Manevi bağlarımızı besleyen damarları kesmek istiyorlar

Gerçek Hayat’ın yayıncılıktan öte bir pozisyonu olduğunu her vesile ile dile getiriyoruz. Albayrak Grubu’nun bünyesine geçtikten sonra “Türkiye’nin En Yerli Dergisi” sloganı ile bütünleşen dergimizin, millilik ve yerlilik üzerine üstlendiği misyonunu bütün sayılarımızda ortaya koyduk. Bu yüzden de sadece dergicilik yapmadığımızı, gazetecilik mesleğinin bizlere sağladığı imkanlarla, Türkiye’nin içinde bulunduğu mücadele sürecinin bir parçası olarak büyük bir gayret gösterdiğimizi de başımız dik bir şekilde ilan ediyoruz.

Gerçek Hayat, milli bir davanın, yerli bir duruşun sözcülüğünü üstleniyor. Bu ülkenin değerlerine, kazanımlarına, birlik ve beraberliğine yapılan saldırıları göğüsleyen milli irade tarafının en ön saflarında durmaktan da geri durmuyor. Durmayacak da.

Ülkemiz, 2013’teki Gezi olaylarından beri sistematik bir şekilde saldırıya uğruyor ve belki de tarihinde hiç olmadığı kadar üst üste ihanet operasyonlarına maruz kalıyor. Hainler, ekmeklerini yedikleri, suyunu içtikleri bu toprakları, siyasi hırsları ve ideolojik sapkınlıklarıyla buldukları ilk adrese peşkeş çekmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar.

28 Şubat gibi çok ağır bir travmayı atlatan, 2001’deki büyük ekonomik krizi silkeleyip atan Türkiye, yıllardır önüne örülen duvarları tek tek kırmaya kalkışmışken, 3 yıldır planlı ve çok yönlü bir savaşın içine çekilmek isteniyor. Bir yandan ulusalcı cephe, diğer yandan İslam dinini kılıf yaparak halkın inançlarını iliklerine kadar sömüren paralel yapı ve maşası, taşeronu ile terör örgütleri saldırı üstüne saldırı düzenliyorlar. Sahnelenen oyunların ardı arkası kesilmiyor.

Bir millet, çok uluslu, çok ortaklı bir kalkışmaya direniyor açıkça.
Tescilli Türkiye düşmanları ise son bir aydır yeni bir savaş başlattı.
STK’larımıza, vakıflarımıza halk ile olan bağlarını koparmak adına ahlaksızca bir kurguyla vurmaya başladılar. Toplumun manevi birlikteliğini sağlamlaştıran, yardımlaşmayı, imdada koşmayı, düşenin elinden tutmayı, vefayı aşılayarak, bin yıldır bu toprakları yoğurup bizi bir millet yapan duygularımızı yıpratmanın peşine düştüler.

En değerlilerimiz, gözbebeklerimiz olan çocuklarımız üzerinden iğrenç bir kampanya başlatarak, yarım asırdır manevi eğitimin kalesi olmuş, bugün ülkeyi yöneten liderlerin yetişmesine vesile olmuş vakıflarımızı tamamen ortadan kaldırmak istiyorlar. Büyük bir intikamla, akıl almaz bir kinle, tüm insanlığın itibarını, kurumların masumiyet karinesini çiğneyerek saldırıyorlar.

Bu hafta, Ensar Vakfı’na yapılan sistematik saldırıları merkeze alarak, kayıtlara geçecek, ufuk açacak, asıl niyetlerin ne olduğunu ortaya koyacak bir dosya hazırladık. Hafızalarımız bizleri 2009 seçim sürecinde Deniz Feneri Derneği’ne yapılan uluslararası operasyona götürdü. 17-25 Aralık’ta tıpkı Ensar Vakfı gibi eğitimin kalesi olan TÜRGEV’e yapılanları da hatırladık. Milli olan, yerli olan, Türkiyeli olan, Türkiye’ye dışarıda sahip çıkan herkes, her şey saldırı altında.

İslami Vakıf ve STK’ları merkeze alan, imam hatip okullarını hedef yapan bu operasyonların temel amacının ne olduğunu, bu saldırıları göğüsleyenler çok iyi biliyor.

Vakıflarımız ve derneklerimiz üzerinden toplumu birbirine bağlayan manevi damarları kesmek isteyen bu ortak nefret, ülkemize, milletimize, tarihimize ve geleceğimize yönelmiştir artık. Bin yıldır bu topraklara kan veren, bu coğrafyayı birleştiren, birbirine kaynaştıracak harcı üreten irade ve ferasetin sahipleri, ne gerekiyorsa onu yapacaktır. Onların nefreti bu direnç duvarlarına çarpıp yok olacak ama bu ülke var olmaya, bu millet tarih yazmaya devam edecektir.