Pagan ayinlere daha çok önem verdiğine üzülerek şahit olduğumuz eğitim sistemimiz bize Vaşington’un ABD’nin başkenti olduğunu öğretir ancak aslında bu “ülkenin” ABD’den bağımsız bir devlet olduğunu bize anlatmaz.
Benzer şekilde de Londra’nın göbeğinde, “City of London” diye ikinci bir “ülke” olduğundan, üstelik bu ülkenin “valisinin” verdiği ve İngiltere tahtının müstakbel kral ve kraliçesinin “eğilerek” aldığı anahtar olmadan tahta oturamadıklarını da bize eğitim sistemi öğretmez, tam aksine İngiltere’yi demokrasinin beşiği olarak pazarlar.
Tıpkı, kendi ordusu ve bakanlar kurulu olan Vatikan’ın işlediği aşağılık suçlardan bahsedilmemesi gerektiği de “gazetecilik ve basın yayın öğrencilerine” çaktırmadan öğrettikleri gibi.
Zira sistem bekçiliği bunu gerektirir.
Böylesi bir eğitim sistemi sonucunda ise, Trump-Erdoğan görüşmesi esnasında Trump’ın sarf ettiği “I’m a big fan of him” cümlesinde maalesef, “Onun büyük fanıyım” diye çevirenlerin tv ekranlarımızı kaplamış durumda olması kaçınılmaz.
Oysa Trump bu sözleri ile, Erdoğan nezdinde tüm Türkiye devlet hamlelerini kabul edip, onay vermiş oluyor, kendisinin içinden çıktığı “beyzbol-hamburger-çizgi roman” kültürünün bir numunesi olan “big fan of” lafzını bir kenara bırakırsak.
EĞİTİM SİSTEMİMİZ HURAFELERLE DOLU
Eğitim sistemimiz ve hatta dünya genelindeki tüm eğitim sistemleri hurafelerle dolu. Buradaki asıl dert hurafeler sayesinde gerçeği örtmek.
İster Vatikan olsun, ister “City of London” ve ister Vaşington, hepsinde aynı mimariyi görüyoruz.
Bize “sanat eseri” olarak pazarlanan bu obeliskler, dikilitaşlar, kubbeli yapılar aslında sistemin bekçilerinin “ilahlarına” çaktığı bir selam.
Selamlama şimdiye dek gizliden yapılıyordu, artık tüm dünya genelinde kitleler sistemi sorgulamaya ivme kazandırınca artık aleni yapıyorlar selamlamalarını.
Bilinçli olanlar obelisk, kubbe dikerek yapıyor, bizim ülkemizdeki eğitim sisteminin felaket seviyesindeki öğretmenleri bilinçli veya bilinçsiz fark etmez, “Paganist/Druidist ağaç kültüne tapınma ayinini” 10 Kasım törenlerine uyarlamaya çalışıyor, aklı sıra böylece Türk devleti tarihini çocuklarımıza daha iyi öğretecekmiş.
Haklı olarak toplumun önemli bir kesimi tepkisini koyuyor, yetmez ama evet.
EMLAK MAFYASI VATİKAN
Benzer şekilde de, daha birkaç yıl öncesine kadar medyalarından sürekli İslam düşmanlığı (İslamofobi) pompalanmış batılı halklar, özellikle sessiz, Hristiyan yığınlar arasında da bir uyanış, bir tepki verme söz konusu.
Kaderin tuhaf cilvesi, bize “Katolik” olarak öğretilen bu halk kitleleri artık çoktan uyanmış ve Katoliklik sistemini ciddi olarak sorguluyor. Kendi Hristiyan inançları zaviyesinde Müslümanlara artık çok daha doğru bakıyorlar.
Katolik kilisenin pedofili gibi işlediği insanlık suçlarını, Vatikan devletinin emlak mafyalığına soyunmasını eleştiriyorlar.
