Zor zamanlarda doğru tespitler yapmak, doğru yerde durmak, gerçekçi eğilimlere destek vermek en ağır sorumluluğumuzdur. Türkiye-Rusya krizini değerlendirirken, Suriye üzerinden bölgesel savaş planlarını irdelerken, Türkiye’ye dayatılan çok uluslu terör ve parçalama senaryolarını sorgularken ezberletilmiş, hâkim söylemlerin ötesine geçip asıl fotoğrafı görmek, görünenin bir adım sonrasını öngörmeye çalışmak bizi kurtaracak formüldür.
Türkiye toplumu, devletiyle, kurumlarıyla, medyasıyla, entelektüel aklıyla son yüzyılın en karmaşık sorunlarıyla başa çıkmaya çalışmaktadır. Genel eğilim, benimsenen kimlik, hayal edilen gelecek bu topraklardan yeni bir güç devşirmeye, yeni bir coğrafi çekirdek oluşturmaya dönüktür. Bu gerçek, bütün güvenlik planlarından, askeri ve siyasi hesaplardan çok daha zengin ve derindir. Bu gerçek, sahip olduğumuz en büyük sermayemizdir.
Bu temel olmadan, bu kazanımı edinmeden hiçbir şeyi inşa edemeyeceğimizi, bir üst yapı kuramayacağımızı, bir gelecek perspektifi oluşturamayacağımızı, o çekirdek yapıyı biçimlendiremeyeceğimizi, yüzleştiğimiz tehlikelerle savaşamayacağımızı biliyoruz.
Ülkemizin terör adı altında bir işgal girişimi ile karşı karşıya olduğunu, bu savaş halini tanımlamaktan kaçındığımızı, biz coğrafyalara açılırken kendi evimizden vurulduğumuzu bilmek zorundayız.
Büyük bir gücün ortaya çıkışına tanık oluyoruz. Bizimle bu kadar mücadele ediyorlarsa, büyük bir güce dönüştüğümüzdendir. Bu gücü durdurmak, zayıflatmak, etkisizleştirmek için olmadık yöntemler denendi, deneniyor da. Öyleyse, savaşı evlerimize taşıyanlara karşı çok daha güçlü cepheler inşa edeceğiz, kaleler yapacağız. Onlar bize yaklaştıkça biz daha geniş coğrafyalara açılacağız, daha geniş iklimlerde dostlar ve ortaklar bulacağız demektir.
Yüz yıllık istila ile başladı bu tarih; yüz yıllık direnişle de devam ediyor. Çok yakın gelecekte yüz yıllık hesaplaşmaya dönüşecek. İşte bizler bu hesaplaşma yüzyılının temellerini atıyoruz. Onun psikolojik, ahlaki ve savunma hazırlıklarını yapıyoruz. Bu yüzden bütün ülkemizin ev ev, sokak sokak, fert fert bu bilinç dalgasına güç vermesini sağlamak zorundayız.
İçeriden kuşatılıp dışarıdan parçalanma projelerini ardı ardına önümüze sürenlere karşı bir güç patlaması oluşturacağız. Güney sınırlarımıza koridorlar çizenlerle, terör çatısı oluşturup birilerine alan açanlarla, terör örgütleri üzerinden coğrafyamızda yeni İsrailler oluşturanlarla mücadele edeceğiz.
Bugün Güneydoğu’da mücadele ettiğimiz şey terör değildir. Rusya’dan Avrupa’ya, İsrail ve Amerika’ya kadar çokuluslu bir koalisyonla, o şer ortaklığın coğrafya planlarıyla mücadele etmekteyiz.
Bu konumlamada PKK ne ise Paralel Yapı odur, PYD odur, Türkiye’nin karşısına dikilen diğer örgütler odur.
Hepsi bir uluslararası projenin parçası, garnizonu, tetikçisidir. Öyleyse o yerli ve güçlü damarı hareket geçirmeli, o çizgi üzerinden yol yürümeliyiz. Türkiye bu yolu tercih ettiği için, bu damarı beslediği için saldırılara uğruyor.
Gezi olayları bu tercihi boşa çıkarmak içindi. 17-25 Aralık darbe girişimi bu terciyi cezalandırmak içindi. Bunlar başarısız olunca aynı planı terör örgütlerini tek çatı altında toplayarak deniyorlar.
Bu da başarısız olacak. PKK üzerinden yürütülen yeni çok uluslu senaryo da Paralel Yapı gibi fiyaskoyla sonuçlanacak.
Bu yüzden Gezi’den bu yana sadece tetikçileri değişen senaryoda yer alanlara saygı duymayacağız. Çünkü bunları tehdit olarak görüyoruz. Türkiye için hareket etmediklerini, bu ülkeye aidiyetlerinin olmadığını düşünüyoruz. Özellikle medya ve entelektüel çevrelerin bu anlamda çok tehlikeli roller üslendiklerini ve yaşadıkları ülkeye kurşun sıktıklarını görüyoruz.
Ama Türkiye doğru yolda. Hesaplaşa hesaplaşa sağlam adımlar atıyor, zemini güçlendiriyor. Bu yol dışında her şey yok oluştur, parçalanmadır. Bizi düşürmek istedikleri tuzak tam da buradadır.
Yeniden kuruluş dönemleri böyle sağlam zeminler üzerinde şekillenir.
Ismarlama, sipariş politikalarla, projelerle hiçbir ülkenin ayakta kaldığı görülmemiştir. Doğulu olsun Batılı olsun, Avrupa olsun Amerika olsun, hangi ülkeden gelirse gelsin bize önerilen her yöntem bizim intiharımızdır.
Bu yüzden yılmadan, usanmadan, moralimizi bozmadan, yaygaralardan etkilenmeden, ürkmeden yolumuza devam etmek zorundayız ve edeceğiz. Bu yol tarih yapıcıların, cesur insanların yoludur.
Unutmayın ki insanlık tarihini şekillendiren hep bu kurucu unsurlar, cesur insanlar, onların peşinde gidenler olmuştur.
İnsanlık tarihinin tamamı budur. Korkakların, maslahatçıların bir tarihi olmamıştır.
Gerçek Hayat böyle bir yolu tercih etti ve bu yolda yürüyecek. Sizinle omuz omuza, Anadolu’nun ana omurgasının sözcüsü olarak daha da güçlenecek. Dikkat ederseniz, haftalık dergilerin hacmine sığmayacak bir içerikle, yazılarla, dosyalarla çıkıyoruz. Bu heyecanı seviyoruz. Çünkü Gerçek Hayat bizim için sadece bir dergi değildir.
Gerçek Hayat bir merkezdir, bir harekettir, bir misyondur; bir kurucu akıl platformudur.