NASA ya da Türk astronotların sahte taşı aydan getirdik diye yutturması…

Hollanda Başbakanına NASA’nın emekli astronotları Neil Armstrong ve Buzz Aldrin tarafından “hediye” maksatlı verilen, aydan getirildiği iddia edilen taşlar sahte çıkıyor. “Ay’a gitmek”, “uzaya çıkmak” gibi meseleler halk tarafından ne zaman ilgi yitirmeye başlasa, sanki görünmeyen bir el bu konu ile ilgili tüm sosyokültürel uzantıları dizayn edip, bu kuruma yeniden prestij kazandırmak istiyor.

NASA’nın “bilimsel” olduğu iddia edilen faaliyetlerinin tüm dünya genelinde sorgulanmasına şahitlik etmeye devam ediyoruz. Ancak, dünya gündemini sosyal medya mecralarından devam etmenin getirdiği kaçınılmaz olan tıkanıklık bu konuda da kendini gösteriyor. “Saygın” damgasını almayı başarmış kurumlara karşı bağımsız araştırmacı-gazetecilerin sözleri ancak meraklısına ulaşıyor, kitlelerden mahrum ediyorlar bu aykırı sesleri.

Mesela geçtiğimiz aylarda NASA’nın yayınladığı karadelik fotoğraflarının daha 2 yıl öncesinden yayınlandığını, yeni olmadığını bir grup “sosyal medya kullanıcısı” ispatlayarak herkesin önüne koymuştu. Ancak ne hikmetse artık o hesaplara ulaşılamıyor, Google’ın o meşhur algoritması hemen bu konuyu çoktan sümen altına itmiş.

Elbette reklamcılık ve halkla ilişkiler için tonlarca para saçan NASA için bütün bu işlemler çocuk oyuncağı. Kamuoyunun fikrini yönlendirmek için müthiş çaba sarf ederken böyle basit hatalar yapmaları normal. Normal olmayan ise farklı “yollara” sapınca yaşananlar.

REKLAMIN İYİSİ KÖTÜSÜ OLMAZ

Bütün bunlar olurken ilginç bir şey yaşanıyor ve Hollanda Başbakanına NASA’nın emekli astronotları Neil Armstrong ve Buzz Aldrin tarafından “hediye” maksatlı verilen, aydan getirildiği iddia edilen taşlar sahte çıkıyor. Daha da ilginci bu hâdisenin haberleri her tarafta yayınlanıyor.

Sanki birileri sürekli NASA’yı sorgulattırıp, daha sonra bu kurum için “gollük paslar” veriyor.

Sürekli ilgiyi canlı tutmaya çalışıyor, nedense.

Yoksa hiç bir “devlet kurumu” bu kadar şapşalca bir hata yapmaz. Kendi tarihlerinde önemli bir yere sahip olan astronotlarının koltuklarının altına “aydan gelen kelepir kaya parçası” diye “sıkıştırılmış odun” verip, bir de üstüne üstlük başka ülkeye göndermezler.

Tıpkı “ufo resimleri” gibi.

Sahtesi de, ölüsü de, iyisi de kötüsü de, hep gündemde kalsın istiyorlar.

Reklâmın iyisi kötüsü olmaz sloganını sanki en iyi NASA benimsemiş.

İNSAN AKLIYLA ALAY EDİYORLAR

Canlı yayın yapıyorlar, “uzay istasyonundan”, astronotların yerçekimsiz ortamda olduğunu söylüyorlar ama onları “asılı tutan” ipleri gizlemiyorlar bile, bu tarz videoların el altından yayılmasını sanki onlar istiyor.

İnsanların aklıyla alay edercesine “1969’daki teknolojiyi yok ettik o yüzden artık aya gitmemiz mümkün değil” diyorlar.

Çok az da olsa bilgisayar/yazılım bilenler için koskoca bir yalan bu, asıl sorun neden bu kadar göstere göstere yalan söylüyorlar.

