Emperyalizmin yol açtığı sorunları görmek için Afrika ve Afrikalılar üzerine yazılan kitaplar, makaleler önemlidir. Afrikalılar, Sömürgecilik Üzerine Söylevler, Yeryüzünün Lanetlileri ve Siyah Deri Beyaz Maskeler hemen akla gelen kitaplardır. Vahşi Batı Sibirya gibi kitapları da tamamen başka bir coğrafyayı anlamak için okumak gerekir. Benzer başka kitapların adlarını sıralamak gerekir ama Batı medeniyetinin sömürgecilik ve hırsızlık üzerine kurulu olduğunu anlamak açısından saydıklarımızın yeterli olduğunu düşünüyorum.
Latin Amerika ve bugün alevlenen Venezuela meselesini anlamak için de Latin Amerika’nın Kesik Damarları adlı kitabı önemlidir. Fakat özellikle Avrupa ve Amerika emperyalizminin altın ve diğer değerli madenlerin çalınması üzerine kurulu medeniyetinin tarihini anlamak bakımından da İmparatorluk-Britanya’nın Modern Dünyayı Biçimlendirişi gibi kitapları okumak gerekir. Bu kitaplar İngiltere ve ABD’nin bugünkü hırsızlığına tarihî bir derinlik kazandırır.
Niall Ferguson, İspanya ve Portekizli sömürgecilerin Latin Amerika’nın altınlarını ve diğer değerli madenlerini çaldığını anlatır. Ferguson’a göre Portekiz ve İspanya gemileri bu madenleri Avrupa’ya taşırken “talihsiz İngilizler de dosdoğru onları soymuştur.”
Okumak ve bilmek elbette önemli fakat yeterli değilmiş. Amerikancı siyasete gönül verdikleri hâlde bu durumu laf cambazlığı ile gizleyeceklerini sananları görünce başka şeylerin önemi anlaşılıyor.
Amerika ve İngiltere, Venezuela’nın parasına ve altınlarına el koydu. Bunun adı hırsızlıktır. Avrupa parlamentosu da bu iki sömürgeci devlete açıkça destek verdi. İngilizler ve Amerikalılar Venezuela’nın altınlarına ve parasına el koyarken devlet başkanı Maduro’yu bahane olarak gösterdiler. Maduro, Venezuela’yı kötü yönetiyormuş ve bu sebeple de gitmesi gerekiyormuş.
19. yüzyılda medeniyet götürme iddiasıyla bütün dünyayı sömürge hâline getirmişlerdi. İşledikleri cinayetleri kendilerine bile anlatamayacaklardı, onun için vahşeti kendileri için meşrulaştırmaya çalıştılar. Joseph Conrad’ın Karanlığın Yüreği adlı klasik eseri emperyalizmi anlamak açısından çok önemlidir. Bu kadar vahşeti “ancak düşünce kurtarıyor, davranışın ardındaki düşünce; kişinin önünde eğilebileceği, adaklar sunabileceği bir düşünce.” Conrad, bugün Türk muhafazakâr muhaliflerin önünde eğildiği, adaklar sunduğu düşünceden bahsediyor. Altınlarına ve parasına el koyarak Venezuela’yı kötü yönetimlerden kurtaracaklarmış.
Amerika ve İngiltere’nin açgözlülüğü bugünle sınırlı değil. Afrika, Amerika ve Asya’nın tarihi Batı’nın altın hırsının örnekleriyle doludur.
Galeano’nun Latin Amerika’nın Kesik Damarları adlı kitabı sömürgecilik tarihinin acı örneklerini görmek bakımından çok önemlidir. Bu kitapta yüzyıllar boyunca Latin Amerika’nın yerli insanlarının tamamen gayr-i insanî şartlarda maden ocaklarında çalışmaya mecbur bırakılması anlatılır. Çalıştırılarak ölüme gönderilmişlerdir. Zaman içinde milyonlarca insan eriyip gitmiştir. Avrupalılar altın ve diğer değerli madenler uğruna koca kıtaya her taraftan saldırmışlardır. Şu cümleler çok çarpıcıdır:
“İspanyollar adeta büyülenmişlerdi. Tıpkı maymunlar gibi durup durup okşayarak elleriyle tartıyorlardı altını. Büyük sevinçlerini gösteren taşkın hareketlerle oturup kalkıyorlardı. Yürekleri gençleşmiş ve ışımıştı sanki. Delice arzu ettikleri şey besbelli ki buydu. Aç domuzlar gibi saldırıyorlardı altına.”
Galeano çok ilginç olayları anlatır. Avrupalılar birbiriyle itişip kakışarak, zaman zaman da dövüşerek hazinelere saldırmışlardır. Daha küçük boyutlara getirebilmek için altın eşyaları çekiçlerle kırmışlar, altından yapılma bitki ve kuş heykellerini ve başka değerli eşyaları eriterek altın çubuklara dönüştürmüşlerdir. Galeano’nun bu anlattıkları yüzlerce yıllık kültür varlıklarının, medeniyet abidelerinin yok edilme sahneleridir. Aynı durum Asya’nın sömürgeleştirilme sürecinde de yaşandı. Bu eşyaların kültürel değerini bilmiyor, sadece altına önem veriyorlardı.
Hâlbuki aynı Avrupalılar ilkel toplumlara medeniyet götürme ideali ile hareket ediyordu, bugün Venezuela’ya yeni bir yönetim anlayışını hâkim kılmak istedikleri gibi. Joseph Conrad’ı bir kez daha analım: Bu kadar vahşeti “ancak düşünce kurtarıyor, davranışın ardındaki düşünce; kişinin önünde eğilebileceği, adaklar sunabileceği bir düşünce.”
İngiltere-Amerika’nın açgözlülüğünü Maduro’nun üstüne yıkmaya çalışan Türk muhafazakârları meselenin yönetim sorunlarıyla izah edilemeyecek kadar yapısal olduğunu biliyor fakat zaman onları tercih yapmaya zorluyor. Dünya sisteminde büyük bir değişim yaşanıyor ve bunun kalıcı etkileri olacak.
Bugün Venezuela’nın, Suudî Arabistan’ın ve daha başka ülkelerin maddî varlıklarına, altınlarına doğrudan el koyanlar aslında kendi tarihlerini tekrarlamış oluyorlar. Modern tarih onların hırsızlıklarının üzerine kuruldu ve maddî üstünlüklerini kabul ettirdiler. Fakat tarih tekrardan ibaret değildir.
Bugün Amerika, Afrika ve Asya’da Batı karşısında yeni güç merkezleri oluşmaktadır. Batı, bütün dünyayı yönetme ve kontrol etme gücünü kaybetmektedir. İngiltere ve Amerika, Venezuela’nın altınlarına bütün dünyanın gözü önünde el koymakla gücünü kaybetmekte olduğunu gösterdi. Önce Suudî Arabistan’ın parasına el koymuşlardı, oryantalist imgelerin sağladığı manevra ile bunu izah etmeyi başardılar. Ama Venezuela için böyle bir hazırlık olmadığından doğrudan hırsızlık yolunu seçtiler.
Artık Batı dışında kalan toplumlar ya boyun eğecek ya da kendi kaderleri üzerinde söz sahibi olacaklar.