İstanbul memleket Selanik selamet Üsküp cennet…

Bazen gidenler mi yoksa burada kalanlar mı daha çok korunmuş diye düşünecek olursak rahatlıkla bu toprakları terk etmeyenlerin aslında kendi kimliklerine daha bağlı kaldıklarını görürsünüz. Sultan I. Beyazıt’ın Rumeli’nin Türkleşmesinde sarf ettiği büyük gayretin meyvesi olsa gerek bu da.

Şehrin bunaltıcı sıcağından kaçıp beş asırlık bir çınarın dibinde yaşlı bir dede ile konuşmak dünyanın tuhaf bir hâl aldığı, geleceğe umutsuzca baktığım bir anda soğuk bir limonata içiyormuş hissini uyandırıyor insanda.

Elimde yeni bir kitap, Balkanlarda bir Türk Şehri Üsküp (Fetihten 18.yy’a kadar), Mehmet İnbaş ve Eyüp Kul’un Türk Tarih Kurumu tarafından basılan kitabı. Yaşlı dede elimdeki kitaba bakıp, koskoca puntolarla Üsküp yazısını görünce “…ehhh İstanbul memleket, Selanik selamet, Üsküp cennet …” dedi.

‘Üsküp için çok iddaalı bir deyim’ dedim ‘bu göçler’ dedi, ‘memleket’ dedi, ‘sabır selamet’ dedi ve gitti…

O asırlık çınarda yaşlı dedenin sabrından diledim ve kitabın açılan sayfasına baktım, Şehrin iskânı çıktı karşıma. İskân yani yerleşme, yurtlanma. Sahi neydi bizi bu denli bağlayan bu şehre, Rumeli’den gidemeyişimiz nedendi…

Sadece toprak kaybederken mi göç edilir? Hayır, fetihlerde de nice göçler yaşanır. Osmanlı dönemi Balkanların İslamlaşmasında büyük rol oynayan iskân politikası neydi? Kitabın sadece tek sayfası soruma cevap verdi. Hatta göç edenler Türk mü, değil mi, gelin siz karar verin. Osmanlı devleti kurulduğu ilk günden itibaren bir Türk-İslam İmparatorluğu kurmak için bir iskân ve kolonizasyon sistemi takip etmişti.

Anadolu’dan Rumeli’ye gönüllü yiğitler ve aşiretler yer değiştirirken ters istikamette de fethedilen yerlerden Hristiyan halk Anadolu’ya yerleşmiş. Uç bölgesinde stratejik bir bölgeye sahip olan Üsküp fethedildikten sonra sistemli bir iskâna tabi tutulmuş. Bir de Osmanlı’dan önce Türklerin Balkanlara gelmesi çok daha öncelere de dayanmaktadır, 9. yüzyılda Bizans kaynaklarında Vardar Türkleri’nin Selanik civarına yerleştikleri kayıtlıdır.

Balkanlarda halkın Türk idaresini benimseyip buradaki Türk nüfusun süratle yayılmasının sebebi de fethedilmeden önce fetihlerin ilk mimarları tarikat şeyhleridir. Tarikat akıncıları tarafından yerli halk psikolojik olarak fethe hazırmış. Yerelde birçok kilise ve manastır da himaye altına alınıp vergiden muafmış. Bu da fethe ve halkın bunun kabulüne olumlu yansımıştır.

Türkmenler, yörükler, Rumeli’ye dillerini ve kültürlerini de getirmiş. Boşaltılan topraklara yeni köyler kurulup toprak işlenmiş, gelişmiş, kurulan kasabalara da han, hamam, cami ve mescid gibi eserler inşa edilmiş. İstanbul’un fethinden sonra ise orada Üsküp mahallesi kurulmuş, buradan halk oraya yerleştirilmiş.

Bugün, Doğu Makedonya’da özellikle Yörük köylerdeki halk ile muhabbet etmek, Rumeli bölgesinde bazı şehirleri gezerken Anadolu ruhunu yakalayabilmek hiç de imkânsız değil bu yüzden. Hatta belki de Osmanlı Devleti buralardan çekildikten sonra daha çok koruma altına alınmış bazı gelenekler, özellikle dil ve din, bu iki unsura sıkıca sarılmış vaziyette bulursunuz yerel halkı.

Bazen gidenler mi yoksa burada kalanlar mı daha çok korunmuş diye düşünecek olursak rahatlıkla bu toprakları terk etmeyenlerin aslında kendi kimliklerine daha bağlı kaldıklarını görürsünüz. Sultan 1. Beyazıt’ın Rumeli’nin Türkleşmesinde sarf ettiği büyük gayretin meyvesi olsa gerek bu da. Özellikle Üsküp ile Niş arasına Müslüman Türkleri yerleştirmiş.

Bugün Rumeli’de konuşulan Türkçedeki birçok ek Osmanlı Türkçesinde olduğu gibi kullanılır. Özelikle unutulmaya yüz tutmuş birçok kelime bile kullanılmaya devam edilir burada. Yaşlılara ‘uluca’ ya da ‘ulice’ denmeye devam edilir. ‘Taklit etmek’ yerine ‘mezelemek’, ‘günün bereketini rızkını kazanmak’ yerine ‘nafakanı çıkartmak’, ‘sıra’ yerine ‘rahle’, ‘soba’ yerine ‘kümbet’, ‘minder’, ‘mintan’, ‘setre’, ‘fistan’ gibi kelimeler günlük konuşmalar içinde yer alır.

Balkanlara Rumeli denilmesinin sebebini de Halil İnalcık şöyle açıklar: 13.yy’da Türk idaresindeki Anadolu’ya Turquemenie ve Bizans İmparatorluğu’na tabi yerlere Romanie deniliyormuş. Osmanlı Devleti de Bizanstan alıp fethettiği topraklara da Rum-ili adını kullanmıştır. Bir Osmanlı eyaletinin adı da bu şekilde Rumeli olmuştur. 16.yy başlarında ise 37.435 Türkmen Rumeli’ye iskân edilmiş olup, gayrimüslim halkın büyük bir kısmı da Müslüman olmuştur. Yanımdaki çınar ağacı ise kim bilir nelere şahitlik etmişti…