1969 yılında şu an kullandığımız avuç içi kadar cep telefonlarından binlerce kez daha yavaş çalışan, milyonda bir daha az hafızaya sahip “bilgisayarlar” sayesinde “aya gittiklerini iddia ediyorlar”

Aradan geçen onca zamandan sonra bu işlemi tekrarlamak, en azından lojistik hesaplamalar düşünüldüğünde çok kolay olmalı değil mi?

Oysa lafı eğip bükmeden, kitlelerin merakını kaşıma pahasına “o teknolojiyi yok ettik” diyorlar ki, insanlar bu meseleleri daha çok sorgulasın ve bütün bu kuru gürültülerin ardından NASA’dan üst düzey bir açıklama gelsin ve kurum saygınlığına bin kat daha saygınlık katsın.

Oysa çok basit bir şekilde, “O yıllarda soğuk savaş vardı, Rusya ile yarışıyorduk, bilimsel sonuçları itibari ile bugün hiç işimize yaramaz aya tekrar gitmek, siyasi irade de bunu desteklemez” diyeceklerine “O teknolojiyi yok ettik” diyolar ki, komplo teorileri havada uçuşsun.

TÜRKLERİN AYDAN GETİRDİĞİ DE SAHTE ÇIKAR MI?

İddialara göre kendileri ile ilgili pek çok iddianın yaygınlaşmasını da kendileri istiyor, maksat bu meseleler sulansın diye.

Çünkü “zayıf iddiaların” ateşini ne kadar çabuk söndürürseniz, sizin asıl maksatlarınızı ciddi ciddi sorgulayan insanlara da kimsenin güveni kalmaz, bu kadar basit.

Ve bütün bunlar olup biterken, merak edip, düzenli aralıklarla bu konularda video, belge yayınlayanlar ne hikmetse google’ın alt sıralarına doğru “itiliyor!”
“Ay’a gitmek”, “uzaya çıkmak” gibi meseleler halk tarafından ne zaman ilgi yitirmeye başlasa, sanki görünmeyen bir el bu konu ile ilgili tüm sosyo-kültürel uzantıları dizayn edip, bu kuruma yeniden prestij kazandırmak istiyor.

NASA 2019 yılında aya tekrar gitse haber olur mu? Eh, belki.

Oradan taş-toprak getirirse, ne olur? Birkaç gün, hatta birkaç saat sosyal medyanın gündeminde kalırlar, ertesi gün kitleler başka konuya geçer.

Ama sürekli kendileri ile “uğraşan” bir kitle olsa ve hep onlara durmadan iftira yağdırsa; NASA da müthiş bir “bilgelik ve vakur tavırla” bu uğraşan kitleye cevaplar verip “bilimselliği” yüceltse, fena olmaz değil mi?

İşte belki de bu yüzden, sözümona saygın iki astronotlarına “aydan gelen taş” diye uydurma bir şeyler verip, gündeme gelmeyi başarıyorlar. Sonra “başka bir arka kapıdan tekrar girip” tüm gençlerin ilgi odağı haline yeniden geliyorlar. İşte biz de bu haberler yüzünden işte böyle yazılar kaleme alıyoruz.

Rezil oldukları durumları bile ustaca geçiştirebiliyorlar.

Düşünsenize bir, Türk astronotlar aydan “taş” getirecek, o taşlar sahte çıkacak.

Yeni bir gezi kalkışması fitili ateşlenirdi ülkemizde…

Sabah akşam hemen her kesim sürekli “rezil olduk, mahvolduk, hükümet istifa” diye bağırırdı. Bazı ekşi sözlük yazarları intihara filan kalkışırdı, muhalefet partileri meclisi (artık olmayan) gensoruya ya da soru önergesine boğardı.

ABD medyasında pek haber değeri bile taşımıyor oysa NASA’nın bu soytarılıkları…

Bu nasıl bir PR gücüdür, akıl alır gibi değil, nükleer silahlara bile dayanıklı…