Küreselciliğin şiarı ve yeni dünya düzeni safsatalarının en önemli propaganda merkezlerinden biri olan, sözüm ona düşünce kuruluşu RAND, Türkiye hakkında ilginç yorumlarda bulunmuş. Bu kuruluşu dünya genelinde pek ciddiye alan kalmadı, hele hele ABD içinde duyan bilen yok, ama maalesef dış politikada ABD ile birebir aynı güzergahı izleyen CHP zihniyeti yüzünden bizim de gündemimize giriyor. RAND’ın kuruluş felsefesi, tüm dünyaya “barış” gelsin masalı altında, tek bir “merkezi-hükümet” üzerinden tüm milletleri teknokratlardan oluşan bir üst-kurulun yönetmesi. “Üst akıl da neymiş” diyenler için aslında en doğru adreslerden birisi bu RAND. Zaten sosyal mühendislik hünerlerini gizlemek için “Research AND development” anlamındaki araştırma & geliştirmeden alıyorlar isimlerini.
Soğuk savaş dönemindeki nükleer silahlanmanın topluma anlatılması görevini de üstlenmişti bu kurum. “Gerekirse ABD, Çin’e ve Rusya’ya karşı nükleer kullanmalı, zaten 10 milyon ABD’li bile bu nükleer savaş sonrasında hayatta kalsalar, bu savaşı kazanmış oluruz” diye görüşleri vardır. Bu da zaten küreselcilerin dünya nüfusunu azaltma takıntılarına bir başka örnektir.
Yeri gelir, sahte virüs panikleri üzerinde deneyler yaparlar, yeri gelir GDO’lu gıdalar üzerinden toplumların nüfusları ile oynamak isterler. Onlara göre dünya yaşanmaz bir yerdir artık, her an her yerde kaos çıkabilir. Çıksın da. Bu yüzden ister Ortadoğu’da sokak hareketleri üzerinden karmaşa çıksın, ister insanların kafaları bulansın, görevleri tamamdır.
RAND’IN HEDEFİ ERDOĞAN VE PUTİN
Şu an RAND’ın asıl derdi Türkiye olduğu kadar da Putin. Zira Türk-Rus yakınlaşması, Rand’ın da fikir babası olduğu Nato savunma konseptini bozuyor. Rand, resmi twitter hesaplarından, “Çin hiç olmazsa dünya düzeninin oluşturulması için ABD’ye rakip gibi gözükse de aslında işbirliğine açıklar. Ancak, Rusya, hızla “haydut-devlet” olma yolunda ilerliyor” diyorlar.
RAND 2.dünya savaşının küllerinden doğmuştur. ABD hava kuvvetleri için o dönem Atom bombası üreten, 2 milyar dolar bütçesi ile, o dönem için gelmiş geçmiş en pahallı askeri proje olan “Manhattan projesinin” ardından, Orgeneral Henry Arnold, “Amerika’nın artık sadece silahlara değil, ülkemizi tüm dünya teknolojisinin üzerine çıkaracak büyük akıllara ihtiyacı” var diyerek, Rand’ın ilk ekibini toparlıyor. Ve arkası çorap söküğü gibi geliyor, zira hem NASA’nın hem de ABD hava kuvvetlerinin hemen hemen bütün projelerine danışmanlık hizmeti veren bu kurum, inanılmaz bir oburluk ile bütün ihaleleleri “yutuyor” ve daha da büyüyor. Yani “rantı” iyi yere kuruyorlar.
ŞEYTANLIĞIN TEORİSYENLERİ
Böylece dıştan bakıldığında sosyal bilimler ile teknolojinin müthiş harmanı gibi gözüken bu yapılanma, aslında müşahhas olarak hiç bir şey üretmeden, “danışmanlık” paravanı arkasında, sürekli bütçesini katmerleyerek bugünlere kadar geliyor.
Özetle, ABD’nin son yüzyılda yaptığı pek çok şeytanlığın ardında bu teorisyenler var.
Ve işte bu kurum, 2020 yılına gelindiğinde artık Türkiye’den duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getiriyor, bununla ilgili bir rapor yayınlıyorlar.
TÜRKİYE’DEKİ MUHALEFETİ AÇIKTAN DESTEKLİYORLAR
Mevcut yönetimden memnun değiller.