“Medya bize Müslümanları şimdiye dek öcü olarak gösterdi ama aslına bakarsanız, aile kurumuna bu kadar saldırı yapılırken, bırakın aile değerlerini savunmayı, uzaya bakmak için dev bir teleskop inşa edip onun adını “Lucifer” olarak koyan bir Vatikan bizim temsilcimiz olamaz. Aksine şeytana karşı vermemiz gereken bu savaşta en çok Müslümanlar bize destek veriyor. Aslında bizim de onlara vermemiz lazım” diyorlar…
Aslında Trump-Erdoğan görüşmesinin kodlarını bu uyanış-yorumları ile de okumak mümkün. Zira bu sessiz Hristiyan yığınlar, Trump için “oy deposu” elbette. Trump onların ne dediğine kulak veriyor, hatta tam olarak -samimiyetini bilemeyiz- onlara kalben bağlı gibi gözüküyor. ABD medyasının bütün çığırtkanlığına rağmen, Trump’ın ve onu destekleyen derin devlet kanadının, ABD medyasının güdümünden çıkması bunun bir sonucu. Küresel sistemin dertleri ve niyetleri iyice ayyuka çıktıkça, sistemin bekçileri daha çok hata yapıyor, eskisi gibi kendilerini kolaylıkla gizleyemiyor.
Bolivya’daki darbeye destek olarak atılan İspanyolca tweetler, ne hikmetse ABD’nin Virginya eyaletinde “TT” oluyor, CIA’nın merkezinin Virginya’da olduğunu hatırlayalım.
ABD MEDYASININ FİŞİNİ ÇEKEN GENÇLİK
Londra’nın içinde City of London diye bir başka ülke olduğunu bizim ebeveynlerimiz bilmiyordu, zira onlar merhum Adnan Menderes’in öğrencileri kıyma makinesine attığını yazan gazeteler ile büyümüşlerdi.
Oysa şimdilerde sistemi daha da kontrol etmek için tasarladıkları “sosyal medya” çift tarafı da keskin bir kılıç gibi artık.
Sistemin tapınma ayinlerinin şifrelerini kolayca çözdüğümüz gibi, Bolivya darbesi akabinde başa geçen kadına devlet nişanını askerlerin taktığı görüntüsü sosyal medyaya düşünce, bazı gençlerimiz, yılların kaşarlaşmış solcularına inat, “lanet olsun ABD destekli darbelere” diye tepki koyabiliyor.
Aynı gençlik, Bolivya’nın yeni “atanmış” devlet başkanı için “tam da bir Cumhuriyet kadınıymış” gibi inceden espri yapabiliyor.
Bunun bir akisi de Atlantiğin öte yanında oluyor, Trump-Erdoğan görüşmesi esnasında, geleneksel medyanın yalanlarından bıkmış ABD gençliği, Erdoğan hakkında atıp tutan ABD televizyonları için “kapatın gitsinler, fişini çekin ve bunlar ne diyorsa tam tersi doğrudur diye bilin” diye haykırıyor.
YERLİ PAGANLAR LÜBNAN’I GÖRMEZ
ABD’li gençlerin kendi medyalarına posta koyuşu, hemen öncesinde 10 Kasım’ı bile kendi pagan zihniyetine bağlamayı başarmış öğretmenlere verilen tepkiler üzerine, Lübnan’a bakıyoruz…
Lübnan’daki kitleler, “Osmanlı bizim ecdadımızdır, Hanginiz tek kelime Türkçe biliyor? Hiçbiriniz. Zira Osmanlı bizi sömürmedi, aşağılamadı, ama hepiniz Fransızca biliyorsunuz, zira onlar sizi köleleştirdi” diye eline Türk bayrağı almış, avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Sistem, sistem olalı hiç bu kadar korkmamıştı.
Tılsımları hiç bu kadar sağlam darbe almamıştı, son birkaç yılda aldığı kadar.
Gün gelecek, o diktiğiniz obelisklerin büyüsü bozulacak, insanların çoğu aslında kendilerini başka yollarda zannederken, sadece kendilerine zorla dikte ettirilen pagan kültürü bekçileri olduklarını fark edecekler…
“İnsanların çoğu” diyoruz, zira, evet, çoğunluk hüsrandadır, “Asr” suresinin kodladığı belli bir zümre hariç…