Biz bu satırlarda “tiyatro” tabirini kullanmaktan bıktık, usandık, Ortadoğu’daki siyasi figürler başka bir şey bilmez oldular iyice.
Bağdat’ın göbeğinde elini kolunu sallaya sallaya gezmeye çalışan Süleymani’nin “mafya üsulu infazı” üzerine yapılan spekülasyonların, bizim “analiz kültürümüze” ilginç katkıları olduğu yadsınamaz.
En azından uzun bir süre “Pers kültürü”, “İran’ın kadim devlet geleneği”, “İran’ın diplomasi hünerleri” gibi tabirleri duymayız artık diye ümit ediyoruz.
Bundan daha 2 hafta öncesine kadar, İran derin devletinin bir numaralı istihbaratçısının, ABD-İran “antlaşması” sonucu infaz edileceğini, hemen arkasından iki devletin tepesinin “mahsusçuktan” bir twitter-füze piyesi sergileyeceğini söyleseler, abartılı bir komplo teorisi derdik ama gözümüzün önünde olaylar öyle cereyan etti ki, sokaktaki amcalar, teyzeler bile artık neredeyse 2006 Lübnan-İsrail savaşınının perde arkasını bile sorgular hâle geldi.
FÜZELER NEDEN BU KADAR KOLPA?
Türkiye’nin önüne taş koymak için muazzam bir yarış sergileyen gezici zihniyetin, ‘İstanbul havalimanında bir kaza olsun’ diye açıktan açığa dua ettiği şu günlerde, elbette aynı sözümona çevreci zihniyetin, Avustralya’da göstere göstere yapılacak olan binlerce deve katliamını protesto etmesi için Avustralya büyükelçiliğini yumurta yağmuruna tutmasını beklemek nasıl saflık olacaksa, aynı şekilde İran konsolosluğunu soru yağmuruna tutmak da abesle iştigal olur.
Bu yüzden, İran’ın “füzelerinin bu kadar kolpa” çıkmasına rağmen, hâlen Türkiye’de sosyal medyada Rusya destekli ciddi bir algı operasyonu ile İran’ın Amerika’ya ciddi bir cevap verdiği iddialarını yaymak için o mâlum “gezici” zihniyet ile “mezhepçi” zihniyet el ele vermiş durumda.
Maalesef İran’ın füzelerinin üzerinde öyle gelişmiş bir “yapay zekâ güdüm kodu” var ki, gidiyor sadece Müslüman bir hedef buluyor, öldürüyor. Eğer hedef İsrail veya Amerika ise bu kod devreye giriyor, füzecik hemen kendi kendini ıskartaya çıkartıyor.
TÜRKİYE’Yİ DÜŞMAN GÖRÜYOR
Artık şunu net görelim: Bırakın Türkiye’yi Müslüman olarak görmeyi, İran bizi sadece bertaraf edilmesi gereken bir düşman olarak görüyor. Bizde ise hâlâ onları “Müslüman ama farklı bir mezhepten” görenler var.
İran, Türkiye’nin dış politikada elde ettiği başarıların 10’da birini sağlasa, ülkelerinde milyonlar sokaklara dökülür, günlerce festival düzenlenirdi.
Herhalde evrende Türklerden daha yalnız bir millet, kendi içinde daha çok hain barındıran bir topluluk var olamaz!
Bizde ise kendi(!) gazetecilerimiz bizi daha fazla emperyalizmle suçlamasın diye deniz aşırı faaliyetlerimizi, askeri başarılarımızı neredeyse gizleyecek hâle geliyoruz
Şİİ-SÜNNİ SAVAŞ PALAVRASI
Ve lütfen artık “Ortadoğu’da Sünni-Şii savaşı çıkartmak istiyorlar” söyleminden vazgeçelim.
Zira Ortadoğu’daki tiyatronun yazarlarının tek derdi var, o da Türkiye!
Bu saatten sonra Kuveyt, Suud, Mısır mı birleşip, Şiilere karşı savaşacak?
