Kaz dağları oyunu veya teröriste isyancı diyen medya

İsteseler, haber kaynağı olarak bizim ajanslarımızı veya herhangi bir basın kuruluşumuzu gösterebilir ama inatla “state television” diyor yani ‘devlet televizyonu’nun verdiği habere göre diyor. Batılı bir okuyucu için zaten “state television” olması bir ülkede o ülke için yeterince “faşist” bir durumdur. Bu sözcüğü seçerken bile Türkiye’ye çamur atmış oluyor oysa istese pek çok “haber ajansımızdan” birini kaynak olarak gösterir.

Kaz Dağları meselesinden yeni bir gezi olaylarının pişirilmeye çalışıldığı o kadar bariz olduğu halde, hâlâ “maden, altın, siyanür” gibi kavramları tartıştığımız daha doğrusu tartışmak zorunda kaldığımız şu günlerde, “dış basının” ciddi bir şekilde “mücadele edilmesi” gereken ve top yekün Türkiye’nin çıkarlarına tehdit oluşturan bir “tehlikeli unsur” olduğunu tekrar hatırlamakta fayda var.

İngiliz, Alman ve Fransız medya kanalları bir araya gelip internet mecrasından yayınlara başladığında da hatırlatmıştık ama maalesef milletçe ya ciddi manada balık hafızalıyız ya da sosyal medya gündemi o kadar baş döndürüyor ki, insanlar aslında gündemi takip ettiklerini zannederken bambaşka kulvarlara sürükleniyorlar.

PKK’nın yaktığı ormanlardan bahsetmeyip, elbette Kaz Dağları’na hücum eden zihniyetin “renkli protesto şenliklerini” servis eden BBC’nin zaten bu konularda geçmişte neler yaptığını biliyoruz. İş, terör saldırı söz konusu olunca kendi okurlarına Türkiye’nin haklı mücadelesini nasıl çarpıtarak verdiklerini de biliyoruz.

Şimdilerde Kaz Dağları protestolarını “çevre bilinci yüksek insanların yaptığı yaratıcı eylemler” diye veriyorlar, elbette haberler böyle fiyakalı bir dil ile verilince, taktik başarıya ulaşıyor, zira okuru kendilerine bağlıyorlar.

MEDYANIN SÜSLÜ, MAKYAJLI YÜZLERİ

Asıl problem bu tarz haberleri böyle mecralardan takip eden gençlerimiz, diğer daha ciddi meselelerde, mesela “terör saldırısı veya Türk ordusunun yaptığı operasyon” gibi haberlerin de aynı mecralardan takip edilmesinde.

Zira dış basın özellikle, asıl marifetini Türkiye’nin terörle mücadelesini çarpıtmak için kullanır.

PKK’ya “isyancı Kürt hareketi” der, altına hemen elinde tüfek, bol makyajlı, gülümseyen, bir Kürt kızı resmi basar.

FETÖ’ye “Gülenci hareket” der, daha da övmek için bu teröristlerin “kilise papazları” ile birlikte çektirdikleri fotoları servis eder.

PYD/YPG’ye “DEAŞ ile mücadele eden Suriye demokratik güçleri” der, meşruiyet zeminleri artırmak için, ABD askerleri ile fotoğraflarını basar.

Ve bütün analizlerini ince ince düşünülmüş, bir sürü “diplomatik kavram ve kelime ile doldurur”, özellikle basın-yayın-gazetecilik öğrencilerimiz bu makaleleri okuyunca maalesef bu zihniyete hayran kalır.

Biz ne koca koca İngiliz edebiyatı profları gördük, Shakespeare’ın kisvesini alır Francis Bacon’a yapıştırır ama BBC’nin Türkiye hakkında geçtiği haberlerdeki ince ayak oyunları üzerinden verdiği “hain” mesajları çözemez, belki de çözmek işine gelmez.

Özellikle şehit haberlerinin batı medyasında nasıl verildiğine bakınca, içimiz daha da acıyor.

Zaten artık devletimizin basın-yayın enformasyon müdürlerine mi anlatalım arzuhalimizi bilemiyoruz, milletçe uyanmamız gereken bir şey var, o da tüm dünya, haberlerini “google news”‘dan takip ediyor.

Maalesef ülkemiz hakkında İngilizce yayın yapan o kadar az kuruluş var ki, millî ve yerli zaviyeden…

Şehit haberlerini nasıl mı geçiyor tüm dünyaya, BBC işini bildiği için ilk önce o çöreklenir Google News’un tepesine.

Ve tabi kullandığı sözcük üzerinden siyaset yapar muhabiri, basın özgürlüğü zırvalığının arkasına sığınarak. “Türk devlet televizyonunun iddiasına göre 3 Türk askeri Kürt isyancılar tarafından öldürülmüş” der.

Elbette bu konu önemli çünkü bu satırlar yazıldıktan birkaç saat sonra, biz teröre lanet okumaya devam ederken yüzlerce haber servisi, tüm dünya genelinde BBC’nin bu haberini kopyalayacak. PKK terör örgütü bile demedikleri gibi, onlara “isyancı” diyorlar.

Zaten isteseler, haber kaynağı olarak bizim ajanslarımızı veya herhangi bir basın kuruluşumuzu gösterebilir ama inatla “state television” diyor yani devlet televizyonunun verdiği habere göre diyor. Batılı bir okuyucu için zaten “state television” olması bir ülkede o ülke için yeterince “faşist” bir durumdur. Bu sözcüğü seçerken bile Türkiye’ye çamur atmış oluyor oysa istese pek çok “haber ajansımızdan” birini kaynak olarak gösterir.

Gösterir mi? Haşa! Asla öyle bir şey yapmaz. Yaparsa herhangi bir “Türk” ajansının tüm dünya genelinden reklamını yapmış olur. Oysa onların dertleri kendi haber ajanslarını tüm dünyada duyurmak.

Peki, şimdi şu “isyancı” kelimesine ne demeli? Yani “rebel” diyor. Bir kere semantik anlamda rebel sözcüğünün algısı hoştur. Yani dünyadan haberi olmayan yeni yetme bir İngiliz genci “rebel” sözcüğünü okuduğu zaman otomatikman PKK’ya sempati duyacaktır çünkü, “Rebel mi? ne güzel ben de “rebel”‘ım” der. Çünkü rebel sadece isyancı demek değil, asi ruhlu delikanlı anlamına gelen bir çağrışım içerir.

İşte basit bir örnek üzerinden bile bizim şehitlerimize yüreğimiz yanarken, elalem haber metni kurgularken böyle siyaset yapıyor, tüm insanlığa dezenformasyon saçıyor.