Türkiye’deki muhalefeti açıktan destekliyorlar, onların iktidara gelmesi gerektiğini söylüyorlar.
Güya “Kürt sorunu konusundaki Türk ortaklarımızın hassasiyetini biliyoruz” demeyi de ihmal etmiyorlar. Sanki artık bu palavraya kanacak varmış gibi.
Türkiye’nin Rusya’nın çok güdümüne girdiğini söylüyorlar, ki asıl dert Türkiye’nin NATO prangasına alternatif arama çalışması, asıl endişeleri ise Türk ordusunun süratle yerli ve millî hamleler yapması.
Türk ordusunun aynen Yunanistan gibi köle ve köhne kalmasını istiyorlar.
“Gerekirse İncirlik üssünden bile vazgeçelim, yeter ki Türkiye’yi terbiye edelim” deme noktasındalar
‘TÜRK ASKERİNİ ABD, AMERİKA’DA EĞİTSİN’
Ve son bir madde var ki, aslında emperyalizmin son 200 yılda tüm coğrafyamızda yaptığı ameliyatların bir özeti gibi. “Milli savunma üniversitesinin müfredatına dâhil olalım… Türk askeri okul öğrencileri ABD’deki okullara gelsin…”
Ne güzel değil mi?
Şu anki mevcut hükümeti yenemezsek bile uzun vadeli düşünelim.
FETÖ nasıl 50 sene bekledi devşirmelerini halkın üzerine salmak için, bunlarınki de aynı hesap.
Şeytan’daki sabır kimde var? Binlerce yıldır uğraşıyor
insanoğlu ile.
Sahi, Harp okullarındaki öğrencilerimiz neden ABD’de eğitim almak zorunda olsun? Daha iyi “doktrine” maruz kalsınlar diye mi?
2. Dünya Savaşının sonuçlarından en çok Almanya ve Japonya çekti, hâlâ da çekiyor. İkisinin de konvansiyonel anlamda ordu kurması hâlâ yasak.
İkisinin de teknoloji alanındaki başarıları mâlûm.
Hadi, Almanya’nın hâlâ boynunda NATO’nun tasması var, Japonya ise yıllar öncesinde İHA, SİHA konusunda muazzam atılımlar yaptı, taa Japonya’dan Basra körfezine gelecek kadar “insansız” deniz araçları var.
TÜRK ASKERİNE KANCA
İşte, Türk subaylarına böyle kanca atmak isteyen RAND türevi kurumlara inat, Japonya, Kore gibi ülkeler ile ciddi manada askeri teknolojik işbirlikleri üretebiliriz.
Hoş, aslında buna en çok Almanya dünden hazır.
Merkel’in, sadece kara kaşı, kara gözünden dolayı değil, Erdoğan’a duyduğu hayranlık.
Onun “bağımsız” duruşunu çok seviyor. Her normal lider gibi o da aynısını kendi ülkesi için istiyor. Eninde sonunda Alman halkı, “yeter artık bizi 70 sene önceki Hitler yüzünden cezalandırdığınız” diyecek.
ABD’nin en büyük korkusu bu. “Fransa sokaklarını karıştırırım, İngiliz zaten benim kuzenim. Ama o dev sanayisi ve sermayesi ile Almanya, NATO’nun yörüngesinden çıkarsa, işte o zaman işler iyice karışır, dünya devi olamam artık” diyor.
Hadi Rusya, Çin ve İran’ın oluşturacağı bir blok, “fantastik” olsun, böylesi bir bloğa, aralarındaki buzları eritmiş bir “Alman-Türkiye” ortaklığı da katılırsa, işte o ABD için zombi filmlerindeki gibi bir felaket olur.
RAND da zaten bütün bu tabloyu iyi gördüğünden, “Aman, tam destek verelim muhalefete de, mevcut iktidarı yıksın. Yıkamıyorsa bile uzun vadeli düşünelim, genç Türk subaylarını biz eğitelim, yeter ki Türkiye NATO yörüngesinden çıkmasın” diyor.
Ne acı değil mi, kendilerini “Mustafa Kemal’in askerleri” olarak tanımlayan bir güruh için, ABD’li bir düşünce kuruluşu “İktidara gelsinler keşke, tam istediğimiz gibi olur” diye iç geçiriyor.