Ona bakma buna bak yeter!

Suriye meselesinde, her türlü analitik geometri hassasiyetlerden veya kartezyen matematik formüllerinden çok daha karmaşık denklemler var gibi gözükse de, aslında Türkiye’nin eğilip bakacağı iki adet zaviye var. Bu her iki zaviyenin ucundaki iki şahıs… Biri Trump, diğeri de Esad… İkisi de birbirinden daha kara “tencere dibi” gibi orada öylece duruyor.
Zira bu saatten sonra hem Putin’in, hem de Erdoğan’ın aralarındaki anlayış ve “değerli” ortaklığı çarçur etmemek için âzami hassasiyet gösterecekleri kesin. Putin’in derdi bütün masalarda, bütün denklemlerde boy göstermek, dış politika söz konusu olduğunda ABD’nin her geçen gün iyice îtîbar kaybettiği formüllerde, pişmiş aşlara su katarken, rakipleri ile istediği kıvamda dans etmek.
Bu yüzden Rusya, biz istemesek bile her daim Türkiye’yi sürece dâhil etmek isteyecektir. Hem tam anlamıyla Esad’a destek vermek için, hem de tam olarak bölgede İran çengisi hoş nağmeler yaymasın diye.
Putin’in Suriye hedefi çok keskin hatlı ve 300 senelik “Orta-Doğu” Anglo-Sakson emperyal merceklerini yerle bir etmek.
Putin ve Rus derin yapılarının, “masada kim olursa olsun, yeter ki İngiltere olmasın” düsturunu iyi anlayabilseydik, Astana gibi her türlü süreçte aslında Putin’den çok daha fazla tavizler koparabilirdik.
Ama buna da şükür. Zira mâlum Suriye ile hesaplarımız, Şam-Bağdat-Musul üçgenlerini cetvelle 100 sene önce çizenler kadar cukkalı olamadı maalesef, son yıllarda.
Elbette önümüze bakacağız. Şüphesiz ki “batılı paradigmalar” her ne kadar bize “mülteci krizi” diye bir tabiri kabul ettirmeye kalksa da, biz sabırla “Ensar kardeşiliği” gibi mefhumlardan dem vuracağız.
Elbette Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunacağız ve elbette sınırlarımızın yakınlarında hiçbir surette terör koridorlarına, üç harfli taşeron kombinasyonlarına izin vermeyip, kazdıkları tünelleri başlarına yıkacağız.
Ancak işte, bu “Suriye’nin geleceği” denklemindeki iki muallak mevzu hep önümüzde duracak. Biri Trump, diğeri de Esad.
Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” sözünü doğru okumak için şimdiden üniversitelerimizin uluslararası ilişkiler bölümlerinde sadece bu konuya eğilen kürsüler kurulsa yeridir. Zira basit bir denklemi belki de biz çok beter karmaşık bir hâle getireceğiz, bir türlü Trump’a güvenip güvenmeme kararsızlığı üzerinden.
Haksız da sayılmayız çünkü gözümüzün içine baka baka, “PKK terör örgütüdür” diyen ABD’nin tırlar dolusu silahı show-roomlarından mal arttığı için Kuzey Suriye’ye göndermediklerini biliyoruz. Onların da derdi DEAŞ ile mücadele yalanı altında, Kuzey Suriye’de bir “Kürt devleti” kurmak, bunu bilmeyen mi var? Bilemediğimiz, Trump’ın bunu ne kadar ciddiye aldığı.
Dış basında hemen bazı rivayetler dolaşmaya başlamış, İsrail’den üst düzey yetkililer, Trump’ı Suriye’den asker çekme kararından vazgeçirmek için ikna turlarına başlamışlar. Hiçbir ABD başkanının cesaret edemediği, konsolosluklarının Kudüs’e taşıma işleminin o kallavi, fiyakalı ve kocaman imzası ile şakkadanak halleden Trump’ı ikna etmekte zorlanır mı sizce “üst düzey İsrailli heyetler?”
Hiç sanmıyoruz.
Diyorlar ki, seçmenlerine şirin gözükmek, tribünlere oynamak için, Trump, Suriye’den “ABD askerlerini” çekecek. Ama bu ABD’nin Suriye’deki “militer” varlığı sona erecek demek değil. İngilizcede tabir mi yok, militer’in başına Yunanca’dan ithal bir “para” yani üstü, ötesi anlamına gelen bir örnek eklenir? Nasıl oluyor da hop militer, para-militer’e dönüşüyor?
