sorunu yok, olamaz da.
Gidin sorun İspanya’nın Deniz Kuvvetleri komutanına, Norveç’in Hava Kuvvetleri Kurmay başkanına, hepsi hak verecektir bize.
İSRAİL’İ RAHATSIZ EDEN NEDEN
Oysa NATO’nun omuzuna da dokunan bir el var.
İsrail’in bu bölgede istediği gibi, İHA, SİHA, uçak, drone veya uydu uçurması eskisi gibi rahat olmayacak, sırf bizim S400’lerimiz var diye.
İşte bu yüzden Trump’a da, NATO’ya da baskı üstüne baskı yapıyorlar.
İşte bu yüzden daha çok yakın tarihe kadar Netenyahu başta olmak üzere, pek çok İsrailli siyasetçi, ABD kongresinde başka hiçbir yerde göremeyeceği desteği gördü.
ABD kongresi, başka ülkenin hiçbir siyasi figürüne bu kadar destek vermedi, İsrailli siyasilere verdği kadar.
Hele geçtiğimiz yıllarda ABD kongresinde yaşanan bir olay var ki, hatırlamak zorundayız.
Bundan 8 yıl önce ABD Kongresi’nde asla hatırlardan silinmeyecek bir olay yaşanmıştı. Temsilciler Meclisi hem de Senato üyelerine hitap eden İsrail Başbakanı Netanyahu, konuşması sırasında 25 defa ayakta alkışlanmıştı
Gözlerinizi kapatın bir düşünün, herhangi bir ülkenin başkanı gelmiş ülkemize, TBMM’de bir konuşma yapıyor. Milletvekillerimiz konuşma devam ederken galayena gelip ayağa kalkıp bu “yabancı” ülke liderini ayakta alkışlıyorlar.
Sonra oturuyorlar. Konuşma devam ediyor. Sonra bir daha ayağa kalkıp konuşma devam ederken tekrar alkışlıyorlar. Sonra bir daha… Sonra bir daha… Tam 25 kere.
İsrail başbakanının Amerikan kongresinde konuşması çok normal de, bildiğimiz kadarı ile Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde sadece Amerikalılar vardır ve teknik olarak İsrail başbakanı orada bir “yabancı” ülke başbakanı sıfatı ile konuşuyordur.
Peki Amerikan Kongresini bu kadar mest eden Netanyahu’nun konuşmasının içeriği neydi?
Netanyahu “1967 sınırlarına geri dönemeyiz” diyor. İsrail’in bölgede “yabancı bir işgalci olmadığını” iddia ediyor. Filistin’in askerden arındırılmış olması gerektiğini söylüyor. Filistin’in BM üzerinden çözüm arama çabalarının barışı getirmeyeceğini üzerine basa basa vurguluyor.
Bilindik masallar yani…
Bu olaydan bir hafta önce dönemin başkanı Obama kem ve de küm tarzında “aslında dönseniz iyi olur” demişti yarım ağızla. Kongre de Netanyahu’yu davet ederek intikamını böyle almıştı. Belki de Amerika’nın gerçek sahiplerinin kim olduğunu hatırlatmış oldu.
En saygın(!) ABD’nin İsrail destekçisi basın kuruluşları bile bu bilgi notunu “biraz abartılı değil miydi” etiketiyle geçiyor. Hemen düzeltiyorlar gerçi, “Yanlış anlamayın, Amerika İsrail’e desteğini kessin demiyoruz, zaten Kongre dış politika konusunda ABD başkanı ile aynı görüşe sahip olacak değil ya” filan diyorlar mır mır tonunda. Ama belli ki şu 25 kere ayakta alkışlama meselesi onların bile tuhafına gitmişti.
İşte Trump belki de bütün bunlardan bihaber bir şekilde S400/Patriot meselerinde Obama’yı suçluyor, ABD’nin en tepesindeki tek yetkili ağzın “kendisi” olduğunu zannederek…
Sahi, ABD halkı ne zaman
soracak bu soruyu: ABD’nin asıl patronu kim?