Alman DW (Deustche Well), İngiliz BBC, Fransız France24 ve Amerika’nın Sesi radyosu birleşip, YouTube üzerinden bir kanal açmış. Bizim kamuoyumuz ise buna şaşırmış…
Birinci dünya savaşı tarihini “yazanlar” bize öğretmeye çalışır ki, bir tarafta “itilaf” devletleri varmış, diğer bir tarafta ise “ittifak” devletleri. Biz Almanya’nın yanında savaşa girmişmişiz, bu yüzden “ittifak” devletlerinden sayılırmış Osmanlı. İngiltere ve sonradan savaşa katılan ABD ise itilaf devletlerindenmiş…
Yani bir tarafta Almanya var, diğer tarafta İngiltere ve Fransa.
Ama bugün bile hâlâ tarihçiler tartışır durur, madem karşıt taraftalardı, o dönemde Kudüs cephesinde Osmanlı’nın Yıldırım Orduları grubunu “yöneten” Alman Mareşali Erich Von Falkenhayn neden bizim için mukaddes olan bu şehri tek mermi atmadan İngilizlere teslim etmiştir?
Aynı Alman Mareşali, Kudüs’ü teslim etmekle kalmaz, aynı gece “kadeh” tokuşturur, İngiliz General Allenby ile…
Peki, neden?
Çünkü bu kadehler, Haçlı ittifakının kutlama tokuşturmasıdır da ondan!
Allenby aynı zamanda Emevi Camii’inde Selahhadin Eyyübi’nin türbesine gider ve çizmesiyle sandukaya dokunup “Kalk Selahaddin, bak işte yine geldik” der, küstahça…
Rivayetler, rivayetler…
Medyada haçlı ittifakı
YouTube videoları kadar “manidar” ama bir o kadar da “şaşırtıcı” ve özellikle genç dimağlar üzerinde “etkili”…
Ve bugün ise Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan “medya kuruluşları” birleşip “objektif ve özgür haber(!)” vermek için yayındalar!
Eşi benzeri görülmemiş bir haçlı ittifakı sadece savaş alanında askerler üzerinden yapılmıyor, zaten onlar medyayı da “askerî bir güç” olarak görüyorlar, bu kadar basit.
Dertleri zaten “tık almak” veya “habercilik” değil.
Şimdiye kadar hep gizliden gizliye yaptıklarını artık açıktan yapıyorlar.
Tıpkı darbeleri uzaktan, el altından destekleyen ABD’nin artık 15 Temmuz’dan sonra doğrudan saldırması gibi…
Zaten Deustche Well ve France 24 bire bir “kopyala yapıştır” haberler yapardı. Bunların arasında bir tek BBC, “Biz farklıyız, daha objektifiz tarzında haberler yapıp “saygın” yerlerini korumaya çalışırlardı ama onlar da “Youtuber” olmaya yenik düştüler sanırım.
Artık bizim meşhur Youtuber ergen fenomenlerden de destek alırlar, daha çok “tık” almak için.
Dertleri zaten “tık almak” veya “habercilik” değil.
Teröre desteklerini
artık gizlemiyorlar
İttifaklarını gizlemek için ciddi bir çaba sarf ediyorlardı eskiden, artık etmiyorlar.
Ancak, altına girdikleri çatının tepesini hâlâ gizlemeye çalışıyorlar.
Bu çatının tepesindeki paratoner ise çok belli oysaki “İsrail” menşeili…
Hep anlatmaya çalışırız bunu ama asıl bunu söylediğimizde hep sansüre uğrarız, kuru gürültüler sayesinde…
Bütün bu haber kanallarının Avrupalı, Amerikalı gibi gözükseler de tek bir ortak çıkarları oldu hep, İsrail’in Ortadoğu’daki güvenliğini her ne pahasına olursa olsun savunmak.
Bu yüzden bu 4 yayın organının da, “Türkiye” üzerinden yapacağı yayın politikaları, “özgür habercilik” safsatası altında açıkça “teröre destek” vermek olacak.
DHKPC’yi, PKK’yı, FETÖ’yü açıktan övemeyecekleri için PKK’yı özgürlük timsali barış güvercini olarak gösteren siyasileri övecekler.
“YPG bize saldırmaz ki ama…” diyen siyasinin daha sonrasında YPG tarafından şehit edilen askerlerimize verdiği taziye mesajını yayınlayacak.
Sürekli “Ermeni soykırımı” iddiaları üzerinden boş beleş gündemler yaratmaya çalışacaklar, tutmaz ise “depolarda çürüyen soğan çuvalları” üzerinden toplumun sinir uçları ile uğraşacaklar.
Nasıl ki Kudüs’ü birbirlerine teslim ederlerken dertleri “dünya savaşı” filan değildi, aynı hesap, şimdi de dertleri objektif habercilik olmayacak.