ABD’li Johnny’ler kovboy balladları eşliğinde memleketlerine döner, bunun kliplerini Trump twitter’ından yayınlar, Trump verdiği sözü tutmuş olur. Ama zaten yapacağı, yaptıracağı işleri başkalarına taşere etmeyi çok seven bir tüccar var karşımızda. ABD belki de bu saatten sonra Suriye’de Blackwater tarzı paralı asker grupları ile işleri halledecek. Bu konuda ciddi duyumlar söz konusu.
Böylesi bir durum, Suriye denklemlerinin bilinmezini arttırır ve sahadan istihbarat toplama konusunda Türkiye’yi zora sokar. Zira karşımızda bu sefer, ne YPG, ne PYD kalır. Irak’ta yaptıkları gizli kapaklı zulümler ile adından çokça bahsettiren profesyonel katiller sürüsü Blackwater tarzı “güvenlik şirketleri” ile uğraşmak bizim için çok daha çetrefil bir hâl alır.
Çünkü bu “profesyonel paralı ordu”, YPG/PYD’nin entari giymiş çapulcu sürülerine benzemez ve daha da kötüsü karşımızda Pentagon gibi bir “devlet kurumu” anlamında muhatap bile bulamayız. Şurası bir gerçek ki, dünyanın başına DEAŞ gibi bir musibet açılmışsa, bunda Irak’taki otorite boşluklarını iyi değerlendiren Blackwater gibi profesyonel istihbarat çetelerinin parmağı vardır. Aynı senaryolar Suriye’de tekrarlanır. Ortam zaten müsait, iklim zaten her daim hazır…
Normal şartlarda, Münbiç v.s gibi “hedefciklerin” Türk ordusu tarafında dümdüz edileceğini, hiçbir eğitim ve teçhizat takviyesinin YPG’ye fayda etmeyeceğini iyi bilen ABD, Suriye “denklemini” asimetrik düzleme taşımak istemiş olabilir. Bu yüzden de Trump’ın Suriye’den asker çekmesine “okey” vermiş olabilirler.
Hadi, bütün bunlar öyle ya da böyle 2019 yılında gizemi çözülecek muammalar. Bizim asıl merak ettiğimiz sûalin cevabı, Noel kutlama fotoğraflarının, Rus sosyal medya botları tarafından tüm dünyaya servis edildiği Şam halkı ile ilgili.
Şam halkı ve Suriye’deki tüm etnik yapılar, cidden bir seçim olsa Esad’dan kurtulmak ister mi artık? Ya da ciddi ciddi Suriye’de bu saatten sonra bir seçim olabilir mi? Eğer bırakın 2019, 2020 ve diğer yıllar dâhil, Esed bir yere gitmiyorsa, elindeki binlerce masumun kanından dolayı ona lanet okumaktan başka ne tür bir müşahhas adımlar atacağız “Suriye denklemi” ile ilgili?
Bizce bu sûallerin cevabı, Blackwater gibi sinsi profesyonel paramiliter grupların muhtemel vahşet senaryolarının altından kalkmaktan daha zor geliyor bize, öncelikle bununla yüzleşmemiz gerekiyor.
Suriye’nin toprak bütünlüğüne mutlak riayet etmekten bahsetmemiz, devlet politikası açısından çok yerinde bir karar. Ancak, devletlere ait topraklar kendi kendilerine, bütünlüklerini korumuyorlar, o devletlerin başlarında birileri olmak zorunda.
Şu ya da bu şekilde biz Suriye’de tam olarak kimi muhatap almak istiyoruz, her daim Putin’i mi? Bu da bir tercih olabilir, ancak bunun da eğrisini doğrusunu, getirisini götürüsünü anlamamız gerekiyor.
İşte bu yüzden “Suriye’nin geleceği” denklemi, 2 bilinmeyenli basit bir denklem iken, bir de üzerine sadece Şam halkının Noel kutlama fotoğraflarının servis edilmesi yetmezmiş gibi, Taksim meydanında yılbaşı kutlaması yapan Suriyeli gençlerin görüntülerine verilen tepkiler de bu denkleme “iliştirildiğinde”, 2 bilinmeyenli denklem ,oluyor size katmerli kartezyen formülleri, çık işin içinden çıkabilirsen…