Siyaset zor bir meşgale, kendi kâideleri var, her insanın da harcı değil elbet. Aristo’nun Politika kitabından esinlenen bir kavram olup, Latince’de politicus ya da Rumca politokos’dan gelir ve “halka dair” demek. Siyaset ise kök itibariyle Arapça, siyasâ yani “devlet yönetme” demek. 1300 yıl önce Atabet-ül Hakayık’ta da benzer, “yönetmek” olarak karşımıza çıkar siyaset mefhumu.
Türkiye’deki seçimler hem bitti, hem de İstanbul’da muhalefetin yaptığı hileler nedeniyle sürüyor. Türkiye’de yaşamayan biri olarak halkın seçimini yorumlamak elbette ki bana düşmez. Ancak dışarıda yaşayan bir Türk olarak gayri ihtiyarî bu seçim bizi de ilgilendirir. Yukarda bahsettiğim kelime etimolojisinin amacı da girizgâh yapmak için değildi. İstanbul’un dünyanın en önemli şehri olduğu gerçeğini kimse yadsıyamaz. Bizi üzen kısmı ise böylesine önemli bir şehirde seçim sandıklarının şâibeli olması. Hangi parti olursa olsun, adaylar kim olursa olsun, milletin özgür iradesine kirli bir elin uzanmasına kimse kılıf bulamaz!
Elbette bu İstanbul değil de başka bir şehirde olsa kimsenin pek umurunda olmazdı. Ama söz konusu şehir İstanbul olunca ve İstanbul’da Fatih’in şehri olunca ister istemez herkesin gözü buranın neticelerinde… Dostu üzen düşmanı sevindiren neden de bu!
Bunun ehemmiyetini bilen pis bir el seçime şaibe karıştırarak bir taşla çok kuş vurmayı hedeflemiş ve başardı da. Seçim hilesi pazara gidip elma aldığında, eve gelince torbandan taş ya da çürük çıkması gibi bir şey.
“Yenilgiyi kabul edin artık, yoksa ayıp oluyor, rezil oluyoruz” baskısı ise hırsızı savunmaktan başka bir mânâya gelir mi? Elbette gelmez. Ama şaibeyi savunmak işlerine geliyor. İşte bu yüzden batı medyası muhalefetin hilesini tartışmıyor. Aksine Erdoğan’ın kaybı üzerinden moral bulmaya çalışıyor.
Sizce batı basını, özellikle de Alman, Fransız ve Yunan medyası İstanbul’un henüz belli olmayan kaybı nedeniyle neden göbek atıyor? Elbette ki Erdoğan’a ve onun inancına olan düşmanlıklarından!
Makedonya kanallarından “Erdoğan’ın seçmeni daha elit şehirlerde yaşayanlar değil herhalde” şeklinde bir soru sorulmuştu. Buna cevaben “Tam aksine, özellikle İstanbul’u etraf coğrafyada süper güç haline dönüştüren Erdoğan’dı” cevabı verilmişti. Oluşturulmak istenen bir algı var.
Bir de aklıma takılan diğer bir husus daha var, yaşadığım ülkede bırakın Avrupa ülkelerinden birini, komşu ülkelerin seçimleri bile bu kadar tartışılmaz. İstanbul’un tartışılması, gündemde kalması, Türkiye’nin artık büyük bir güç olmasından kaynaklanıyor ve bunu görmek lazım. Artık kimse Türkiye’yi konuşmadan yapamaz!
Diğer yandan Türkiye özelde de İstanbul, Balkanlarda küçük-büyük ticaretle uğraşanlar için şah damarı. İstanbul’daki dalgalanma burada kasırgaya dönüşür. Hafif bir esintiyi bile hisseder Balkanlı. Velhasıl onu idare edecek olanın kim olduğu bu yüzden merak konusudur. Meselenin bir diğer yönü de bu!
Garip olan ise, hem hileden söz edilmemesi, hem oyların yeniden sayıldığı, hem de seçimlerin İstanbul’da yinelenebileceği konusu medyada pek yer bulmuyor. Bu da Türkiye düşmanlarının umurunda değil. Onların aklı ve kalemi Erdoğan’da takılı!
Sonucu bekleyip göreceğiz, en hayırlısı neyse onu dileriz. Biz İstanbul’un kazanmasından yanayız! İstanbul seçiminin şaibeli olmasını istemeyiz çünkü o bizim İstanbul’umuz!