İngiliz-ABD tasmalı Körfez sermayesinin haber kanalı kurmasının ardından bu “dörtlü ittifak”, gezi olaylarından beri topyekûn saldırıp ele geçirmeye çalıştıkları “sosyal medya” için destek hattı niteliğinde.
Türk insanını kandıramıyorlar istedikleri gibi, bu yüzden kuduruyorlar.
FETÖ trollerine
ciddi bir destek barutu
Kudurdukça daha çok gizlenmeye çalışıyorlar, oysa Anadolu’nun insanın feraset “merceği”, Marvel çizgi-romanlarındaki bütün süper-kahramanları delecek “ışın silahlarından” daha kuvvetli.
Hemen deşifre oluyorlar.
Maalesef şu sıralar ülkemizde FETÖ hala sosyal medyada ciddi hakimiyet gösteriyor. Çokça deşifre olup, çok fazla trollük yaptıkları için, sıktıkları palavralar günü birlik hemen balon gibi patlıyor.
Ama işte sözüm ona kelli felli bu dört “saygın(!)” medya kuruluşu YouTube kanalı açtılar ya, artık işte bu FETÖ trollerine ciddi bir destek barutu sağlarlar.
Yıllardır dış basının mücadele edilmesi gereken bir “düşman” olduğunu anlatmaya çalışırız. Kraldan çok kralcı yurdum “liberalleri” abarttığımızı söyler. Aynı liberallerin bugün bu sözüm ona saygın medya kuruluşlarının Türkiye ayaklarında “köşe kapmak” için attıkları taklalara şahit oluyoruz.
Bütün bu satırları yazarken, devletin “habercilik ve gazetecilik” ile ilgili en üst düzey kurumlarına yerleştirdikleri bürokratların daha ‘google news’ nedir, nasıl çalışır bundan haberlerinin olmadıklarına esefle şahit olduğumuzu hatırlayıp, sinirleniyoruz.
Acaba aradan geçen zamanda bir şeyler değişmiş midir, göreceğiz bakalım.
‘Ne kadar etabınız varsa, topunuz gelin…’
Bu “YouTube haçlı ittifakı” ciddi bir mesele, devletin buna “cevap” vermesi gerekiyor zira buna “özgür basın işte canım, devlet ne karışsın” denilemez.
YouTube videolarının belli anahtar sözcükler üzerinden aratıldığında google’da en üst sıralarda çıkarma sanatına “search engine optimization” yani arama motoru optimizasyonu denir.
Dünyadaki ciddi istihbarat kuruluşlarında SEO uzmanları istihdam ediliyor, sırf kamuoyu algısını daha iyi yönlendirebilmek için.
Biz ise bu konularda çok geriyiz, belki de Kudüs el değişirken kadeh tokuşturan generalleri tarihten iyi öğrenemediğimizden, bundan 50 sene sonra SEO veya YouTube uzmanı olmanın en az “tarihçi” olmak kadar önemli olduğunu kavrayamadığımız için pişman olacağız.
Erdoğan 15 Temmuz’un hemen akabinde diyordu ya, “Ne kadar etabınız varsa, topunuz gelin…”
Geliyorlar işte…
Terör, ekonomik ambargo ve medya…
Artık göstere göstere, ittifaklarını gizlemeden geliyorlar…
ABD medyasının yüzde 90’ını 6 adet büyük tröst yönetiyor.
Hepsinin para muslukları, tamamı, istisnasız İsrail’in elinde…
Böylesi tehlikelerin farkında olan Rusya, İran ve Çin gibi ülkeler “devlet” eliyle bunlara karşı durmaya çalışıyor.
Oysa biz ise devlet eliyle bir şeyler yapmaya çalışınca muazzam bürokratik engellere tosluyoruz.
Henüz “kapital” yeterince sağlıklı bir şekilde “medya kuruluşlarımız” arasında akli bir formatta yerleşmediğinden “özel sermayemiz” medya konusunda yeterince “milli bir şuur” içerisinde olamıyor, türlü türlü engellerden…
Çünkü “kapital” sadece sıcak para demek değil, onu yönlendirecek “akıl” da demek aynı zamanda…
Bu yüzden bırakın “saygın batılı medya devlerini”, körfez sermayeleri bile gelip istedikleri gibi at koştururlar medya cephemizde, daha çok bakarız biz de…
Cebinize 1 milyar euro/pound/dolar koyun, gidin İngiltere’de televizyon ya da Amerika’da gazete satın almaya çalışın bakalım başınıza neler geliyor?
İngiltere’de futbol kulübü, Amerika’da hastane, Almanya’da havalimanı, ne isterseniz satın alabilirsiniz, ama medya kuruluşu almanıza asla izin vermezler!
Bize de “medyanın haçlı ittifaklarına” şaşırmak düşer sadece…