Hatta bir de Türkiye’ye “Gel bize abilik yap” mı diyecekler?
Nihai hedef sadece Türkiye.
Şiiler üzerinden olası bir “Kıyamet savaşı senaryosunda”, Türkiye’nin yardımına hiçbir Orta-Doğu ülkesi koşmasın diye, bu toplumlardaki bütün bu potansiyel “Ümmet ordusu askerlerini” şimdiden Şii eliyle kıyıyorlar.
Bunu gören CHP zihniyeti, sanki yıllar önce “Mollalar İran’a”diye bağıranlar kendileri değilmiş gibi, şimdilerde İran güzellemesi yapıyor.
Denklem basit aslında.
Aynı zihniyet; FETÖ’yü eskiden “Dini bir cemaat” zannederdi, ne zaman devlet düşmanı bir çete olduğunu fark etti, onların yanında saf tutmaya başladı.
Bu kafa yapısı; Eskiden İran’ı “Dini/İslami devlet” zannediyordu, o yüzden karşı çıkıyorlardı. Baktılar, İran’ın aslında tek derdi Müslüman katletmek, hemen onların safına geçiverdiler.
Böyle bir kuşatılmışlık altında, nihai hedefin Türkiye olduğunu görmek çok kolay.
Zaten gören de çok.
ŞİZOFRENLER SOKAKLARDA
Ancak tüm toplum görmesin diye bazı şizofrenler el ele vermiş. “Sabiha Gökçen havaalanındaki uçağın pistten çıkmasını Tayyip sağladı, 3.havalimanına prim kasmak için” diyen bir zihniyet ve bu lafı “favlayan, layklayan” binlerce insanımız sokaklarda “cezai ehliyeti” mevcut bir şekilde yürümeye devam ediyor.
Kaçta kaçı şizofren, kaçta kaçı İsrail’den maaşlı trol bu kitlenin, artık ayrımını yapmak çok güç.
Böylesi yalanlara inanmakla kalmayıp, hatta “Tayyibin sarayındaki hurma ağaçlarına elektrik veriliyormuş, hem de bizim vergilermizle” diyen bir kitle bu.
Devletin Başkanı, kendi eliyle Türk prototipi arabayı sürüyor, “Aslında o görüntüler simulasyon” diyor aynı kitle. Öylesi gerçekçi bir animasyon/sanal gerçeklik simulasyonu yapmanın aslında araba yapmaktan daha maaliyetli olduğunu bilemeyecek kadar da “gerçeklikten kopmuş, aklı yarılmış” bir kafa yapısı bu.
İran’ın füzelerinin tek bir ABD askeri öldürmediğini sorgulamadan inanıp, İran’ın ABD’ye müthiş bir tokat attığını iddia edip, dış politikada İran’ı örnek almamızı savunan bir kitle bunlar.
Ellerinde bilimsel hiçbir veri olmadan, “Kanal İstanbul depremi tetikler” diyenler de aynı tipler.
Amerika’da bazı komplo teorisyenleri, hükümetinin özellikle “zenci” mahallerinde musluk suyuna anti-depresan ilaçlar kattığını iddia ederler. Ne yapmak lazım? Bunların belediyeleri ile anlaşıp, bazı semtlerde içtikleri suya “şizofreni” ilacı mı katmak lazım, zira kendi rızaları ile gidip tedavi olmazlar ya!
Allah korusun, ABD üst düzey bir Türk yetkilisini, Süleymani’yi vurduğu gibi vursa, insanlar sokaklara “Hükümet istifa” diye dökülür.
Oysa sosyal adalet ve hizmet açısından Türklerden kat be kat geri durumdaki İran halkını bile konsolide etmeyi başarıyor İran devleti böylesi bir durumda.
Zira İran toplumunda, Türk toplumundaki kadar “şizofren” yaşamıyor.
Artık millî bir mesele oldu bu durum.
Yol, köprü, metrodan daha önemli cidden.
Laik-atak diye bir tabirin psikiyatri terminolojisine girmesi gerekiyor artık, en azından “Türk” psikiyatri literatürüne.